1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

SZ: Buradakilerin Erdoğan'ı desteklemelerinin önemi yok

26 Şubat 2017

Hafta sonunda yayımlanan Alman gazetelerinde Türkiye-Almanya ilişkileri, Türkiye kökenli Almanların Erdoğan'a bakışı ve ABD Başkanı Trump'ın politikaları ile ilgili yorumlar göze çarpıyor.

https://p.dw.com/p/2YHGN
AKP Kundgebung in Ankara Recep Tayyip Erdogan
Fotoğraf: picture alliance/dpa/H. Kaiser

26.02.2017 - Alman basınından özetler

Hamburger Morgenpost gazetesi "Tahmin edilenden daha fazla nüfuz" başlığını taşıyan yorumunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türk ekonomisinin büyüme eğiliminden çıkmasıyla yüzünü yurtdışına yönelttiğini belirtiliyor. Christian Burmeister imzalı yorumda, "Taraftarları arasında Erdoğan'ı popüler kılan refahtı. Ancak bu artık sona erdi ve Ankara artık yabancıların ülke istikrarına fayda sağlayacağını fark etti" deniyor. Yorum şöyle devam ediyor:

"Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in Berlin'i ziyaret etmesi bu konuda odakta özellikle Almanya'nın olduğunu gösteriyor. Federal hükümetin nüfuzu demek ki tahmin edilenden fazla. Tabi Türk hükümeti bunu hiçbir zaman kabul etmeyecektir. Zira Erdoğan "onun" Türkiye'sinin Avrupa'ya ihtiyaç duymadığını çok defa tekrarladı. Ancak Almanya buna rağmen daha güçlü işbirliği önermeli. Tabi belirli şartlar altında. Bu şartlar arasında örneğin idam cezasının yeniden uygulanmaya konmaması ya da gazetecilerin serbest bırakılması yer alabilir. Ancak Türkiye ekonomik açıdan yeniden hız kazanmak istiyorsa öyle ya da böyle bir rota değişikliğine gitmeli. Zira şimdilerde artık sönmüş olsa da ülkenin AB'ye üyelik hedefi yıllarca yabancı yatırımcıları ülkeye çeken önemli nedenlerdendi."

Süddeutsche Zeitung ise "Konuşma yerine bağrışma" başlığını taşıyan yorumunda Diyanet İşleri Türk İslam Birliği DİTİB'e bağlı imamların Almanya'da Türk hükümeti adına casusluk yaptığı iddialarıyla alevlenen tartışmalara değiniyor:

"Karşılıklı hayal kırıklıklarının yaşandığı bir dönemdeyiz. DİTİB'in Ankara'daki Diyanet İşlerine ne denli bağımlı olduğu artık ortada. Aslında eskiden beri durum böyleydi ama Alman devlet ve kilise yetkilileri Ankara ile diyalog güdülürken rahatlığı tercih ediyorlardı. Türkiye'nin göç etmiş vatandaşlarını rahat bırakmayacağı, Erdoğan taraftarlarının bunu ne denli saldırgan bir biçimde savunup, kabul ettirdikleri görülüyor. Ama Türkiye kökenli birçok Almanın da yeni vatanları tarafından ne derece hayal kırıklığına uğratılmış oldukları, yeni vatanlarının aslında yeni "vatanları" olamadığı ortada. Bunun nedenleri arasında günlük hayatlarında, işyerinde karşılaştıkları uygulamalar, polis kontrolleri sayılabilir. Ki bu yüzden de Avrupa'ya ve dünyaya kafa tutan bir cumhurbaşkanını beğeniyor olabilirler. Kestirmeden acı bir şekilde ifade etmek gerekirse: Türkiye kökenli Almanların Erdoğan'ı desteklemeleri bir şey ifade etmiyor. Aynı şeyi şiddetin her geçen gün giderek arttığı, birbirinden uzaklaşmış Türkiye halkı için söylemek mümkün değil."

ABD Başkanı Donald Trump'ın medyaya yönelik eleştirilerinin dozu artarken, Trump Washington'da on yıllardır devam eden Beyaz Saray Muhabirleri Derneği'nin geleneksel yemek davetine katılmayacağını açıkladı. Klaus-Dieter Frankenberger'in Frankfurter Allgemeine gazetesinde "Tanrı benim" başlıklı yorumunda dikkat çeken bölümler şöyle:

"Kendine açıkça Rusların Puntinleşmesi, Türk siyasetinin Erdoğanlaşmasını örnek alan Trump nüktelere, kara mizaha sıkça konu oluyor. Ancak yaptıklarının şakaya alınacak tarafı yok. Şayet mahkemeler aleyhte karar alırsa hedefine yargıçları alırken, gazete ve TV kanalları hoşuna gitmeyen haberler yayınlarsa kızıp geçenlerde yaptığı gibi sözcüsünün bilgilendirme toplantılarına katılmalarına izin vermiyor. Olay çığırından çıkıyor. Tartışmasız olan şey şu ki Donald Trump basın özgürlüğünün neden önemli olduğunu kavrayabilmiş değil. İtiraz tanımayan emlak patronu, medyanın varlık nedeninin Başkanın şanını artırmak olmadığını tam olarak idrak edememiş. Medya siyasette neler olup bittiğini haberleştirir, başkanın ya da taraftarlarının hoşuna gitmeyen haberler yayınlamaları çoğulcu toplumların gereğidir, normal olandır."

Frankfurter Rundschau gazetesinde Andreas Schwarzkopf imzalı yorumun başlığıysa "Yok edici hedefler". Yorumda ABD Başkanı Trump'ın baş stratejisti Stephen Bannon'ın ABD başkanının planlarını ortaya koyduğu açıklamalarına değiniliyor:

"Stephen Bannon'a müteşekkir olmalıyız. Beyaz Saray'ın baş stratejisti ABD Başkanı Donald Trump'ın üç hedefini net bir şekilde sıraladı: Ulusal güvenlik, milliyetçi bir ekonomi anlayışı ve devletin yeniden yapılandırılması. Aşırı sağcı Bannan bu vesileyle Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Savunma Bakanı James Mattis'in Avrupa gezisi sırasında sergilediği tutumu ciddi bir biçimde tamamlamış oldu. Her iki politikacı, başkanlarının, 'ABD'nin NATO'nun arkasında olduğu ve AB ile işbirliği niyetinde olduğu mesajını iletmişlerdi. Bu açıklamaların ardından bazıları Trump'ın hizaya geldiği yorumunu yapmıştı ama yanıldılar."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Meltem Karagöz