1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye’nin Rusya ikilemi

16 Şubat 2016

Suriye’de dengeleri Esad ve PYD lehine değiştiren Rusya, Ankara’nın manevra alanını sınırlandırdı. Türkiye’nin bir askeri hamlesi NATO’yu da içine sürükleyebilecek bir ihtilafın fitilini ateşleyebilir. Batı endişeli.

https://p.dw.com/p/1HvzO
Fotoğraf: Getty Images/AFP/I. Akengin

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki PYD hedeflerini vurması bölgede gerilimin daha da tırmanacağı endişelerine yol açtı. Rusya’nın Suriye’de askeri operasyonlara başladığı Eylül ayından bu yana güç dengesi Esad rejimi ile PYD lehine değişmeye devam ediyor. ABD, Suriye’de askeri bir adım atmaktan kaçınırken, Avrupa ülkeleri Ukrayna krizinden bu yana Rusya ile gerilen ilişkilerin, Suriye’de askeri bir ihtilafa dönüşmesinden çekiniyor.

Türkiye ise yanı başında büyüyen iç savaşta Batılı müttefiklerinden aradığı desteği bulamazken, son haftalarda daha büyük meydan okumalarla karşı karşıya. Esad güçlerinden arındırılmış bölgenin başkenti konumundaki Halep bölgesinde Türkiye’nin desteklediği muhaliflerin gerilemesi, Suriye'nin kuzeyindeki PYD'nin Rusya ve Esad rejimi ile ittifaka girerek daha da güçlenmesi ve artık sınırın öte yanında Rusya ile karşı karşıya olunması, Ankara’nın manevra alanını sınırlıyor.

‘Türkiye’nin hayal kırıklığı’

Alman Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi Kristian Brakel’a göre Türkiye’nin Azez yakınlarındaki PYD mevzilerine top atışına başlaması, büyük bir rahatsızlığın ifadesi.

Kristian Brakel
Kristian BrakelFotoğraf: privat

Brakel, “Türkiye, Suriye’de yıllarca desteklediği muhalif grupların adeta yok edilmiş olmasından büyük bir hayal kırıklığına uğramış durumda. YPG’nin Rusya ve rejim ile birlikte hareket etmesi sonucunda, Türkiye ve işbirliği içindeki gruplara alan bırakmadığına tanık oluyoruz. Türkiye’nin YPG’yi hedef alması, çok iyi düşünülmüş bir askeri manevradan çok, bir hayal kırıklığı ve kızgınlığın ifadesi olarak görülüyor” görüşünü kaydediyor.

“Askeri üstünlük Rusya'da”

Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye’nin kuzeyinde gücünü arttıran PYD ve YPG’yi “Rusya’nın piyonu” gibi davranmakla suçlarken, “YPG Fırat’ın batısına geçmeyecek, Azez’e de yani Afrin’in de doğusuna geçmeyecek" açıklamasını yaptı. Davutoğlu’nun ifadeleri Türkiye’nin Batılı müttefiklerinin Suriye’deki “bekle gör” stratejisinden çok ciddi rahatsızlık duyduğunun bir göstergesi. Ancak Brakel'e göre Rusya’nın Suriye’deki varlığını güçlendirmesi sonrasında Türkiye'nin yapabilecekleri son derece sınırlı:

“Avrupalılar Suriye’de hareket alanını kaybetti. Askeri üstünlük artık Rusya’da. Münih anlaşmasında gördüğümüz üzere hem ABD hem de Avrupalıların yapabildiği, Rusya’ya çağrı yapmakla sınırlı. Bunu bilen Türkiye’nin rahatsızlığının kaynağı bu.”

YPG güçleri ABD'nin desteğiyle Suriye'de IŞİD'e karşı önemli başarılar kazandı.
YPG güçleri ABD'nin desteğiyle Suriye'de IŞİD'e karşı önemli başarılar kazandı.Fotoğraf: picture alliance/dpa/S. Suna

Batı'nın ikilemi

Suriye’de şiddetin durdurulması konusunda 11 Şubat’ta Münih’te varılan anlaşma birçokları tarafından Rusya’nın Suriye’de ele geçirdiği üstün konumun Batılı ülkeler tarafından da kabullenilmesi olarak görülüyor. Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi için mülteci akınını durdurmak ve bu amaçla Suriye’de bir an önce çatışmaları dindirmek temel öncelik haline gelirken bunun Rusya’ya siyasi ödünler vermeden mümkün olamayacağı da ortada. Münih’te varılan mutabakat da Esad rejiminin son haftalarda Rusya’nın desteğiyle yeniden kazandığı gücü kabul eden bir ateşkes öngörüyor.

Brakel, “Amerikalılar ve Avrupalılar, ‘mülteci akınını durdurmak için Ruslara ödün vermek stratejik çıkarlarımızla örtüşmese de en azından savaş son bulur’ diye düşünüyor. Ancak bu tavır Suudilerin, Katarlıların ve Türklerin de stratejik çıkarları olduğunu, bu savaşın sona ermesi için bu ülkelere ihtiyaç duyulduğunu dikkate almıyor. Ancak bundan bir şey çıkar mı? Öngörüde bulunmak zor” diye konuştu.

“Kara operasyonu çok riskli”

Suudi Arabistan’ın Türkiye ve bölge müttefikleriyle birlikte Suriye’de kara operasyonuna hazırlandığı haberleri ise uzmanlar tarafından fazla gerçekçi bulunmuyor.

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) Berlin Bürosu Direktörü Josef Janning de bu görüşte: “Bölgede bazı Rus özel birlikleri var. Bir müdahale Rusya ve yine Rusya destekli Esad rejimi ile askeri olarak karşı karşıya gelmek demek. Ancak bunu istemiyorlar. Çünkü kimsenin öngöremeyeceği riskler içeriyor. Zaten Ruslar Türkiye'ye bir ders vermek istiyor. Türkiye için de yüksek riskli bir operasyon olur.”

Josef Janning
Josef JanningFotoğraf: DW

Avrupa ve Ankara'da Obama rahatsızlığı

Peki, Almanya başta olmak üzere Avrupalı müttefikleri Türkiye’nin hamlelerini nasıl değerlendiriyor? Birçok Avrupalı diplomat ABD yönetiminin Suriye konusunda edilgen bir tutum sürdürmesinden rahatsız ve Obama yönetiminin Rusya’ya karşı daha aktif bir tavır takınmasını istiyor. Ancak önümüzdeki günlerde en belirleyici olacak konu şüphesiz mülteci krizi. Janning, Berlin’in mülteci krizinin çözümünde Ankara’ya ihtiyacı olduğunu, bu nedenle son derece ihtiyatlı bir politika izleyeceğini kaydediyor.

Janning, “Mülteci krizinin kontrol altına alınması konusunda Türkiye’nin mevcut uzlaşmaları terk etmesini istemeyen Merkel, Türk tarafının görüşlerine yakınlık duyduğunu göstermek istiyor. Merkel, Davutoğlu ve Erdoğan’ın ‘Amerikalılar ile ilgili şüphemiz var ancak en azından Almanlar bizi anlıyor, bizimleler, bizi eleştirmiyor’ demesini sağlamak zorunda. Bu Merkel için çok önemli” görüşünü ifade ediyor.

Rusya'nın avantajı

Türk Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada savaş suçu işlemekle suçladığı Rusya’nın eylem ve saldırılarına derhal son vermemesi halinde, “daha büyük ve ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalınmasının kaçınılmaz olacağını” duyurdu.

Türkiye’nin Batılı müttefikleri Rusya’nın Suriye’deki üstünlüğünü kabullenmiş görünüyor. PYD ve Esad’ın Suriye’de güçlenmesi, Türkiye için hazmı bir hayli zor gelişmeler olsa da bu gidişatı bir kara harekâtı ya da askeri operasyon ile durdurma ihtimali çok düşük görünüyor. Çünkü Suriye’ye askeri harekât Ruslarla çatışma anlamına geliyor. NATO müttefiki Türkiye’nin böyle bir çatışmaya girmesi ittifakı da çatışmanın içine sürükleyerek farklı boyutlardaki bir savaşın fitilini ateşleyebilir.

© Deutsche Welle Türkçe

Değer Akal