Başaramayız!
Başaramayız.
Çünkü neyi başarmak istediğimizi bilmiyoruz. Gelenlerin ihtiyaçlarını mı karşılayacağız, yoksa onları hemen topluma entegre mi edeceğiz?
Çünkü başardığımızı ne zaman söyleyebileceğimizi bilmiyoruz. İki Alman devletinin birleşmesinden 25 yıl sonra bile tam birleşemediğimizi söyleyen Almanlar var.
Çünkü hadiseye kültürel değil teknik açıdan bakıyoruz. Aradaki farkı kabullenmemiz gerekirdi. Onun yerine, mültecilerin nüfus problemimizi çözeceğine inanıyoruz.
Mültecileri göçmen yaptık
Başaramayız, çünkü göçmenlerin modern toplumumuzdan daha muhafazakâr ve daha dindar olduğunu idrak edemiyoruz.
Çünkü yabancı kültür çevrelerinden gelen insanların nasıl yerlileştirilebileceğinden anlamıyoruz.
'Yurt' gibi güzel bir kavramımız var ama dil, kültür ve siyaset açısından göçmenlere bu yurdun onların da yurdu olabileceği hissini veremiyoruz.
Çünkü memleketimize gelenlere nasıl davranmamız gerektiğini mantıkla değil de hislerimizle tayin etmemizden ötürü göç ülkesi olamıyoruz.
Göçmeni seçmiyor, alıyoruz
Ulusumuzla barışık olmadığımız için kendimizi güvenilir pozitif bireyler olarak gösteremiyoruz. Diğer bir ifadeyle, mutsuz bir vatanın bireyleri olarak 'öncü kültür' geliştiremiyoruz.
Başaramayız, çünkü bütün boş lâflara rağmen, Cumhurbaşkanımızın bazen ballandırarak dile getirdiğinin aksine rengârenk bir cumhuriyete dönüşmeye hazır değiliz.
Entegrasyon gibi üç nesil sürecek asırlık bir görev karşısında gözlerimizi kapattığımız için, başaramayız.
Başaramayız, çünkü Suriye ve Afganistan'dan gelen mültecilerin çoğu sanayi ülkesi Almanya'nın şartlarına ve temposuna ayak uyduramaz.
Çoğu göçmenin Almanya'nın ölçülerine göre yeterli bilgi ve beceriye sahip olmaması nedeniyle başaramayız.
'Başarırız' sadece 'iyimserim' anlamına gelen boş bir lâf olduğu için, başaramayız.
İyimserlik değil de 'Almanlık korkusu' ayırıcı özelliğimiz olduğu için, başaramayız.
Başaramayız, çünkü ilerde başaramadığımız halde 'başarabilirdik' diyeceğiz.
© Deutsche Welle Türkçe
Alexander Kudascheff