Telekulak muamması
27 Ekim 2013İkinci Dünya Savaşı'ndan on yıl sonra 1955'te işgal devletleri ABD, İngiltere ve Fransa ile imzalanan antlaşmayla Almanya egemenliğini kazanmıştı. Aynı zamanda Almanya savaşın galip devletlerine birtakım hak ve yetkiler de tanımıştı.
Profesör Josef Foschepoth 2012 yılında yaptığı araştırmada, Almanya'nın topraklarında kapsamlı istihbarat faaliyetleri yapılmasını kabul ettiğini ortaya çıkarmıştı. Aynı zamanda galip devletler için posta ve telefonla haberleşmenin dokunulmazlığı da kaldırılmıştı. Foschepoth, DW'ye verdiği demeçte, ‘bu antlaşma geçerliliğini ve Alman hükümetleri için bağlayıcılığını koruyor', dedi.
"İzin verilmedi ama yasaklanmadı da..."
Diğer bir ifadeyle: Almanya Başbakanı Angela Merkel'in telefon konuşmalarının dinlenmesi hukuki bir temele dayanıyordu. Profesör Foschepoth, 1950'li yılların gizli belgelerinde hiçbir şekilde Alman hükümetinin dinlenebileceğinin açıkça dile getirilmediğini, ancak Almanya hakkında istihbarat toplanmasının da yasaklanmadığını ifade etti. Dönemin Başbakanı Konrad Adenauer'in, Anayasa'nın posta ve telefon gizliliğinin korunmasıyla ilgili maddesine rağmen müttefiklere ayrıcalık tanıdığı da Freiburglu profesörün araştırmaları sırasında ortaya çıkmıştı.
“Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı, Soğuk Savaş'ın cephe ülkesi Almanya'da büyüyüp serpildi. Savaştan sonra kurulan bu istihbarat servisi Almanya, Avrupa ve dünya çapındaki büyük dinleme faaliyetlerini bu ülkede başlattı.” diyen Josef Foschepoth, Almanya'nın müttefiklerle büyük bir istihbarat mekanizması bünyesinde işbirliği yapmayı gizli anlaşmalarla kabul etmiş olduğunu belirtti.
"Anlaşma farklı yorumlanmış"
Ulusal Güvenlik Ajansı'nın Almanya'nın çeşitli yerlerinde dinleme tesisleri bulunuyor.
Savaştan sonra imzalanan gizli anlaşmaların Amerikan servislerinin bugün Almanya'da sürdürdüğü faaliyetleri meşru kılıp kılmadığı ise tartışma konusu. Köln Üniversitesi Devlet Hukuku Profesörü Nikolaos Gazeas, meslektaşı Foschepoth'un çalışmalarını takdir etmekle birlikte, araştırmadan çıkardığı sonuçları paylaşmıyor. Gazeas, “O yıllarda müttefiklere özel haklar tanınmış olsa bile, anlaşmaya taraf olan devletlerin yorumlayış şekilleri de dikkate alınmalıdır. Almanya'nın, hükümet zirvesinin dinlenmesine razı olduğuna ihtimal vermiyorum”dedi.
Gazeas, 2013 yılında Almanya Başbakanı'nın dinlenmesinin gizli anlaşmalara uygun düştüğü görüşüne katılmıyor. Devletler Hukuku uzmanı, savaştan sonra imzalanan anlaşmaların günümüzde de geçerli sayılacağını da şüpheyle karşılıyor. Taraflardan birinin yapacağı zıt yöndeki bir beyanın anlaşmayı geçersiz kılabileceğini savunan Profesör Gazeas, birkaç ay önce Washington yönetiminin hata yapıldığını teslim etmesi ve Ulusal Güvenlik Ajansı'nın da özür dilemesiyle bu şartın yerine gelmiş olduğunu söyledi.
"Dinlemeyeceklerine dair taahhüt verilecek"
Gelecekte müttefiklerin karşılıklı dinleme faaliyetlerine son vermesi için hazırlanmakta olan anlaşmada taraflar bu gibi faaliyetlerde bulunmayacağını taahhüt ediyor. “Devletler hukukuna göre antlaşma vasfını kazanacak olan böyle bir mutabakatta, Almanya hükümetinin dinlenmesine katiyetle izin verilmeyeceği vurgulanacaktır. Bu sayede, dinlemenin cezai sonuçlarıyla ilgili en küçük şüphe bile ortadan kalkmış olur.” diyen Gazeas, Almanya ve Fransa'nın, ABD ile bir an önce böyle bir antlaşma imzalamak istediğine dikkat çekti.
Alman Ceza Kanunu'na göre başbakanı istihbarat toplama amacıyla dinleyenin on yıla kadar ağır hapis cezasına çarptırılması mümkün. Ancak yasanın uygulanabileceğine ihtimal verilmiyor. Profesör Gazeas da, Amerikalılara dava açılmayıp dosyanın kapanacağını söylüyor. Devletler Hukuku, dinleme faaliyetlerinden dolayı ABD'yi suçlu görmese bile Alman – Amerikan ilişkilerin düzelmesi muhakkak uzun zaman alacak.
© Deutsche Welle Türkçe
Friedel Taube / Ahmet Günaltay
Editör: Gezal Acer