Yorum: Tehlikeli oyun
1 Haziran 2010"İsrail’in çıkarlarını kollarken hiç de hassas davranmadığı dünyanın malumudur. Meşru müdafaa gerekçesiyle insan haklarını ayaklar altına alıp savunmasız masum sivillere kanlı askeri yöntemlerle saldırabileceğini Gazze’ye yaptığı saldırılarla da kanıtlamıştı.
Bu bakımdan, hükümetten bağımsız olduğu söylenen bir Türk örgütünün Avrupalı eylemcilerin de desteğiyle neden böyle bir işe kalkıştığı, haklı bir sorudur. Beklendiği gibi, açıklanan hedeflerin hiçbirine ulaşılamadı. Ne İsrail’in deniz ablukası delinebildi ne de yardım malzemesi doğrudan Gazze’ye ulaştırılabildi. İsrail böyle bir eylemin gerektiğinde kuvvet kullanılarak durdurulacağını haftalar önce diplomatik kanallardan Türkiye’ye bildirmişti.
İsrail tehdidini yerine getirip konvoyun en büyük gemisini devletler hukukuna aykırı olarak uluslararası sularda seyrederken zaptetti. Silah da kullandı, onca insan öldü, düzinelerle eylemci de yaralandı. Şimdi Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’e öfke kusmakla tehlikeli bir oyun oynamış oluyor.
Türkiye herhangi bir devlet değil. Yaklaşık 60 yıldır NATO üyesi. Batılı savunma ittifakının bir üyesi olarak barışı korumakla yükümlü. Türk diplomasisi son zamanlarda İran ile Batı arasındaki gerginliği nispeten yumuşatmayı ve İsrail ile Suriye arasında arabuluculuk yapmayı başarmış ve bunda inandırıcı da olmuştu. Ama Türkiye hafta başından bu yana Ortadoğu’daki İsrail aleyhtarı cephenin bir üyesidir. Bundan sonra yapacağı arabuluculuk çalışmalarındaki inandırıcılığına gölge düşmüştür.
Konvoydaki Türk gemisi, Türk ve Filistin bayraklarıyla donatılmıştı. Dünyaya bir Türk gemisinin İsrail askerleri tarafından zaptedildiği mesajı yayıldı. Türkiye’deki İsrail temsilcilikleri on binlerce gösterici tarafından kuşatıldı. Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında da İsrail’e ateş püskürdü, İsrail’in cezalandırılması gerektiğini ve İsrail mezalimine göz yumanların insanlık suçuna ortak olacaklarını söyledi.
Ortadoğu, Kafkasya ya da Balkanların kalıcı barışa kavuşturulması için sarf edilen uluslararası çabalarda Türkiye’ye önemli rol düşmektedir. O nedenle Ortadoğu’nun demokratik yapılanmadan yoksun ve barış istemeyen devletlerinin çıkarlarına alet edilmemeye özen göstermelidir.
Türkiye’de sözlü gerginliğin daha da tırmandırılmaması uyarısında bulunanların sesi pek duyulmuyor. Erdoğan’ın tezleri Avrupa’yı hayrete düşürüyor. Yahudi aleyhtarlığını kınasa ve ülkesindeki Yahudi cemaatine güvenlik garantisi verse de İsrail nefreti Türkiye’yi sarmış bulunuyor.
Avrupa'dan gelen az sayıdaki makul açıklamadan biri de Almanya Federal Cumhuriyeti Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Ruprecht Polenz’e aitti. Polenz, Alman Hrıstiyan Demokratları’na hakim olan görüşe tamamen zıt düşerek, dini ve kültürel nedenlerle reddetmek yerine, Türkiye’nin AB üyeliği yolunda cesaretlendirilmesi gerektiğini söyledi.
AB projesi başarısızlığa uğradığı takdirde Türkiye’nin hangi kampta yer alacağı, sorusunu yanıtlamak hafta başında kolaylaştı. AB'ye dış siyasi çıkarlarının selameti açısından verilebilecek öğüt, Türkiye’yi tam üyelik rotasında tutması olabilir."
© Deutsche Welle Türkçe
Baha Güngör / DW
Editör: Hülya Köylü