1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Çorlu tren faciası: "Bir senedir yaşamıyor gibiyiz"

8 Temmuz 2019

Tekirdağ Çorlu’da 25 kişinin ölümüyle sonuçlanan tren faciasının üzerinden bir sene geçti. Yakınlarını kaybeden aileler, açılan davada sadece dört kişinin yargılanmasına tepkili.

https://p.dw.com/p/3LjTo
Ismail Kartal
Çorlu'daki tren kazasında anne ve babasını kaybeden İsmail KartalFotoğraf: privat

"2018 Temmuz ayından beri yaşamıyor gibiyiz, acılara o kadar gömüldük ki…"

İsmail Kartal, Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 8 Temmuz 2018 tarihinde meydana gelen tren kazasında anne ve babasını kaybetmiş bir evlat. Kartal, annesi Ruzibe Kartal’ın bacağını tren altında aramak, babası Gani Kartal’ı ise tanınmayacak halde olduğu için kişisel eşyalarından teşhis etmek zorunda kalmış. "Trenin altından da babamı ben çıkardım. Teşhis ederken, ‘Bu o değil’ deyip duruyordum" diyor.

Olay günü tarifi imkansız bir travma yaşadığını söylerken, bu travmayı halen atlatamadığını ifade ediyor. Anne ve babasını feci bir şekilde kaybetmiş olmanın kendisinde derin yaralar açtığını dile getiriyor: "Biz aynı binada altlı-üstlü yaşıyorduk. 44 yıldır beraberdik. Evlendim, yine de ayrılmadım onlardan. Şimdi babamın kıyafetlerini giyiyor, annemin eşyalarını kokluyorum. Bir yılımız onların hatıralarıyla geçti."

"Ölmüş annemin bacağını ararken mi şov yapıyordum?"

Aradan geçen bir sene içinde öfkesi giderek acısına ağır basmaya başlamış. Kaza sonrası yaşadıkları öfkesini artırmış. Maruz kaldıklarını, "adaletsizlik" olarak tanımlıyor. Özellikle de Ankara’da Anayasa Mahkemesi önünde Çorlu tren kazasında yakınlarını kaybeden aileler olarak basın açıklaması yaptıkları sırada gördükleri polis şiddetini kabullenemiyor:

"Şov yaptığımız söylendi bize. Bizim gibi bir aileye, ‘Şov yapıyorsun’ denebilir mi? Ölmüş annemin bacağını ararken mi şov yapıyordum ben, kime neyin şovunu yapacağım? Kim silecek bu travmaları bizden?"

Rubize Kartal
Tren kazasında hayatını kaybeden Ruzibe KartalFotoğraf: privat

Çorlu’da 25 kişinin hayatını kaybettiği, 328 kişinin ise yaralandığı tren kazasının ardından açılan davanın ilk duruşması 3 Temmuz’da görüldü. Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianame kapsamında açılan davada, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) çalışanı dört kişi "taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçlarından yargılanıyor. İsmail Kartal, sadece dava kapsamında yargılanan dört sanıktan şikâyetçi olmadığını belirterek, yakınlarını kaybeden diğer aileler gibi sorumlu olan üst düzey yetkililerin de davaya dahil edilmesini istiyor. Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesine halen inanamıyor. O kararın kendilerine yargının ne kadar çürüdüğünü gösterdiğini söylüyor:

"Siyasi kırbaç adalet sistemini kullanıyor, bu da bize acı olarak geri dönüyor. Hiçbir hükümet yetkilisi baş sağlığına gelmedi. Anne babasını kaybetmiş biri olarak soruyorum: Kim sorumlu? Bunu soruyorum. Bana bunun cevabını versinler."

"Bilirkişi heyeti tarafsız değildi"

Kazanın ardından hazırlanan bilirkişi raporu da kamuoyunun gündemine oturmuştu. Kazaya ilişkin iddianame, bu bilirkişi raporundan yola çıkılarak hazırlanmıştı. Müşteki avukatlarından Selvi Yüzbaşıoğlu, beş kişilik bilirkişi heyetinde yer alan Mustafa Karaşahin’in Ulaştırma Bakanlığı’nda danışmanlık, Sıddık Yarman’ın ise hattın sinyalizasyon işlerini yapan şirketin yönetim kurulu başkanlığını yaptığını hatırlatıyor. "Yani iki kişi de tarafsız değildi. İnsan kusuru yok, olay ani ve öngörülemez’ dediler. Yeni rapor talep ettik ama itirazımız kabul edilmedi" diyor. 

Çorlu’da 3 Temmuz’da görülen duruşmaya bir kısım müşteki ve müşteki vekillerinin mahkeme salonuna alınmaması nedeniyle adliyede arbede yaşandı. Avukatlar ve ailelerin darp edilmesinin ardından bir senedir beklenen duruşma günü, kimlik tespitlerine geçilemeden sona erdi. Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi, yaşananlar nedeniyle çekilme kararı aldı ancak bu karar kabul edilmedi. Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi dosyayı iade etti. Gelecek duruşma tarihi henüz belli değil.

Türkei Zugunglück bei Tekirdag‚ Äos Corlu
8 Temmuz 2018'de meydana gelen kazada 25 kişi hayatını kaybettiFotoğraf: Reuters/Dogan News Agency

Avukat Yüzbaşıoğlu, duruşma günü mahkeme başkanının talimatıyla salon kapılarının kilitlendiğini ifade ederek, "Duruşmanın aleniliği ilkesi ve adil yargılanma hakkı doğrudan ihlal edildi. Yaşananlar nedeniyle aileler çok yıprandı" diyor. Dikkat çekmek istediği bir nokta daha var:

"Mahkemenin iki sanığın ifadesinin talimatla İstanbul’da alınmasını istemesine rağmen dört sanık da mahkeme salonunda hazırdı. Gelecek duruşma mahkemeye gelmeyebilirler, bu da ailelerin soru sorma hakkının engellenmesi demek."

"Dört canımı ihmaller sonucu toprağa verdim"

Faciada kızı Bihter Bilgin, kız kardeşleri Derya Kurtuluş ve Emel Duman ile yeğeni Beren bebeği kaybeden Zeliha Bilgin’e bir senenin nasıl geçtiğini sorduğumuzda, “Tüm Türkiye nasıl bir yıl geçirdiğimizi gördü” diyerek sözlerine başlıyor. 

Zeliha Hanım, yaşadıkları acılardan ziyade, hukuki süreci anlatmak istiyor. "Dört canımı ihmaller sonucu toprağa verdim" diyen Bilgin, bir yıldır adalet savaşı verdiklerini vurguluyor. Bir yılın sonunda hukuksal anlamda hiçbir ilerleme kaydedemediklerini ifade ederek, tek istediklerinin sevdiklerinin ölümüne sebep olanların cezalarını çekmesi olduğunu söylüyor.

"İhmaller zinciri var. O zincirde kimin imzası varsa hepsi yargılanmalı. Biz yandık, başkaları yanmasın. Ben kesinlikle ‘kaza’ demiyorum, yaşanan faciadır, katliamdır. Önceki tren facialarında suçlular yargılansaydı Çorlu olmayabilirdi."

"Sanığın rahatlığı nedendi?"

Duruşma günü mahkeme salonunda yaşananlara dayanamayarak adliye binası önünde ağlayarak tepki gösteren Bilgin, kızının fotoğrafıyla girdiği salonda sanıklardan birinini kendisine bıyık altından güldüğünü söylüyor. Sanıkların salonda oldukça rahat davrandığını ifade ederek, "O rahatlık nedendi? O sanık orada sanki duruşmanın biteceğini biliyor gibi rahattı" diyor. 

Zeliha Bilgin de, İsmail Kartal gibi sadece dört kişinin yargılanmasını kabullenemiyor. Facianın dört sanığın üzerine yıkılamayacağını, üst düzey sorumluların da mahkeme karşısına çıkması gerektiğini tekrarlıyor:

"Yol bekçisi yoktu orada, o dört kişi mi kaldırdı onları oradan? Sinyalizasyon devreye girmedi, şefler de cezasını çekmeliydi. İlk duruşmada daha dört kişiyi bile yargılayamadılar. Şimdi dava gününü bekliyoruz."     

Burcu Karakaş

©Deutsche Welle Türkçe