Türkiye Suriye'deki son gelişmelerin neresinde?
2 Aralık 2024Suriye'de son bir haftada baş döndürücü bir hızla seyreden gelişmelerde Türkiye'nin nasıl bir rol oynadığı da yoğun bir şekilde tartışılıyor. Beklentiler, Türkiye'nin Esad karşıtı gruplardan Suriye Milli Ordusu kanalıyla PKK'nın Suriye kolu olarak gördüğü YPG üstündeki baskısını artıracağı yönünde.
Heyet Tahrir Şam (HTŞ) isimli radikal İslamcı örgüt önderliğindeki çeşitli isyancı gruplardan oluşan güçler, geçen hafta Çarşamba günü bazı analistlere göre beklenmedik, bazılarına göre ise birkaç yıldır hazırlığı süren kapsamlı bir operasyona başladı.
İki gün içinde sembolik açıdan çok önem verdikleri Halep'e girmeyi ve şehrin kontrolünü ele geçirmeyi başaran HTŞ, Birleşmiş Milletler'in (BM) "terör organizasyonları" listesinde bulunuyor. Uzmanlarca cihatçı, selefi bir ideolojiye sahip olduğu belirtilen HTŞ, ABD ve Türkiye tarafından da "terör örgütü" olarak tanımlanıyor.
Peki 2011 yılından beri Suriye kaynaklı gerek mülteci akını gerekse "terör tehdidi" ve aynı zamanda desteklediği eskiden Özgür Suriye Ordusu denilen, şimdi Suriye Milli Ordusu (SMO) adını alan savaşçılar nedeniyle içerde ve dışarda sıkıntılı dönemler geçiren Türkiye son gelişmelerin neresinde?
Türkiye'den yeni bir operasyon gelebilir mi?
Suriye iç savaşında tavrını Beşar Esad'ın devrilmesinden yana koyan Türkiye 2022 yılından beri ise Şam yönetimi ile normalleşme isteğini dile getiriyor. Sonuca ulaşamayan bu normalleşme sürecinde Beşar Esad'ın şartlarından birisi de Türkiye'nin askerlerini Suriye'den çekmesi.
Türkiye "Suriye'den gelen tehditleri önlemek" için Ağustos 2016'da Fırat Kalkanı Harekatı'nı başlatmış, ardından Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Barış Kalkanı operasyonlarını gerçekleştirmişti. TSK bu operasyonlarla İdlib, Cerablus, El Bab, Azez, Tel Abyad gibi kuzey Suriye kentlerinde asker bulunduruyor.
Son 4-5 yıldır donmuş halde olan sahadaki çatışmalar HTŞ'nin son operasyonu ile yeniden alevlenirken Türkiye'nin desteklediği Suriye Milli Ordusu'nun HTŞ'nin Halep operasyonuna eşlik etmediği Türk güvenlik kaynaklarınca dikkat çekilen bir husus.
Başını eski El Nusra'cıların çektiği İslamcı, selefi cihatçıların geçen yıllar içinde HTŞ adı altında bir yelpaze örgüte dönüştüğünü söyleyen Ortadoğu uzman Dr. Erhan Keleşoğlu, HTŞ içindeki gruplarla Türkiye'nin desteklediği SMO arasında zaman zaman çatışma ve gerginlikler çıktığını anımsatıyor.
Keleşoğlu, Lübnan'daki gelişmelerin ve Hizbullah güçlerinin çekilmesinin sağladığı ortamda Esad cephesinin zayıflamasından yararlanan HTŞ'nin ani bir saldırıya geçerek son derece organize ve eş güdümlü şekilde Halep'i almayı başardığını ve sonra da güneye doğru yürüdüğünü belirterek "Halep'teki cephenin yıkılmasıyla birlikte Suriye Milli Ordusu da YPG'nin parçası olduğu Suriye Demokratik Güçlerine (SDG) karşı bir operasyon başlattı" diyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçen hafta TRT World Forum'unda konuşmasında "Halep'te yaşanan çatışmalara Türkiye müdahil değil. Tedbirler alınıyor. Yeni bir göç dalgasını tetikleyecek hiçbir aksiyona girişmeyiz" demişti.
Güvenlik analisti Burak Yıldırım da her an değişen Suriye sahasındaki son duruma ilişkin şu bilgileri aktarıyor:
"HTŞ ile SDG'nin birbiriyle çatışmak istemediklerinde mutabık olduklarını düşünüyorum. Çünkü artık Esad gidecek. Esad gittikten sonra masada birbirleri ile muhatap olacaklar, müzakere alanını daraltmak istemiyorlar."
Ankara'nın SMO ve HTŞ arasında farklı pozisyon almasını ve arada fark olduğunu belirtmesini kendi adına olumlu ve tutarlı bir politika olarak gördüğünü ifade eden Yıldırım, Milli Ordu içinde de bazı cihatçı grupların bulunduğunu ancak en nihayetinde SMO'nun ana gövdesinde biraz daha Türkiye'ye güdümlü grupların olduğunu belirtiyor.
Yıldırım'a göre bu nedenle SMO'nun sevk ve idaresi biraz daha Türkiye'nin planlamasına göre devam ediyor.
Bu arada TRT Haber'in Suriye'deki muhabirlerinin aktardığına göre SMO birlikleri Türkiye'nin PKK ile ilişkilendirerek ABD'ye desteği nedeniyle suçlamalar yönelttiği Kürt ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kontrol ettiği Tel Rıfat bölgesine operasyon düzenledi. Böylelikle lojistik açıdan önemli görülen Tel Rıfat ve Münbiç arasındaki bağlantının SMO tarafından kesildiği belirtiliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Macaristan ziyareti dönüşünde uçakta daha önceden de dillendirdiği sınır ötesi operasyonlara ilişkin görüşünü tekrarlayarak "Bu 30-40 kilometrelik derinlik meselesi aynen devam edecek. Sınırlarımızın ötesinde bir ‘teröristan' kurulmasına müsaade etmeyeceğiz" demişti.
Bütçe görüşmeleri sırasında Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler de benzer mesajlar vermişti.
Yıldırım: HTŞ ile YPG arasında paylaşım görüyoruz
Şimdi gözler sahada SMO'nun ilerleyişine ve SDG-YPG'nin etkinliğine göre Türkiye'nin yeni bir sınır ötesi operasyona başlayıp başlamayacağında.
Türkiye'nin Suriye politikasının doğrudan merkezinde YPG'nin varlığı ve "terör bölgesinin ilanı" hususlarının bulunduğunu söyleyen Yıldırım, sınır ötesi harekatlarda YPG'nin Akdeniz'e, denize ulaşan bir koridora açılmasını engellemek ile Türkiye'nin güney sınırını güvence altına almak ve sığınmacılar için de güvenli bir tampon bölge üretmek gibi hedef dizisi belirlendiğini hatırlatıyor. Yıldırım yakın geleceğe dair öngörüsünü şöyle aktarıyor:
"Nüfus yoğunluğunun fazla olduğu yerlerin büyük kısmını YPG ile HTŞ'nin paylaştığı bir harekat tarzı bizi bekliyor. SMO'nun aldığı Tel Rıfat'ta bundan sonra arama tarama ve temizleme faaliyetleri olacaktır. 3-4 gün sakin geçtikten sonra yine SMO ile Münbiç'e bir taarruz olacağını düşünüyorum."
Yıldırım, Rojava'nın daha doğusunda, Irak sınırına yakın olan bölgelerde Türkiye'nin bir koridor oluşturamadığını da söyleyerek buranın da Türkiye'nin hedeflediği bölgelerin başında geldiğini kaydediyor.
Milli Güvenlik Kurulu'nun yarınki toplantısında Suriye'deki gelişmelerin detaylı şekilde ele alınması bekleniyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çağrısının ardından PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmek için başvuruda bulunan DEM Parti de Suriye'de son günlerde artan çatışmalar nedeniyle Tel Rıfat ve Halep bölgesindeki halkların ciddi bir katliam tehdidiyle karşı karşıya olduğunu savunarak ulusal ve uluslararası kamuoyunu tepki göstermeye çağırdı.
Rusya ve İran ile ilişkiler nasıl etkilenir?
Son gelişmeler Türkiye'nin Astana ortakları Rusya ve İran ile ilişkilerini de çok yakından ilgilendiriyor.
Suriye'de ateşkes ve çatışma süreçlerinin kontrol altına alınabilmesi için Türkiye ve Rusya'nın öncülüğünde başlatılan Astana sürecine daha sonradan İran da katılmıştı.
Ankara sık sık 2017'de kurulan Astana Süreci'nin etkin çalışmadığını belirtiyordu. Süreç kapsamında Türkiye'nin İdlib'i silahsızlandırma, İran ve Rusya'nın ise YPG'yi Tel Rıfat ile Münbiç'ten çıkartma gibi vaatleri bulunuyordu.
Yıldırım, Ukrayna'da savaşı sürdüren Rusya'nın elinin Suriye'de eskisi gibi rahat olmadığını, Ukrayna'yı işgal girişimine başlamadan önce Rusya'nın Suriye'de 50 muharebe uçağı olduğunu ancak şu an sadece 7'si aktif görev yapabilen 13 uçağı bulunduğunu belirtiyor.
Bu arada dün Şam'da Esad ile bir araya gelen İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi bugün Ankara'daydı. Fidan, Erakçi ile ortak basın toplantısında yakın zamanda Astana sürecini yeniden hayata geçireceklerini duyurdu. Erakçi de Astana sürecinin kazanımlarının korunmasında fikir birliği sağladıklarını söyleyerek bu süreci desteklediklerini ve tıkanmasını engellemek istediklerini kaydetti.
Keleşoğlu: Türkiye Rusya'yı, İran'ı ve Esad'ı doğrudan karşısına almıyor
Keleşoğlu, Suriye Milli Ordusu'na hava ve topçu desteği de veren Türkiye'nin bir denge gözeterek Rusya, İran ve Esad rejimini doğrudan karşısına almamaya da özen gösterdiğini düşünüyor.
Fidan'ın Şam yönetimi ile ilgili son sözlerinin de bunu gösterdiğini, bu nedenle mümkün olduğunca Ankara'nın yeni sınır ötesi operasyona girmeden SMO kanalıyla amacına ulaşmak isteyebileceğini belirten Keleşoğlu, "Ortaya çıkan boşluktan da yararlanarak, asıl tehdit olarak gördüğü Suriye Demokratik Güçleri ve YPG'yi geriletmek, onlardan mevzi almak Türkiye'nin bence birinci önceliği" diye konuşuyor.
İranlı bakan ile basın toplantısında Fidan "Suriye'deki olayları herhangi bir dış müdahale ile açıklamaya çalışmak bu aşamada yanlış olacaktır. Bu Suriye ile ilgili gerçekleri anlamak istemeyenlerin sığındığı bir sığınaktır, hatadır" demişti. Fidan son gelişmelerin "Şam'ın kendi halkı ve meşru muhalefetle uzlaşı sağlaması gerektiğini" bir kez daha gösterdiğini de belirterek "Türkiye bu yönde gereken tüm katkıyı sağlamaya hazırdır" çağrısı yapmıştı.