Kurdun koyuna dokunmadan karnını doyurması mümkün mü? Siyasetle mümkün. Bavyera'nın kurdu Horst Seehofer yüzde 10'dan fazla oy kaybına uğramasına rağmen ganimetine kavuştu. Sığınmacılara yasa yoluyla limit konulması anlamına gelen ve şimdiye kadar kullanılmasından pek hoşlanılmayan ‘Üst Sınır' kavramı nihayet Hristiyan Birlik partileri tarafından benimsendi. Elbette o kavramın adı verilmeden.
CSU sağ kanadını kimseye kaptırmak istemiyor
Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) partisi genel seçimde önemli ölçüde oy kaybına uğradı ama buna rağmen kardeş partiden talepte bulunabiliyor. Bunu yapabilmesi sadece Merkel'in hükümet kurabilmesi için Bavyeralı kardeş partisine ihtiyaç duymasından dolayı değil. CSU'nun sağında hiçbir partinin olamayacağı yönündeki eski kuralın geçerliliğini kaybetmesi nedeniyle de kardeş partiden talepte bulunabiliyor. Almanya'nın eski dönemlerinde, Hristiyan Sosyal Birlik'in ikonu konumunda olan Franz Josef Strauss zamanında siyasi-ideolojik olarak partinin sağında kimsenin olamayacağı kemikleşmiş bir kurala dönüşmüştü. Ama sağ popülist Almanya İçin Alternatif Partisi'nin (AfD) 24 Eylül genel seçiminde aldığı sonuç bu kuralı yerinden oynattı. AfD şimdi CSU'nun daha sağındaki parti konumunda. İşte Seehofer bu durumu düzeltmek istiyor ve buna kendini mecbur hissediyor.
Hristiyan Birlik partilerinin sığınmacıların Almanya'ya kabul edilmesinde tartışmalı üst sınır kavramını şimdilerde sadece söylemlerine değil, protokole de almaya karar vermeleri, bıçak kemiğe dayandığında siyasetin ne kadar pragmatik olabileceğini de gözler önüne seriyor.
Üst sınır ve anayasa
Aslında anayasa hukukuna göre üst sınır kavramı diye bir şey olamaz. Alman iltica hukuku üst sınır diye bir şey tanımıyor. Merkel bu duruma sürekli dikkat çekmeye çalışıyor. Kavramın yeniden tarif edilmesi gerekiyordu. Üst sınır, alt sınır kavramları bugüne kadar sığınmacı adayları için kullanılıyordu. Daha önceleri üst sınır diye anılan kavram içine şimdilerde göçmenler, sığınmacılar ve çalışmak için Almanya'ya gelecek kalifiye elemanların hepsi dahil oluyor.
Üst sınır kavramı eskiden kullanıldığı gibi kullanılmıyor. Onun yerine bu kavram daha ılımlı, daha sevecen ve kesinlikle daha her yere çekilebilecek esnek tarzda kullanılıyor. Yeni kavram geniş bir alanı kapsıyor, çünkü daha sonraki görüşmeler için hareket serbestisine ihtiyaç var. Nitekim Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller Partisi ile sondaj görüşmeleri henüz başlamadı bile.
Bu durumda iki nokta kesin: Hristiyan Birlik partileri bundan böyle bu kavramın çağrıştırdığı anlama uygun düşecek şekilde, tek bir ağızdan konuşan iki kardeş parti olarak hareket edebilecek. İkincisi, CSU şimdi hemen kolları sıvayıp, partinin sağındaki ‘demokratik meşruiyeti‘ olan herkesi partiye kazandırmak için seferber olacak. Bavyera'da gelecek yıl eyalet seçimleri var. CSU yüzde 38 civarındaki son seçim ayıbını kapatmaya ve yeni yetme AfD'nin ‘yolunu şaşırmış seçmeni'ni kazanmaya çalışacak.
Eyalet seçimi için hazırlık
Angela Merkel gerçekleşmesi mümkün olan tek koalisyon seçeneği olan Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller ile üçlü (Jamaika) koalisyonunu oluşturmaya çalışarak aslında ilk tavizi vermek zorunda kaldı. Siyasi açıdan yara almış olan Horst Seehofer'i ustalıklı bir retorik ile hoşnut kılan Başbakan Merkel, Yeşiller ve liberaller talepler kataloğu ile pazarlık masasına oturmadan önce mevcut gerginliği gidermede ilk adımı atmış oldu.
Peki Merkel kendini korumayı başarırken Horst Seehofer açlığını nasıl giderdi? Merkel, Seehofer için bir kelimeyi, bir sembolü kurban etti. Bavyera'nın buna ihtiyacı vardı. Bavyera'nın önünde seçim var, Merkel ise seçimi geride bırakmış durumda. Seehofer, partisi CSU'ya üst sınırı kabul ettirdiğini ilan edecek, Merkel ise iltica hakkının üst sınır diye bir şey tanımadığını iddia etmeyi sürdürecektir.
© Deutsche Welle Türkçe
Volker Wagener