'Türkiye yenilenebilir enerjiye yönelmeli'
15 Nisan 2015Türkiye'nin ilk nükleer santrali olacak Mersin'deki Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ne ilişkin ilk temel atma töreni 14 Nisan Salı günü gerçekleştirildi.
Temeli atılan tesisler, santralin iskele ve depolama alanlarından oluşuyor. Çevrecilerin yoğun protestolarına sahne olan temel atma töreninin ardından Türkiye'de kurulması planlanan üç nükleer santrale ilişkin tartışmalar da yeniden alevlendi.
Üç santral yapılması planlanıyor
Türkiye'de 1970'te başlatılan nükleer santral kurma girişimleri son aşamasına geldi. Şu anda yapımı kesinleşen iki nükleer santral yatırımı bulunuyor. Bunlardan ilki Rusya tarafından inşa edilecek olan ve 2020'de faaliyete girmesi planlanan Akkuyu Nükleer Enerji Santrali. Rusya nükleer kamu şirketi Rosatom tarafından inşa edilecek ve işletilecek santralin 20 milyar dolara mal olması bekleniyor. İkinci santral ise 2023 yılında faaliyete girmesi planlanan 20-22 milyar dolarlık Sinop Nükleer Enerji Santrali olacak. Japonya ile imzalanan devletlerarası anlaşma sonucunda hayata geçirilecek santralin inşasına 2017 yılında başlaması planlanıyor.
Üçüncü santralin ise henüz kesinlik kazanmamakla birlikte yine Japonya tarafından yapılması gündemde. Türkiye genelinde yaşanan son elektrik kesintisi sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da üçüncü nükleer santral ihtiyacına vurgu yapmış ve “Türkiye'nin enerji ihtiyacı her geçen gün artıyor” demişti.
Ancak nükleer santrallerin yapımı ve işletilmesi konusunda kamuoyunda yoğun tartışmalar yaşanıyor. Çevre örgütleri ve muhalefetteki siyasi partiler nükleer enerjinin tehlikelerine işaret ederek santrallerin yapılmasına karşı çıkarken, hükümet yanlıları ve bazı akademisyenler ise nükleer enerjinin Türkiye ekonomisi için ‘olmazsa olmaz' bir gereklilik haline geldiğini öne sürüyor.
“Türkiye'deki enerji kaynakları yeterli”
DW Türkçe Servisi'ne konuşan Bilkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi Necdet Pamir, Türkiye'nin mevcut enerji kaynaklarını doğru kullanması halinde nükleer enerjiye ihtiyacı kalmayacağını iddia ediyor. Pamir, 2014'te 250 milyar kilowatt/saat elektrik tüketilen Türkiye'de halihazırda linyit, hidroelektrik, jeotermal, rüzgar, güneş ve bioyakıt alanında bekleyen yatırımların hayata geçmesi halinde 750 milyar kilowatt/saat'lik elektrik üretilebileceğini söylüyor. Enerjide dışa bağımlı olunduğu gerekçesiyle nükleer enerjiye yönelmenin de doğru bir savunma olmadığını dile getiren Pamir, şunları söylüyor:
“Akkuyu'da tüm tesisi Rusya yapacak ve işletecek. Yapım, üretim, tedarik, atık yönetimi gibi her konuda Rusya olacak. Şu an ihtiyacımız olan doğalgazın yüzde 60’ını, kömürün yüzde 32'sini, petrolün yüzde 8'ini Rusya'dan alıyoruz zaten. Dış siyasette birçok konuda ters düştüğümüz bir ülkeye enerjide bu kadar bağımlı olmak yanlış.”
“Nükleer atık sorunu dünyanın gündeminde”
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun bile 4 önemli noktada nükleer enerjideki tehlikeleri kabul ettiğine işaret eden Necdet Pamir, “İlk olarak nükleer santral yatırımı yapım, söküm ve atık maliyetiyle çok pahalıya geliyor. İkinci olarak işletme güvenliğinin uluslararası standartlara haiz olması gerekiyor. Üçüncüsü nihai atık sorunu tüm dünyada tartışmalı bir konu olarak hala duruyor. Dördüncü olarak ise özellikle bölgemizde bir nükleer santralin teröristlerin eline geçme tehlikesi bulunuyor. Tüm bu sorunların varlığına nükleere destek verenler bile katılıyor” diye konuşuyor.
Pamir, Türkiye'nin nükleer santral kurmak yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi gerektiği görüşünde.
“O zaman röntgen de çektirmeyelim”
Öte yandan son yıllarda giderek gelişen Türkiye ekonomisinin her geçen yıl daha fazla enerji ihtiyacı duyduğuna işaret eden kimi uzmanlar ise Akkuyu ve sonrasında yapılacak iki nükleer yatırıma destek veriyor.
DW Türkçe Servisi'ne konuşan Ankara Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Niyazi Meriç, nükleer enerjinin tartışılmasının olumlu olduğunu, ancak Türkiye'nin ihtiyaçlarının göz ardı edilemeyeceğini söylüyor.
Şu aşamada dünyadaki diğer devletlerin de nükleer enerjiden vazgeçmesinin söz konusu olmadığını ifade eden Meriç, “Bir ülkenin gelişmişliği, elektrik üretiminin kalitesine ve çeşitliliğine bağlı. Elbette enerji çeşitliliği arttıkça kaynaklar genişlerse sorun yok. Ama şu an mecburen nükleerin yerini tutacak bir kaynak yok” değerlendirmesi yapıyor. Türkiye'nin nükleer santral kurmaması halinde ekonomisinin geri kalacağını öne süren Meriç, “Santrale karşı çıkanlar radyasyon tehlikesinden bahsediyor. O zaman hasta olunca gidip röntgen de çektirmeyelim” diyor.
“Nitelikli elemana ihtiyacımız var”
Dünyada nükleer santral kurma standartlarının belli olduğunu ve katı kurallar içerdiğini hatırlatan Meriç, şöyle konuşuyor:
“Atık yönetimi bugün onlarca santrale sahip Almanya'dan Fransa'ya birçok ülkede tartışılıyor. Bizde sadece üç santral olacak. Ciddi bir atık sorunu yaşanmaz. Diğer ülkeler nasıl yapıyorsa, biz de öyle yapacağız. Türkiye açısından tartışılması gereken konu nükleer enerji ihtiyacı değil, santraller kurulduktan sonra gerekli nitelikli eleman ihtiyacıdır. Bunun için Rusya'nın Moskova İktisat, İstatistik ve Enformasyon Devlet Üniversitesi (MESI) ile çifte diploma anlaşması yaptık. 7-8 yıl içinde santrallerimizde çalışacak ve araştırma yapacak uzmanlar yetiştirmeyi planlıyoruz.”
© Deutsche Welle Türkçe
Aram Ekin Duran / İstanbul