Çöp sorunu: Atsak mı, yaksak mı?
3 Kasım 2019Almanya'da neredeyse her evde çöplerin ayrı ayrı ayrıştırılması için çöp kutuları görebilirsiniz. Cam, kağıt, gıda maddeleri, ambalaj ve tekrar dönüşümü sağlanabilecek çöpler için ayrı ayrı çöp kutuları vardır. Ve insanlar bu konuda oldukça dikkatli ve bilinçlidir. Ancak bu bilince rağmen Almanya'nın da çöp sorunu mevcut ve bu sorun çok fazla çöp ve atık üretilmesiyle başlıyor. Almanya Federal Çevre Dairesi tarafından sunulan verilere göre ülkede bir kişi yılda yaklaşık 600 kilogram çöp üretiyor. Sorunun diğer bir tarafı da bu çöplere son etapta ne olduğu. İnsanların binbir zahmetle çöpleri ayrıştırmak için verdiği uğraş, gerçekten amacına ulaşıyor mu?
Geri dönüşüm sağlanıyor mu?
Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerine göre Almanya atıkların geri dönüşümü konusunda ilk sırada yer alıyor. Ancak Doğa Koruma Birliği'nden (NABU) Michael Jedelhauser bir soruna dikkat çekiyor: Jedelhauser Deutsche Welle'ye (DW) verdiği demecinde ''Evet, hane içerisinde üretilen çöpün geri dönüşüm oranı yüzde 70 ama bunların hepsi gerçekten de geri dönüştürülmüyor'' diyor. Jedelhauser'e göre, belirtilen yüzde 70'lik oran, sadece geri dönüşüm tesislerine getirilen çöplerin oranı. Ancak bu, tesislere getirilen tüm çöplerin gerçekten geri dönüştürüldüğü anlamına gelmiyor.
Peki, insanların evlerinde ayrıştırdığı bu çöpler tesislere gelince ne oluyor? Bir piyasa araştırma şirketi olan Conversio tarafından yapılan bir araştırmaya göre evlerde atılan plastik çöplerin sadece yüzde 16'sının geri dönüşümü yapılarak yeni ürünlerde kullanılıyor. Atık ve çöplerin geri kalan büyük bir oranı ya yurtdışına ihraç ediliyor ya da Almanya'da yakılarak ısı veya elektrik enerjisine dönüştürülüyor. Yani sonuçta çöpler ortadan kaybolmuyor.
Geriye kalan kül, metal ve kanserojen maddeler oluyor
Thomas Fischer Alman Çevre Yardımı adlı kuruluşta geri dönüşüm ekonomisi uzmanı. DW'ye konuşan Fischer, ''Çöp ve atıkların yakılması temiz ve atıksız bir yöntemmiş gibi lanse ediliyor ancak bu kesinlikle doğruyu yansıtmıyor'' diyor. Atığın da atığı var ve bu atık yüksek derecede zehirli bir madde olarak karşımıza çıkıyor. Yakım işlemi sonrasında dioksin ya da furan gibi kanserojen maddelerin yanı sıra zehirli kül ve toz da ortaya çıkıyor. Bu konu hakkında Heinrich Böll Vakfı ve Almanya Çevre ve Doğayı Koruma Birliği tarafından sunulan verilere göre, çöpler yakıldıktan sonra ortaya çıkan bu maddeler kanser, solunum yolu rahatsızlıkları, sinir sistemi hastalıkları ve doğuştan sakatlıklara neden olabiliyor.
Almanya'da toplam 66 çöp yakma tesisi ile, çimento fabrikaları ya da termik santralleri de içeren 32 yedek yakma tesisi bulunuyor. 2018 yılında bu tesislerde yakılan atık miktarı 26 milyon tonu geçiyordu. Uzmanlar bu oranın daha da artacağını söylüyor. Thomas Fischer, ''Atık ithalatını hesaba katmadığımızda, atık yakımında kapasite fazlamız olduğunu görüyoruz. Aslında amacımız hiç atık üretmemek olmalı. Eğer atık üreteceksek de, bunların geri dönüşümünü çok iyi yapmalıyız. Atık yakımı sadece, geri dönüşümü mümkün olmayan ya da tehlikeli maddeler söz konusu olduğunda devreye girmeli'' şeklinde konuşuyor. Çöp ve atıkların yakılması, yüksek oranda hava kirliliğine neden olduğu için özellikle 1980'li ve 1990'lı yıllarda tartışmalara yol açmıştı.
Çöp yakımını sürdürülebilir kılmak mümkün mü?
Kimyager ve sürdürülebilirlilik uzmanı Dr. Henning Friege modern atık yakma tesislerinde hava kirliliği ve atık yakılma işlemlerinin bir sorun teşkil etmediğini belirterek, ''Atık yakımının sağlık sorunlarına yol açması problemi, 90'ların ortasından bu yana teknik olarak giderildi'' diyor. Modern filtreleme sistemleri sayesinde, havaya karışan kirlilik ciddi anlamda azaldı ancak Friege zararlı madde atıklarının doğada uzun süreli tortu halinde kaldığına dikkat çekiyor.
Atık yakma tesislerini işletenler ise farklı görüşte. Tesislerin ortak çıkarlarını savunmak için kurdukları bir birlik olan ITAD yayımladığı yıllık raporda, atık yakımının ''güvenli, temiz ve sürdürülebilir'' bir yöntem olduğunu yazıyor. Raporda ayrıca ''Çöpten enerjiye'' mottosuyla atıklardan elektrik ve ısı enerjisi el edildiği ve geçen sene atık yakımı sayesinde orta çapta bir termik santralin kapasitesi kadar elektrik üretildiği belirtiliyor.
ABD Çevre Koruma Ajansı tarafından sunulan verilere göre bu tesislerde yakılan çöpler sonrası salınan karbondioksit oranı, kömür ve petrol yakımı sonrası salgılanandan daha az. Doğalgaz ile çalışan enerji santralleri ise atık yakma tesislerinden daha düşük karbondioksit emisyonuna neden oluyor. Thomas Fischer gibi geri dönüşüm ekonomisinin savunucuları ise bunun kesinlikle iyi bir yöntem olmadığını belirtiyor. Fischer, ''Örneğin plastik üretiminde kullanılan enerjinin büyük bir kısmı anlamsızca boşuna harcanmış oluyor'' diyor.
Zehirli atıklar karayolu yapımında kullanılıyor
Atıkların yakılma yöntemi sonrasında hem tesis bacalarından salgılanan maddeler hem de atık yakılması sonrasında geri kalan maddeler tartışma konusu. Yılda 350 bin ton zehirli filtre tozu yüksek güvenlik önlemleri altında tuzlu eriyik kullanılarak sıvı haline getiriliyor ve Thüringen eyaletinde bulunan bir yer altı deposuna gömülüyor. Buna ek olarak, atık yakımı sonrasında 5 milyon ton bir nevi cüruf ortaya çıkıyor. Bunun bir milyon tonluk bölümü geçen sene karayolu ya da gürültüden koruma seti yapımında kullanıldı.
Almanya'nın komşularından İsviçre'de ise bu maddelerin karayolunda kullanılması kesinlikle yasak. Rapperswil Teknik Üniversitesi'nden yenilenebilir enerjiler ve çevre teknolojisi uzmanı Prof. Rainer Bunge, ''Almanya'da bu maddelerin hâlâ karayollarında kullanılıyor olması inanılmaz bir şey'' diyor. Her ne kadar bu maddeler karayollarında kullanılmadan önce zehirli maddelerden ve ağır metallerin çoğundan arındırılıyor olsa da, Prof. Bunge'ye göre bunların ileriki yıllarda doğaya karışma ihtimali - yüksek olmasa da - var.
İsviçre'de atıklardan, Almanya'ya kıyasla üçte birden fazla oranda daha çok zehirli madde ayrıştırılıyor, daha sonra bu zehirli maddeler kapalı depolarda muhafaza ediliyor. Bunge, ''Bu pahalı bir yöntem ama metalleri ayıkladığımız için ökolojik yararı daha büyük. Zira kontrol edilmeksizin bu maddelerin karayollarında kullanılması çok sakıncalı'' diyor.
Cürufu yapı malzemesi olarak kullanmak, depolamaktan hesaplı
Alman yasaları İsviçre kadar katı değil. Bu maddelerin kullanılması sadece su koruma alanlarının bulunduğu bölgelerde yasak. Cürufun inşaat malzemesi olarak kullanılması ise aslında sektörde de tartışılan bir konu. Çünkü tehlikeli maddelerin atıktan ayrıştırılması çok masraflı ancak pazardaki satış fiyatı çok düşük. Şirketler ton başına beş euro zarar ediyor.
Peki, bu zarara rağmen neden hâlâ şirketler bu konuda ısrar ediyor? Prof. Bunge'nin yaptığı hesaplara göre bu metallerin ayrıştırıldıktan sonra depolanması ton başına 18 euro ile çok daha masraflı bir süreç. Bu nedenle şirketler daha az zarar ettikleri yöntemi seçiyor. Bunge, metal ve ağır metaller yakıldıktan sonra kontrollü bir şekilde depolanırsa bunun iyi bir yöntem olacağını söylüyor.
Thomas Fischer ise aynı fikirde değil. Fischer, ''Yüksek enerji kayıpları altında üretilen maddelerin maliyet rakamlarını iyi gibi göstermeye çalışmamalıyız. Bu maddelerin içinde yüksek oranda zararlı madde bulunuyor. Asıl hedefimiz geri dönüşüm ekonomileri oluşturarak doğal kaynaklarımızı korumak olmalı'' diyor.
Alman Federal Çevre Bakanlığı geri dönüşüm oranlarını gelecek yıllarda yükseltmeyi hedefliyor. Özellikle geri dönüşümü sağlanan ambalaj atıkların oranının 2022'ye kadar yüzde 58'den yüzde 63'e çıkarılması amaçlanıyor. Diğer yandan atıkların yakılması ve cürufun inşaat malzemesi olarak kullanılması da gelecek vaat ediyor. Federal Çevre Bakanlığı'nın internet sitesinde, ''Atık yakımı çöp imhasında önemli bir yere sahip, cüruflar da işlendikten sonra tekrar kullanılabilir ve doğaya uzun vadeli olumsuz bir etkisi yoktur'' ifadesine yer veriliyor.
Tim Schauenberg
©Deutsche Welle Türkçe