1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Gösterilerin dünyaya etkisi

8 Haziran 2013

Türkiye'de hükümeti hedef alan gösterilerin dünya ve bölge politikası üzerindeki etkileri de tartışma konusu. Ortadoğu uzmanı Bank’a göre, protestolar Suriye’ye askerî müdahaleyi zora sokuyor.

https://p.dw.com/p/18m6H
Fotoğraf: Aris Messinis/AFP/Getty Images

Türkiye'de Taksim Meydanı'ndaki Gezi Parkı protestolarıyla başlayan ve daha sonra tüm ülke genelinde hükümeti hedef alan gösteriler, uluslararası toplum tarafından yakından takip ediliyor. Alman Küresel ve Bölgesel Çalışmalar Enstitüsü'nün (GIGA) Ortadoğu uzmanı Andre Bank, Deutsche Welle'ye verdiği demeçte Türkiye’deki gelişmelerin bölge ve dünya politikasındaki olası etkilerini değerlendirdi.

Sayın Bank, bazı siyasi gözlemciler, Türkiye'deki protestolar hakkında konuşurken Türk Baharı terimini kullanıyor. Siz bu tanımlamayı doğru buluyor musunuz?

Şöyle bir fark var: Göstericilerin büyük bir çoğunluğu bir rejimin devrilmesini hedeflemiş durumda değil, daha fazla siyasi özgürlük istiyor. Arap Baharı ile benzerliklerin olduğu noktalar ise sembolik: Bir merkezi buluşma yeri var, burada adeta bir festival havası hâkim ve özellikle iyi eğitimli gençler, kentli Türkler gösterilerde yer alıyor. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hâlâ tepkilerden etkilenmemiş görünüyor. Protestolar Başbakanı siyasi açıdan zayıflatabilir mi?

Bir nebze. Çünkü en çok güvendiği bazı kişiler, örneğin Başbakan Yardımcısı polis şiddeti yüzünden özür diledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de makul bir biçimde müdahale etti. Yönetimdeki AKP'nin tabanında farklı görüşler olduğu aşikar. Bu tabii ki bir nebze “iyi polis”, “kötü polis” olarak ayrılabilir. AKP'nin çoğu kesiminin Başbakan'ın otoriter tutumundan ve çoğu seçim vaadini tutmadığından dolayı memnun olmadığı şeklinde de ele alınabilir. Türkiye'deki hoşnutsuzluk şehirli küçük orta sınıfı aşıyor. Ayrıca neo-liberalizmin Türk versiyonunda, bugüne kadar siyasi yapılanmaların dışında kalmış insanların ön plana çıktığı görülüyor. Bu durum hem genç insanlar, hem de AKP tabanının bir kısmı için söz konusu.

Peki bu isyan Türkiye iç politikasında daha başka ne gibi etkilere yol açabilir?

Öyle görünüyor ki, 2002 yılındaki seçim zaferinden bu yana yönetimdeki AKP'nin kabul edilen mutlak hakimiyeti ve iç politikasındaki kontrolü kırıldı ya da açıkça bir parça yara aldı. Bu çok hızlı gelişen bir ülkede bir Yeni-Osmanlı Sultanı imajı artık sorgulanmaya başladı.

Başbakan Erdoğan, dış politikada Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın önemli bir hasmı olarak görülüyor. Zayıflamasının tüm bölge üzerindeki etkileri neler olabilir? 

Suriye'ye bakacak olursak, Erdoğan'ı iç politikada zayıflatan Türkiye'de şu anki merkezî çatışmalar benim görüşüme göre askerî bir macerayı daha da imkansız hale getiriyor. İç politikada kriz olması halinde sıklıkla gündemi değiştirmek için dış politikada daha agresif hareket edilir. Ancak bunun Türkiye'de olmadığını görüyorum, çünkü AKP'nin destekçilerinin büyük bir çoğunluğu ve anketlere göre Türk halkının dörtte üçü Suriye'ye bir müdahaleye karşı.

Peki, bunun Batı'nın bölge politikasındaki çıkarları üzerinde bir etkisi olacak mı?

Genel olarak şu anda Türkiye'yi diğer NATO ve Avrupa ülkelerine kıyasla Suriye konusunda harekete geçirmek daha zor. Örneğin muhtemel bir uçuşa yasak bölge oluşturulması konusunda. Hükümet, kısa vadede iç politikadaki sorunların kontrolü ve engellenmesine odaklanmak zorunda. Bu da Amerikalıların ve Avrupalıların seçeneklerini bir parça kısıtlıyor. Ancak bu durum Batı için bir şans da ortaya koyabilir. Zayıflamış bir Erdoğan belki de Batı`nın siyasi beklentileri açısından kolaylık sağlayabilir. Kısa vadede beklediğim bir şey değil ancak orta vadede bu mümkün olabilir.

©Deutsche Welle Türkçe

Jan-Philipp Scholz / Başak Sezen

Editör: Hülya Topçu