İsviçre'de ırkçılık ve ayrımcılık önlenemiyor
24 Mart 2010“İsviçre’de özellikle göçmenlere karşı yapılan özel hayattaki ayrımcılık önlenemiyor. Bunu engelleyecek bir yasal düzen yok. İsviçre kökenli değilseniz, göçmen veya siyah tenliyseniz, iş ve ev ararken muhakkak ayrımcılığa veya ırkçılığa maruz kalırsınız. Yasalar boşluklarla dolu. Irkçılığa uğrayan insanın zararının tazmin edilmesi söz konusu değil. Eğer Avrupalı bir soyadınız yoksa çıraklık eğitimine bile kabul edilmeniz zorlaşıyor. Göçmenler bu yüzden tipik İsviçreli soyadları almaya zorlanıyorlar.” Bu sözler, İsviçre’deki ayrımcılık ve ırkçılıkla mücadele komisyonu başkanı Prof. Dr. George Kreis’a ait.
Sadece kamusal alanda ayrımcılığa yaptırım
Profesör Kreis, İsviçre’deki ırkçılığı önlemek üzere tasarlanmış yasaların sadece kamusal alanda işlerliği olduğuna dikkat çekerek, “ceza hukukunda ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı düzenlemiş hükümler var. Bu nedenle, kamusal alanda olan ırkçılık ve ayrımcılık cezalandırılıyor; ama asıl bireyin yaşamının büyük bölümünü kapsayan özel hukuk alanlarında, birey ırkçılık ve ayrımcılığa karşı tamamen savunmasız durumda” diyor.
Eleman tercihlerinde ayrımcılık
“Özellikle köken olarak İsviçreli olmayanlar veya ten renkleri farklı olan kişiler daha çok ayrımcılığa ve ırkçılığa uğruyorlar. Örneğin iş ararken veya ev ararken ırkçılık ve ayrımcılık mağduru oluyorlar. İşte bu noktada onları koruyacak bir yasa yok. Burada konu sanki akit yapma özgürlüğüne karşıtmış gibi algılanıyor. Yani bir işveren bir İtalyan’ı sadece İtalyan olduğu için bir eski Yugoslavyalıya tercih edebilir. İtalyanları daha cazip bulabilir bu da onun sözleşme hürriyetinin bir parçasıdır. Irkçılık veya ayrımcılık değildir deniyor. Ama bu durum esasen ayrımcılıktır. Ancak böyle bir duruma maruz kalan bireyin durumunun tazmini için dayanacağı bir yasal düzenleme ne yazık ki yok" sözleriyle konuyu açıklayan Prof. Kreis, iş ve ev bulma konularında, geniş çapta ırkçık ve ayrımcılık olduğuna dikkat çekiyor.
İş bulabilmek için soyadlarını değiştiriyorlar
Deutsche Welle’nin sorularını yanıtlayan ayrımcılık ve ırkçılıkla mücadele komisyonu başkanı Prof. Dr. Kreis, göçmen soyadlı gençlerin, basit bir çıraklık eğitimi alabilmek için herhangi bir yere başvurduklarında sadece soyadları dolayısıyla, ırkçı nedenlerle reddedildiklerine vurgu yaparak, “Aslında şimdiki durumda ırkçılık ve ayrımcılık anlamında soyadları, milliyetlerden daha fazla önem kazandı. İnsanlar, iş bulmak toplumda kabul görmek ve ırkçılığa uğramamak için kendi öz soyadlarını bırakarak, örneğin Müller gibi tipik İsviçreli soyadları almaya zorlanıyorlar. Eğer Türk veya Yugoslav soyadınız varsa, bunun değiştirilmesi isteniyor. Bence bu son derece yanlış. Soyadı insan kişiliğinin bir parçasıdır. İsviçreliler artık kendi dillerinden olmayan yabancı soyadlı insanlarla beraber yaşamaya alışmalıdır. Örneğin 19'uncu yüzyılda İsviçre’ye yabancı olan değerler, şimdi İsviçre'nin bir parçası” şeklinde konuşuyor.
İtalyan görünümlü Türk lokantaları!
“1960 ve 1970’lerde İtalyan göçmenler diğer Avrupalı milletler için pek kabul gören göçmenler değillerdi. Ama simdi durum değişti. İtalyan göçmenler artık tüm Avrupa’da kabul gören göçmen grubu haline geldiler. Bu kabul görme yüzünden göçmenlerin bir kısmında özellikle Türk göçmenlerde İtalyan’mış gibi olma eğilimi belirdi. Mesela Türk lokantaları kendilerini İtalyan lokantasıymış gibi takdim ediyorlar. Ben buna tamamen karşıyım” diyor Profesör Kreis ve konuyu tekrar ırkçılık ve ayrımcılığa getirerek, özel hukuk alanında ırkçılık ve ayrımcılık yapanların, hukukun temel kurallarından biri olan "özgür sözleşme yapma" hakkını bir kaçış noktası olarak kullandıklarını söyleyerek şu örneği veriyor:
"Özellikle bazı Avrupalı gruplar, İtalyanları çok cazip ve neşeli buluyorlar ve onlarla birlikte olmak istiyorlar. Bu durum, eleman alımı konusuna yansıdığında, kişiler sadece İtalyan oldukları için işe alınabiliyor. Çünkü işveren İtalyanları seviyor. Bunun anlamı, örneğin eski Yugoslavya'dan gelmiş bir göçmenin işe alınmaması demek. Bu doğru bir yaklaşım değil. Ama bizim bu görüşlerimize muhalefet edenler, hemen hukukun temel kurallarından olan özgür sözleşme yapma hakkı ile karşımıza çıkıyorlar” diyerek konunun ulaştığı boyutlara dikkat çekiyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Selma Güven Stroppel / Basel
Editör: Murat Çelikkafa