1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Parlamenter sisteme dönüş mümkün mü?

10 Temmuz 2019

Türkiye, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin birinci yılında parlamenter sisteme dönüşün mümkün olup olmadığını konuşuyor. "Mümkün" diyen hukukçular, bunun için anayasa değişikliği gerektiğine işaret ediyor.

https://p.dw.com/p/3LpXa
Türkei Türkisches Parlament
Fotoğraf: picture-alliance/Anadolu Agency/E. Aydin

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 31 Mart yerel seçiminin ardından Ankara’da siyasetin gündemine oturan parlamenter sisteme geri dönüş tartışmalarına, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini "milletin istediği" açıklamasıyla yanıt verdi. Ancak muhalefet, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini "tek adam rejimi" olarak tanımlayarak parlamenter sisteme dönüşte ısrar ediyor. İktidar partisi AKP’de ise daha çok sistemin "aksayan" yönlerini tamire yönelik bir eğilim söz konusu.

Peki parlamenter sisteme dönüş hukuken mümkün mü? Bunun için neler yapılması gerekiyor? Konuyu beş soruda, hukukçu görüşleriyle değerlendirdik:

1-      Parlamenter sisteme dönüş için hukuken ne yapılması gerekiyor?

Türkiye’de parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine anayasa değişikliği ile geçildi. Parlamenter sisteme geri dönüş için de bir anayasa değişikliği gerekiyor. Bunun için de ya siyasi partilerin ya da meclisin harekete geçmesi ön koşul. Yani sistem değişikliği için ilk olarak anayasa değişikliğinin gündeme getirilmesi şart.

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, "Yüz yıllık parlamenter sistemden, cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmişse, geri dönüş de mümkündür" açıklamasını yapıyor.

2-      Siyasi partiler anayasa değişikliği teklifini gündeme nasıl getirebilirler?

Yeni sistemde 600 sandalyeli olan meclise anayasa değişikliği yönünde bir teklifi iktidar partisi de, muhalefet partileri de sunabiliyor. Ancak muhalefetin mecliste temsil edilen partileri; CHP, İyi Parti ve HDP’nin şu anda birbirlerinden bağımsız olarak teklif sunması mümkün değil. Çünkü teklifin en az 200 vekilin imzasını taşıması gerekiyor. Mecliste birinci parti olan AKP’nin 291 sandalyesi olduğu için böyle bir teklifi meclis gündemine taşıma gücü bulunuyor.

Anayasa değişikliğinin meclisten geçmesi için ise 360 vekilin onayına ihtiyaç var. AKP’nin kendi başına ya da "Cumhur İttifakı"nı kurduğu MHP ile anayasa değişikliğini meclisten geçirmesi zor. Çünkü MHP’nin meclisteki 49 sandalyesi eklendiğinde dahi AKP ile MHP’nin toplam sandalye sayısı 340’da kalıyor. Bu nedenle iki partinin meclisteki bir anayasa değişikliğini muhalefetin oyunu almadan tek başına kabul ettirmeleri mümkün değil.

3-      Anayasa değişikliği için cumhurbaşkanı nasıl bir rol oynuyor?

Cumhurbaşkanı meclisten 360 oyla geçen bir anayasa değişikliğini doğrudan onaylayıp, yürürlüğe sokamıyor. Bu durumda cumhurbaşkanı değişikliği referanduma götürmek zorunda. Mevcut anayasa, cumhurbaşkanına meclisten en az 400 oyla geçmiş bir değişikliği doğrudan onaylama ya da referanduma götürme yetkisi veriyor. Yani bu noktada cumhurbaşkanının anayasa değişikliğini referanduma götürüp götürmemesi tamamen kendi isteğine bağlı.

Eski cumhuriyet savcılarından Ömer Faruk Eminağaoğlu, "Erdoğan, anayasa değişikliği konusunda öncü olmalı, bu yönde bir düşüncesi olduğunu söylemeli ama hiç bu yönde konuşmuyor. Anayasa değişikliğine belli ki sıcak bakmıyor" yorumunu yapıyor.

4-      Anayasa değişikliği için meclis nasıl harekete geçebiliyor?

Mevcut anayasa gereğince meclisin bir anayasa değişikliğini kendi kendine gündeme getirmesi de söz konusu. Meclis Başkanlığı iktidar partisinin ve muhalefet partilerinin anayasa değişikliği istediği konusunda ikna olursa bir değişiklik teklifini gündeme getirebiliyor.

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, "Meclis bir değişiklik teklifi hazırlayıp, gündeme getirebilir ama çok açık ki, sadece iktidar partisinden işaret bekliyor. Oysa muhalefet değişiklik tekliflerine açık" diyor. Ömer Faruk Eminağaoğlu da "İktidar kendisi harekete geçmiyorsa, meclis harekete geçebilir. Güçlü ve bağımsız bir meclisten beklenen budur. Meclis harekete geçmiyorsa, iktidarın meclis üstündeki baskısı da sorgulanmalıdır" açıklamasını yapıyor.

5-      Ankara’da sistem tartışmaları sürerken AKP Sözcüsü Ömer Çelik, bir yılda bürokraside yaşanan tıkanıkları aşmanın yollarını arayacaklarını dile getirerek "Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin röntgenini çekeceğiz" açıklaması yaptı. Peki, bu hukuken ne anlama geliyor?

Ömer Faruk Eminağaoğlu, bu mesajın bir anayasa değişikliğine gidileceği gibi algı yarattığını ancak bunun doğru olmadığını söylüyor. Eminağaoğlu’na göre iktidarın her şeyden önce parlamenter sistemdeki "kuvvetler ayrılığı" ilkesinin yeniden sağlanacağını açıklaması gerekiyor.

Eminağaoğlu "Anayasa değişikliğinden söz etmiyorlar da, cumhurbaşkanının altındaki kurum ve kadroların yeni sisteme entegre olamadığını belirtiyorlar. Bunu dile getirmeleri de cumhurbaşkanına yeni yetkiler istemeleri gibi bir şey. Söylenenlerin hukuki tercümesi de budur" değerlendirmesini yapıyor.

Anayasa hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu da cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin sürdürülemezliğinin geçen bir yılda ortaya konduğu görüşünde. Muhalefet partilerinin anayasa değişikliğine hazır olduğunu söyleyen Kaboğlu, hem iktidar partisi AKP’nin genel başkanlığı hem de cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir an önce "tarafsızlığını" ortaya koyması ve parti başkanlığından uzaklaşması gerektiğine dikkat çekiyor.

Bir yılda neler oldu?

16 Haziran 2017’de referandumda onaylanan anayasa değişikliği sonrasında 24 Haziran 2018’de yapılan genel seçimle Türkiye, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine resmen geçmişti. Cumhurbaşkanı hem devletin hem de hükümetin başı olmuştu. Parlamenter sistemde Bakanlar Kurulu’nun elinde bulunan yürütme yetkilerinin tümü cumhurbaşkanına aktarılmıştı.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, kurulan yeni hükümetin meclisten güvenoyu alma zorunluluğu da kalktı. Cumhurbaşkanı bakanları atıyor ve görevden alabiliyor. Yeni sistemde, bakanların yer aldığı yapıya, cumhurbaşkanlığı kabinesi dendi. Yeni sistemde çok sayıda kurum, bakanlıklardan alınarak cumhurbaşkanlığına bağlandı. Cumhurbaşkanlığı içinde bir dizi yeni politika kurulu ve ofis kuruldu.

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, yeni sistemde meclisin yürütmeyi denetleme yollarının da kaldırıldığını söylüyor. Yasama yetkisi TBMM'de olmasına karşın cumhurbaşkanının yasama yetkisi varmış gibi her alanda kararname çıkardığını söyleyen Kaboğlu, aslında meclisin yasama yetkisinin de elinden alındığını belirtiyor. Kaboğlu, "Sistemin bir yılda tıkanmasının başlıca nedeni budur" diyor.

Ömer Faruk Eminağaoğlu da yeni sistemde, meclis gibi yargının da iktidarı denetleyemez hale geldiğini söylüyor. "İktidarın işlemlerini denetleyen Anayasa Mahkemesi’nde de artık her boşalan üyenin yerine bir bakan yardımcısı atanır olmuş, mahkemenin denetleme fonksiyonu etkisizleştirilmiştir" eleştirisini getiren Eminağaoğlu, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısını da cumhurbaşkanının belirlemesinin sistemde büyük sorunlar yarattığını dile getiriyor.

Hilal Köylü / Ankara

©Deutsche Welle Türkçe