Dünya Kupası için favoriler İspanya ve Arjantin
10 Haziran 2010FIFA Dünya Futbol Şampiyonası, ilk kez bir Afrika ülkesinin ev sahipliğinde düzenleniyor. Turnuvanın Güney Afrika’da yapılacağının belli olmasından bu yana sayısız endişe ve eleştiri dile getirildi. Güvenlik risklerinden tutun da stadyum ve diğer tesislerin yapımının zamanında tamamlanamamasına kadar ileri sürülen çekincelerin bir kısmı giderilse de bazıları hâlâ geçerliliğini koruyor. Özellikle de güvenlik konusunda…
Son olarak İspanyol ve Portekizli gazetecilerin kaldığı bir otele düzenlenen silahlı baskın, turnuva boyunca benzer daha pek çok olayın cereyan edebileceği endişelerini artırdı. Üç gazetecinin, kelimenin tam anlamıyla soyguncular tarafından don-gömlek bırakılması, Güney Afrika’daki güvenlik önlemlerinin yetersizliğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Hatırlanacağı gibi geçen yıl Güney Afrika’da düzenlenen FIFA Konfederasyon Kupası’nden kısa bir süre öne Togo kafilesi, Angola’da silahlı saldırıya uğramış ve olayda üç kişi hayatını kaybetmişti. Bu kanlı baskın, benzer bir olayın Güney Afrika’daki Dünya Futbol Şampiyonası sırasında da meydana gelebileceği endişelerini artırmıştı.
Almanlara soğuk duş!
Şampiyonaya, dokuz kente dağılmış toplam 10 stat ev sahipliği yapacak. Futbol arenalarının yapım ve tadilat çalışmaları zamanında bitti bitmesine ama altyapı eksiklikleri henüz giderilemedi. Stadyumlara ulaşımdan tutun konaklamaya kadar bir dizi sorun, Güney Afrika’daki şampiyonayı yerinde izlemeye giden futbol severlerin başını ağrıtacak gibi görünüyor. Rahata alışmış pek çok futbolcunun da bazı sürprizlerle karşılaşması mümkün.
Örneğin Alman Milli Takımı’nın Pretoria'da konakladığı oteldeki sorunlar, kafile üzerinde tam bir soğuk duş etkisi yaptı! 10 saatlik uçak yolculuğunun yorgunluğunu atmak için duşa giren oyuncular, otelin sıcak su tertibatı arızalı olduğu için soğuk suyla duş almak zorunda kaldı. Güney Yarıküre’de kış mevsimine girilmek üzere olduğunu ve geceleri sıcaklığın 4-5 dereceye kadar gerilediğini düşünecek olursak, soğuk suyla duş almak pek de keyifli olmasa gerek!
Milyarlarca euroluk maliyet
FIFA Başkanı Sepp Blatter, böyle büyük bir organizasyona ev sahipliği yapacak olmasının, Güney Afrika’nın çehresini de değiştireceğini savunuyor. Modern stadyumlar, yenilenen kara yolları ve yeni oteller ilk bakışta gerçekten de ülkeye yeni bir görünüm kazandırmış izlenimi veriyor. Ancak bu madalyonun sadece bir yüzü.
Şampiyona organizasyonunun Güney Afrika'ya toplam maliyetinin 8 milyar euroyu bulduğu tahmin ediliyor. Bu rakama, 18 milyarlık ek altyapı yatırımları da eklenince ortaya 30 milyar euroya yakın bir meblağ çıkıyor. Dört haftalık turnuva süresince bu harcamaların amorti edilmesi imkansız. Şampiyona için ülkeye gelecek yabancı turist sayısının 250 bin dolayında kalması bekleniyor. En iyimser tahminle her turist, bilet ve ulaşım giderlerine ilave olarak 1000 euro harcasa bile, en fazla 250 milyon euro gelir elde etmek mümkün olacak.
Kaldı ki modern stadyum ve otellerin, “township” olarak adlandırılan, siyahların yaşadığı varoşlara hiçbir faydası dokunmuyor. Tam tersine, şampiyona için harcanan paraların faturası yine yoksul Afrikalılar tarafından ödenecek. Ayrıca varoşlara yapılacak yatırımlar da bütçede oluşan devasa delik yüzünden uzun süre askıya alınma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
Favori İspanya ve Arjantin
Gelelim şampiyonanın sportif yönüne… Otoriteler bu kez iki favori ekip üzerinde birleşiyor: Arjantin ve İspanya!
Oyun tarzları birbirine son derece yakın olan iki ekipten Arjantin, süper yıldız Lionel Messi etrafında kurduğu takımla 24 yıllık hasrete son vermek istiyor. Tangocuların bu hedefe ulaşması pekâlâ mümkün. Mavi-Beyazlı ekibin tek kozu Messi değil kuşkusuz. Genç kaleci Romero’nun Hollanda Ligi’nde son üç sezondur sergilediği başarılı ve istikrarlı çizgisiyle güven vermesi, Samuel, Heinze, Veron ve Diego Milito gibi deneyimli yıldızların yanı sıra Agüero, Higuain ve Tevez gibi genç ve başarıya aç oyunculardan oluşan dengeli karışım, Arjantin’i haklı olarak şampiyonun en büyük favorileri arasına sokuyor.
Maradona nimet mi külfet mi?
Kendisini takımın en büyük yıldızı olarak gören, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbol efsanelerinden Diego Armando Maradona’nın takım için nimetten ziyade külfet haline gelme ihtimalinin daha büyük olması, Arjantin’in belki de en büyük dezavantajı. Aktif futbolculuk yaşamı sırasında gerek saha içi gerekse saha dışındaki skandallarıyla sık sık gündeme gelen Maradona’nın teknik direktör olarak turnuvada deneyim kazanırken, yapacağı hatalarla takımına şampiyonluğu kaybettirme ihtimalini de gözardı etmemek gerek.
Kusursuz işleyen bir makine: İspanya
Kupanın bir başka favorisi İspanya hakkında fazla söze gerek yok aslında. Kaleden defansa, orta sahadan forvete kadar tüm hatları dünya yıldızlarıyla dolu olan "Matadorlar", eğer çok büyük bir sakatlık sorunu ya da talihsizlik yaşamazsa en kötü ihtimalle yarı final oynayabilecek kapasitede. Ülkenin iki büyük takımı Barcelona ve Real Madrid’den çok uyumlu bir karma oluşturmayı başaran İspanya için belki de söylenebilecek tek olumsuz söz, oyun planlarının tek düze olması. Dar alanda kısa paslaşmalarla rakibin başını döndürüp, Villa ve Torres gibi iki muhteşem forveti topla buluşturmaya dayalı sistem, orta sahada iyi pres yapabilen ve çok koşan takımlar tarafından sekteye uğratılabilir. Xavi-Iniesta ikilisi arasındaki bağlantıyı kesmeyi başarabilen takımlar, Matadorları -zor da olsa- alt edebilir.
Plase Brezilya ve Hollanda
Tabii bu tür turnuvalarda sergiledikleri göze hoş gelen oyunla futbol severlerin kalbini kazanan takımlardan olan Brezilya ve Hollanda’yı da unutmamak gerekiyor.
Bu sezon Inter'de muhteşem bir performans gösteren ve üç kupa birden kazanan Sneijder, Hollanda’nın en büyük kozu. Bayern’in fırtına sağ açığı Robben sakatlığını atlatabilir ve “cam adam” van Persie sakatlanmazsa Portakallar, klasik ofansif sistemleri 4-3-3’le şampiyonaya hem renk katabilir, hem de yarı final hatta final kapısını zorlayabilir. Ayrıca Elia, Afellay ve van der Wiel gibi genç isimlerin de bu turnuvada Hollanda'nın dünya futboluna armağan edeceği yeni yıldız adayları arasında olduğunu hatırlatmakta da yarar var.
Brezilya içinse biraz daha temkinli olmak zorundayız. Teknik direktör Dunga, aday kadrosunu form durumuna göre değil, taktik disipline uyum sağlayıp sağlayamama kriterine göre belirledi. Adriano, Tardelli, Baiano ve Roger gibi geçen sezon Brezilya liginde en çok atan futbolcuların yanı sıra Ronaldinho, Neymar, Sandro ve Hernanes gibi son dönemlerin gözde oyuncuları yerine Ramires, Kleberson, Nilmar, Gilberto Silva ve Josue gibi geçen sezon vasat görüntü çizen oyuncuları tercih eden Dunga’nın en çok güvendiği isimlerse kaleci Julio Cesar, defansın bel kemiği Lucio, orta sahanın beyni Kaka ve acar forvet Luis Fabiano. Ancak Brezilya’nın şu anki görüntüsüye mutlak favoriler arasında olduğunu söylemek hayli zor. Yine de sambacıların yarı finale kadar yükselecek kapasiteleri mevcut.
Almanya sürpriz peşinde
"Turnuva takımı" olarak bilinen ve Dünya Şampiyonaları tarihinde bugüne kadar oynadığı yedi finalde üç kez mutlu sona ulaşan "Panzerler" bu kez mutlak favoriler arasında gösterilmiyor. Kuşkusuz bunda, takımın en büyük yıldızı olan kaptan Michael Ballack'ın sakatlığı nedeniyle kadroda yer almaması da önemli rol oynuyor. 24,9 yaş ortalamasıyla turnuvanın en genç takımlarından biri olan Almanya, tecrübe eksikliğini taktik disiplin ve ekip ruhuyla kapatmaya çalışıyor.
Birinci kaleci Adler'in sakatlanmasından sonra takımın yeni "1 numarası" olan Manuel Neuer, yavaş yavaş arkadaşlarına güven vermeye başladı. Mesut Özil, Bastian Schweinsteiger ve Lukas Podolski'nin iskeletini oluşturduğu orta saha, takımın en güçlü olduğu bölge. Kaptan Lahm ve 1.98'lik dev stoper Mertesacker'in geri dörtlüdeki yeri garanti. Sol bek ve defansın ortasındaki ikinci adamın kim olacağı henüz net değil. Henüz iki kez milli olan 21 yaşındaki Badstuber, sol kanat için en güçlü aday. 32'lik Friedrich de Mertesacker'in partneri olacak gibi görünüyor. Bu görünümüyle Alman defansı, takımın en zayıf iki halkasından biri. Diğer zayıf halka ise forvet. 4-2-3-1 sistemini benimseyen teknik direktör Löw'ün forvetteki ilk tercihi olan Miroslav Klose, sezonu Bayern Münih yedek kulübesinde geçirdi. Milli formayı giydiği hazırlık maçlarında da genelde sönük bir görüntü çizmesine rağmen Löw yine de Klose'nin Dünya Şampiyonası'nda büyük patlama yapabileceğine inanıyor. Oysa kadroda bulunan Stuttgartlı Cacau ve Leverkusenli Kießling, tek forvetli sisteme çok daha uygun oyuncular. Üstelik her iki futbolcu da geçen sezon oldukça başarılı bir performans ortaya koydu.
Herşeye rağmen Almanya'yı yine de hafife almamak gerekiyor. Kimbilir, İngilizlerin ünlü eski golcüsü Lineker'in yaptığı futbol tanımı, belki Güney Afrika 2010'da da gerçeğe dönüşebilir: "Futbol basit bir oyundur. 22 futbolcu 90 dakika boyunca bir topun peşinden koşturur ve sonuçta kazanan hep Almanya olur!"
İngiltere belki, Fransa ve İtalya zor
Geçmiş turnuvaların başarılı ülkelerinden İngiltere-Fransa-İtalya üçlüsü içinde şu anki form durumu itibariyle İngiltere bir adım önde. Fabio Capello yönetiminde ve Wayne Rooney önderliğinde grup maçlarını kazasız atlatması kuvvetle muhtemel olan İngiltere, Gerrard, Lampard ve Terry gibi deneyimli yıldızlarıyla turnuvaya ağırlığını koyabilir. İngilizlerin en büyük sorunu iyi bir kalecilerinin olmayışı. Peter Shilton ve David Seaman'in ardından yıllardır iyi bir kaleci çıkartamayan İngiltere, hâlâ 40 yaşındaki David James'den medet umuyor.
Fransa'nın en büyük sorunuysa takıma liderlik edecek bir oyuncunun eksikliği. Gerçi Henry bu vasıfta bir oyuncu ama Barcelona'da çok kötü bir sezon geçiren ve maç eksiği nedeniyle milli takımda ilk onbirdeki yeri de garanti olmayan Henry'nin dışında Anelka ve Ribery gibi bireysel oyunu tercih eden ama ekip ruhunu pek benimsemeyen yıldızların performansına güvenerek "Fransa favoridir" demek büyük cesaret ister. "Horozlar" yine de çeyrek finale kadar yükselebilecek kapasiteye sahip.
Bu üçlünün en zayıf halkasıysa son şampiyon İtalya. Dört yıl önce şampiyon olan oyuncuların büyük bölümü bu turnuvada da kadroda yer alıyor. 30 yaşın üzerinde tam 9 futbolcusu bulunan ve defansta 37 yaşındaki Fabio Cannavaro'ya bel bağlayan teknik direktör Marcelo Lippi'nin diğer kozları Di Rossi, Pirlo, Buffon ve Gilardino olacak. Gökmavililerin, dört yıl önceki sürprizi tekrarlayarak Dünya Kupası'nı kazanmalarıysa bu kez çok ama çok zor.
Bu yazıyı okurken "Hani Portekiz ya da Uruguay nerede?" diye düşünenler de olacaktır kuşkusuz. Her iki takım da son derece önemli yıldızlara sahip. Ama futbol bir takım oyunu. Sizce sadece Ronaldo ya da Diego Forlan gibi süper starlara sahip olmak, başarı için yeterli mi?
Vuvuzela seyir zevkini azaltabilir
Analizimizin sonunda "Güney Afrika zurnası" vuvuzela fenomenine de kısaca değinelim. Güney Afrikalıların geleneksel üflemeli çalgısı vuvuzelayla ilgili bir yıldır süren tartışmalar, FIFA Dünya Şampiyonası sırasında doruğa ulaşacak gibi görünüyor. Bir elektrikli testereden bile daha gürültülü olduğu ve kalıcı işitme bozukluklarına yol açabileceği bilimsel araştırmalarla kanıtlanan vuvuzelalar belki yerli halk için bir coşku aracı olabilir. Ancak bu gürültüye alışık olmayan futbolcular ve ekranları başındaki yüzmilyonlarca futbol sever için vuvuzela tam işkenceye dönüşebilir. Hatta ilk maçlardan sonra seyircilerden gelecek şikayetlerin artması ve turnuvayı naklen yayınlayan televizyon kanallarının, stadyumdaki sesi kısarak maçları yayınlamaları bile gündeme gelirse buna kimse şaşırmasın.
Bayanlar, sıkın dişinizi lütfen!
Ve son sözümüz de bayanlara: Malum, futbol genelde erkeklerin egemen olduğu bir spor dalıdır. Oynayanların da seyredenlerin de büyük bir bölümünü erkekler oluşturuyor. Kuşkusuz bu tür büyük organizasyonlara ilgi gösteren ve maçları heyecanla takip eden bayanların sayısı da giderek artıyor. Ancak Türkiye'nin yer almadığı Güney Afrika'daki turnuvaya Türk hanımlarının ilgisinin sınırlı kalacağı aşikâr. Hatta eşlerine ya da erkek arkadaşlarına "Canım, elin Güney Afrikası ile Meksikası arasındaki maçı seyretmekten ne zevk alıyorsun?" şeklindeki sorular ya da "Maç mı önemli ben mi?" türünden sitemkâr ifadeler, bu tür turnuvaların olmazsa olmazlarındandır.
Ama sevgili bayanlar, erkekleri de biraz anlamaya çalışın lütfen! Teşbihde hata olmaz: Bir futbol tutkunu için Dünya ya da Avrupa Şampiyonaları, "Onbir ayın sultanı" hükmündedir. Tüm yıl boyunca, bu dört haftayı bekler. Tüm sıkıntıları kısa bir süreliğine unutmak ve günlük hayatın stresini atmak için kendini maçların heyecanına kaptırmak için sabırsızlanır. Hani erkeklerin bir türlü anlam veremediği ama bayanların olağanüstü haz duyduğu alışveriş yapmak var ya; işte erkekler için futbol da öyle bir mutluluk kaynağı. Anlatılması o kadar zor ki; kifayetsiz kalır kelimeler!
O nedenle sevgili bayanlar, sizden dört haftalığına dişinizi sıkmanızı rica ediyoruz. Hem kendi hem de eşinizin, erkek arkadaşınızın, nişanlınızın, kardeşinizin ya da oğlunuzun mutluluğu için bu fedakârlığı gösterin. Eğer mümkünse futbol coşkusuna -kerhen de olsa- ortak olmaya çalışın. Eğer bu size zor geliyorsa, 11 Temmuz'a kadar arkadaşlarınızla alternatif planlar yapıp, bağımsızlığınızı ilân edin. Bir ay dediğiniz nedir ki; sayılı gün, su gibi akıp geçer!
Futbol coşkusunun doyasıya yaşanacağı, üzücü olaylarla gölgelenmeyen, futbolun tüm güzelliklerinin sergileneceği ve gerçekten hak edenin kazanacağı keyifli bir Dünya Futbol Şampiyonası olması dileklerimizle... Herkese iyi seyirler.
© Deutsche Welle Türkçe
Analiz: Murat Çelikkafa
Editör: Ahmet Günaltay