1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

G7 varlık nedenini yitirdi

12 Haziran 2018

DW'den Felix Steiner, ABD Başkanı Trump'ın ortak bildiriyi imzalamaması nedeniyle fiyaskoya dönüşen son G7zirvesini mercek altına alıyor.

https://p.dw.com/p/2zMBp
ABD Başkanı Trump'ın Kanada'daki zirvede ortak bildiriyi imzalamaması gerginliğe neden oldu.
ABD Başkanı Trump'ın Kanada'daki zirvede ortak bildiriyi imzalamaması gerginliğe neden oldu.Fotoğraf: Reuters/Bundesregierung/J. Denzel

Angela Merkel ve Emmanuel Macron konuya el atıp, bundan böyle G7 zirvesi yapılmayacağını birlikte ilan etmeliler. Onların bu hakkına kim karşı çıkabilir? Dünyanın önde gelen sanayi ülkelerinin liderleri arasında her yıl tekrarlanan ve eski Almanya Başbakanı Helmut Schmidt ile Fransa Cumhurbaşkanı Valery Giscard d'Estaing'in ortak inisiyatifiyle başlatılan, eski adıyla ‘Dünya Ekonomi Zirvesi'nin telif hakkının seçilmiş haleflerinde olduğu kuşku götürmez.

Mahrem görüşmeler yerine oyunculuk

Bu büyük organizasyondan vazgeçilmesi insanlığa bir şey kaybettirmez. İlk defa 1975 yılında düzenlenen ve liderler arasındaki protokolden uzak ‘şömine başı sohbeti' şeklinde geçmesi düşünülen buluşmalardan zaten eser kalmadı. Onun yerini, liderlerin en küçük mimik ve yüz ifadelerini canlı yorumlayan en az bin gazetecinin izlediği ve protesto edilme korkusuyla tenha yerlerde yapılan buluşmalar aldı.

Bunun farkında olan liderler de şov yaparcasına, öncelikle de ülkelerindeki seçmenleri etkilemek amacıyla bütün dünyaya mesaj ve resim dağıtıyorlar. Aynı manzaranın liderlerin ülkelerinde ne kadar farklı algılandığı hiç son zirve buluşmasındaki kadar gözler önüne serilmemişti.

Felix Steiner
Felix Steiner

Kaçınılmaz son iflas

Uzun uzun müzakere edildiği için somut nitelikten uzaklaşan kapanış bildirisinin kimin tarafından imzalanıp, kimin imzasını taşımadığı dünyanın gidişatını hiçbir şekilde etkilemiyor. Zaten birkaç saatle sınırlı kalan bu gibi zirvelerde denizlerdeki plastik çöpleri ya da kalkınma halindeki ülkelerin kadın girişimcilerini konuşmaya gerek olup olmadığı da tartışma götürür. Bu iki önemli konunun tartışılacağı yer G7 zirvesi değil, Birleşmiş Milletler olmalıdır.

2007 zirvesinde iklim değişikliği ana gündem maddesiydi. Halbuki her yıl zaten dünya iklim zirvesi yapılıyordu. Buluşmadan iki ay sonra dünya finans krizinin patlak vereceğini ise liderlerden hiçbiri tahmin edememişti. İktisatçılar bunu ‘esas işin ihmal edilmesi' olarak nitelendirirler. Bu gibi vahim ihmallerin kaçınılmaz sonu iflastır.

Zaten Yediler Grubu adı çoktan realitelere ters düşüyor. İtalya ve Kanada'nın yerini yıllar önce Çin ve Hindistan'ın alması gerekirdi. Finans krizinin ardından, hızla büyüyen genç sanayi ülkeleri olmadan ilerleme sağlanamayacağı anlaşılmış ve dünya ekonomisiyle ilgili istişareler için Yirmiler Grubu ihdas edilmişti. G7'nin o zaman feshedilmesi gerekirdi. Ama kendilerini çok önemli gören Yediler el çabukluğuyla kılık değiştirip kendilerini ‘evrensel normlar topluluğu' olarak lanse ettiler. Aynı, ortak değerleri dilinden düşürmediği halde Yunanistan ve Türkiye'deki askeri darbelere ses çıkarmayan NATO gibi.

Yakında değişmesi beklenmemeli

Aslında NATO gibi G7 de ‘kısmi' çıkarlar topluluğundan başka bir şey değildir. Her iki ‘kulübün' de demokratik meşruiyet sahibi güçlü üyesi ABD, ticaret politikasındaki çıkarlarına yeni bir tanımlama getirdi. Anketler Donald Trump'ın kararlarının seçmenleri tarafından desteklendiğini gösteriyor. Dolayısıyla Avrupa ne kadar istese de, kısa vadede Trump'ın değişmesi beklenmemeli.

Böylece G7 de varlık nedenini yitirmiş oldu. Zaten başka her şeyi de kullanışsız aksesuardan ibaretti. Bu Atlantik aşırı bağların kopması anlamına gelmez. Farklı düzeylerde görüşme imkânları zaten mevcuttur. Ama Angela Merkel Avrupa Birliği içindeki dayanışmanın her şeyden önemli olduğunu söylemekte haklıdır. Bu çağrısına önce bizzat Merkel kendisi kulak vermelidir. Çünkü Avrupa Birliği bünyesindeki anlaşmazlıkların ne kadarından şahsının ve liderliğini yaptığı Almanya hükümetinin sorumlu olduğunu en iyi kendisi bilmektedir.

Felix Steiner

© Deutsche Welle Türkçe