Ucuz reklam peşinde
Mizahçılar özgürlük adına daha ne kadar ileri gidecek? Böhmermann'ın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik dizeleri, bir kamu yayıncılık kuruluşunda şimdiye kadar görülüp duyulan en ilkel, en argo ifadeleri içeriyor. Hem de Almanya'da her hane kamu yayın kuruluşlarına zorunlu olarak bu yayınlar için para ödüyor. Şiir sadece Erdoğan'ın politikalarını hedefe koymuş olsaydı, karşı çıkacak birşey olmazdı. Ama hiçbir bağ ve bağlamı olmadan hayvanlarla cinsel ilişki, pis kokmak, kızları dövmek gibi art arda sıralanmış kişisel hakaretlerle neye ulaşılmaya çalışılıyor? Laf olsun diye sınır aşmak mı?
Böhmermann'ın bu şiirle, Erdoğan'ın daha önce yayınlanmış çok daha hafif bir hicve gösterdiği tepkiyi eleştirmesi de geçerli bir gerekçe değil. Böhmermann'ın şiiri okurken ‘Bakın şimdi yasak olan birşey yapıyorum‘ demesi de birşey değiştirmiyor. Yani böyle bir açıklamanın ardından herkes hiciv yapıyorum diye istediğine sövebilecek, örneğin yabancılara karşı nefret söyleminde bulunabilecek mi?
Çifte standart
Normalde Türklere yönelik her eleştiriye tepki veren pekçok gazetecinin, şimdi Ankara'daki belli bir Türk'e en ağır şekilde kişisel hakarette bulunulması, üstüne üstlük Müslüman karşıtı garez duygularına hizmet eden ifadeler karşısında hiçbir tepki vermemesi de dikkate değer. Ayrıca göç konusunda dilin bayağılaşmasından yakınanlar nasıl oluyor da şimdi sevinip coşuyor?
Böhmermann'ın şiirinin cesaretle hiçbir ilgisi yok. Muhtemelen bir Türk mizahçı Cumhurbaşkanı'na yönelik çok daha yumuşak bir hiciv nedeniyle Türkiye'de hapsi boylardı. Böhmermann'ın ise güvenli Almanya'da bu tür korkular duymasına gerek yok. Teorik olarak hakkında soruşturma açılan suçun cezası 3 yıla varan hapis olsa da işin bu noktaya varmayacağı açık.
Tam tersine Erdoğan kişisel suç duyurusunda bulunduğundan beri medya onu kahraman ilan etmiş durumda. Böhmermann'ın şiirinin sonuçlarını siyasi-diplomatik düzlemde çekmek zorunda kalan Alman politikacılar bile medya ile hicvin sınırları konusunda her tür tartışmadan kaçınıyor.
Siyasi yelpazenin solunda ise Başbakan Angela Merkel'in içine düştüğü ikilem karşısında keyifle eller ovuşturuluyor.
İyi ki devlet meselesi değil
Ne mutlu ki, hicvin sınırları konusu Almanya'da bir devlet meselesi değil. Bu nedenle siyasilerin geride durması olumlu bir işaret. Hicvin sınırlarının ne olduğuna siyaset karar vermiyor ve mahkemeler bu tür bir vaka önlerine geldiğinde iyi tartılmış, ölçülü kararlara imza atıyor.
Ancak mizahçılar ve gazetecilerin de şunu kendilerine sorması gerek. Tabuları yıkmak zorunluluk gibi görülürse o zaman konu şekil değiştirip, ergenlik çağındaki kendini gösterme, hava atma sevdasına dönüşmez mi? Alkışlar hemen otomatikman gelse de, burada yolunda olmayan birşey var. Kendini sorgulamanın zararı görülmemiş. Hicivde pekçok şey yapılabilir, ama herşey yapılmak zorunda değil.
©Deutsche Welle Türkçe
Christoph Hasselbach