Tsunami gitti, travması kaldı
11 Haziran 2005Hint Okyanusu’nda meydana gelen Tsunami’nin sebep olduğu felaket, televizyon kameraları tarafından binlerce kez görüntülenen çaresiz durumdaki kurbanların durumu belleklerden çıkmıyor. Ama felaket bölgelerinde günlük yaşam şu sıralarda yine normale dönmüş durumda. Bugüne kadar bölgeye milyonlarca dolar tutarında bağış akarken, felaket bölgelerinde yeniden imar çalışmaları da devam ediyor. Bu arada Hint medyasının felaket bölgelerindeki duruma ilgisinin pek kalmadığı bildiriliyor. Aslında ilk bakışta tüm felaketzedelere yardım eli uzatılmış gibi görünüyor. Ne var ki, bu felaketi unutamayan, travma durumundaki hastaların bizzat kendileri çoğunlukla unutuluyor.
57 yaşındaki Arjuna Devi, her sabah gözleri yaşlı bir biçimde kızı ve torununun cesetlerinin bulunduğu kıyıya gelerek, karanlık basana kadar burada denize bakakalıyor. Yakınları ve komşularının önüne koydukları yemeğe elini bile sürmüyor. Güney Hindistan’da Tsunami’nin vurduğu tüm yörelerde birçok insan bu tür travma içinde. Sosyal eğitimci P.M. Amalados, bu durumdaki insanların felaketten sonra yeni bir başlangıç yapamadıklarına dikkat çekiyor.
“Yeni bir başlangıç yapamadık“
“Felaketzedeler, olaydan sonra çok büyük acılar ve ruhi bozukluk içindeydiler. Dağıtılan yardım malzemesi kuyruklarına ise Tsunami’den hiç etkilenmemiş olan kişiler giriyor ve malzemeleri talan ediyorlardı. Felaketzedelerin biraz kendine geldiği ve yardım talebinde bulundukları şu sıralarda ise yardım malzemesi isteme zamanının geçtiği söyleniyor. Böylece travma geçiren hastalar hiçbir yardımdan yararlanamamış oluyor.”
Tsunami felaketi sonrasında travma geçiren hastalara ilk aşamada yardım eli uzatılmış olsa da, acil yardım kuruluşlarının uzun süre bu bölgelerde kalamaması yüzünden, bu hastalar da çoğu kez tam iyileşmeden ve yakınlarıyla tüm varlıklarını kaybetmiş olmalarına rağmen kaderleriyle başbaşa bırakıldılar. Gönüllü yardım kuruluşlarından P. Joseph’e kulak veriyoruz:
“Bu hastalarda göze batan önemli belirtiler, öfkeli olmaları, uyku sıkıntısı çekmeleri, herşeyi kendilerine sorun yapmaları ve sürekli korku içinde olmaları. Köylere gittiğimizde durumun ne kadar vahim olduğunu görüyoruz. Ama travmayı tıbbi yöntemlerle iyileştirmemiz mümkün değil. Önce sadece telkinde bulunarak, acıların dinmesine yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ama asıl ruhi hastalıkların bir psikiyatrist tarafından tedavi edilmesi gerekiyor. Bu durumdaki insanları, psikiyatristlerin bulunduğu hastanelere gönderiyoruz.”
Çocuklar da payını aldı
Çocukların da faciadan payını almış durumda. 8 yaş grubu altındaki çocuklar, Tsunami sırasında durumu kavrayamamış olsalar da, hep bir çekingenlik içinde oldukları, yalnız kalmaktan korktukları göze çarpıyor. Daha ileri yaşlardaki çocukların çoğu hala dev dalgalarla boğuşan ve can vermekte olan yetişkinlerin, çocukların resimlerini çiziyorlar.
Felaket ertesinde yüzlerce yardım kuruluşu birbirinden farklı yardım projeleri için kayıtlarını yaptırmışlardı. Ancak sayının ne kadar olduğundan çok, yardımın kalitesi önem kazanıyor. Travma hastalarında köy topluluğundan yardımların bir işe yaramadığı durumlarda, doktorların ve psikologların devreye girmesi gündeme geliyor. Zira, felaketzedeler yaşam arzusunu kaybettikleri andan itibaren daha yoksul, daha düşkün ve bağımlı bir duruma düşüyorlar.