Vatikan'dan feminizm açıklaması

Katolik Kilisesi’ne ait kurumlarda çalışan kadınların durumu, normal hayattakilerin aynısı. Kiliseye ait hastane, huzur evi ya da çocuk yuvalarında çalışan kadınlar, ya gönüllü hizmet veriyorlar ya da çok az bir ücretle yetinmek zorunda kalıyor. Bu işleri gören kadınlar neticede sadece annelikle özdeşleştirilirken, dünya politikası erkekler tarafından belirleniyor. Aynen Vatikan’daki kardinallerin şu günlerde aldıkları kararla feminizmin dünyayı tehdit ettiğini öne sürmeleri gibi.

70’li yıllarda, kadın hakları konusundaki teorik altyapı, ABD ve Avrupa’da kadın hareketinin hayat bulmasını sağladı. Günümüzde milyonlarca kadın, cinsiyeti nedeniyle ayrımcılığa uğraya dursun, kadın hakları ve hareketi sadece üniversite çevrelerinde tartışılan bu konu haline geldi.

Bu nedenle Katolik Kilisesi temsilcilerinin feminizmi birden kendilerine düşman olarak seçmeleri anlaşılır gibi değil. Hrisitiyanlık'ta kadınının rolünün, biyolojisi gereği, annelik olduğunu savunan muhafazakar çevrelerin, dünyanın başka yerlerinde özgürlükle-baskı, aydınlanma ile aşırı dincilik arasındaki savaşta belli bir safta yer aldıkları görülüyor.

Vatikan’daki kardinallerin kadın hakları konusunda da yeterince bilgi sahibi olmadıkları açık. Katolik kilisesinde kadınlar hala, papazlıkla eşdeğer bir makama yükselemiyor. Dini kurallara dayandırılan bu uygulama, kökten dinci Müslümanlar'ın kadına bakış açısını yansıtıyor adeta.

BM kadın hakları sözleşmesine göre, kadın hakları da insan hakkı sayılmaktadır. Bu sözleşmedeki ilkeler, gerek İslam ülkeleri, gerekse şimdiki Amerikan hükümeti tarafından hiçe sayılıyor. Vatikan da yaptığı son açıklama ile bu safta yer aldığını ortaya koyuyor.

Kadının toplumdaki rolü sınırlandırılmaya çalışılırken, Katolik Kilisesi’nde ünlü Alman rahibe Hildegard von Bingen gibi, krallara ve papaya dahi danışmanlık eden kadın şahsiyetlerin bulunduğu çok çabuk unutuluyor.