İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılması (Brexit) ve Donald Trump'ın başkan seçilmesinden sonra bu da oldu: Angela Merkel -en azından şimdilik- bir hükümet kurmayı başaramadı. İstikrarlı, ekonomik açıdan böylesine başarılı Almanya'da, Avrupa'nın kalbinde, Avrupa Birliği'nin motorunda federal meclis seçimlerinden tam sekiz hafta sonra sürecin nasıl devam edeceği tamamen belirsiz. Ekonomi politikalarında liberal bir çizgiyi savunan Hür Demokrat Parti'nin (FDP) şefi Christian Lindner geceyarısından hemen önce müzakerelerden çekildiklerini duyurdu. Lindner açıklamasında 'yanlış bir koalisyon hükümetindense hiç olmasın daha iyi' parolasını kullandı.
Açıklama öncesinde, başından beri bir aşk evliliğinden ziyade bir amaç birliği niteliği taşıyan bir potansiyel hükümet seçeneği üzerine yoğun müzakereler yaşanmıştı. Ayrıntılara saplanıp kalan bu seçenek, katılımcı partilerin farklılıklarından bir artıdeğer yaratma konumunda olamadı.
Sağ muhafazakâr AfD parlamentoda
Tarihte ilk kez sağ muhafazakar Almanya için Alternatif (AfD) partisi, federal meclise girmeyi başardı ve bu zamana kadar alışılmış hükümet ihtimallerini de güçlü bir biçimde birbirine kattı. Yedi partinin temsil edildiği bir parlamentoda kolay çözümlere yer yok. Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) yeni bir büyük koalisyona katılmayacağını erkenden açıklaması, 12 yıldır görevde olan Başbakan Merkel'i en güçlü partiyi temsil etse bile gerçek bir iktidar pozisyonuna sahip olmadığı koalisyon müzakerelerine zorladı. Partisinin yaşadığı kötü oy kaybı ile zayıflamış olan Merkel’in rolü arabuluculuktu ve bunda da başarısız oldu. Besbelli ki sonunda Angela Merkel'in yeni bir anlatı bulmasını engelleyen FDP oldu. Hür Demokratlar, Merkel'in denenmiş kesinliklere geri çekilemeyecek, yeni siyasi durumu proaktif bir biçimde cesur ve yeni fikirlerle ele alan bir koalisyon hükümeti için yeni bir fikir geliştirmesini engelledi.
Sığınmacı politikası merkezde
Sorunun merkezinde sığınmacı krizine yaklaşım var. Merkel'in liberal sığınmacı siyaseti, AfD'nin güçlenmesini sağladı. Ve sonunda yeni bir hükümetin kuruluşu da bu yüzden başarısızlığa uğradı.
Bu, elbette zor durumdaki insanlara yardımın yanlış olduğunun kanıtı değil. Ancak bu desteğin başkaları açısından bir tehdit olarak algılanmaması konusunda başarılı olunamadığı görülüyor.
Hükümet kurma çalışmalarının başarısızlığa uğraması Almanya’nın da bir dönüm noktasında olduğunu gösteriyor. Ekonomik başarı da insanların sığınmacıları küreselleşmiş dünyanın belirsizliklerinin bir projeksiyon sahası olarak görmelerini ve bu gelecekten korku duymalarını gidermiyor.
Pazartesi sabahı sadece Almanya için değil Avrupa için de bir şoktu. Zira önümüzde belirsizlikle dolu uzun haftalar, belki de aylar var.
Ines Pohl
©Deutsche Welle Türkçe