SWP: Şiddet sarmalı Yemen'i de yiyip yutacak
4 Aralık 2017Ulm'da yayımlanan Südwest-Presse gazetesinde Yemen'de eski Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih'in öldürülmesi ile ülkedeki durum ele alınıyor:
"Yemen'in eski Devlet Başkanı'nın Cumartesi günü televizyonda yaptığı konuşmada Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne yönelik savaş ittifakına son verdiğini duyurmasının ardından Husilerin kaybedecek hiçbir şeyi kalmadı. Suudi Arabistan'da sürgünde yaşayan Devlet Başkanı Abdurrabbu Mansur el Hadi'nin hükümet birliklerine başkent Sana'yı yeniden fethetme emri vermesiyle birlikte efsanevî dünya kültür mirası metropolü de Aden, Taiz, Halep, Musul, Humus ve Rakka ile aynı kaderi paylaşma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Böylelikle şiddet ve yıkım sarmalı bu kez de Antik çağlardan bu yana Doğu'nun en güzel ve etkileyeci ülkelerinden birini, Yemen'i yiyip yutacak.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung'daki yorumda İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkması için yürütülen görüşmeler ve bunun iç siyasete olası etkileri irdeleniyor:
"Başbakan May'in Avrupa Birliği temsilcilerine kolaylık göstermeye hazır olmasını İngiltere'deki Brexit yanlıları nasıl kabul edecek? İrlanda Cumhuriyeti ile Kuzey İrlanda arasında 'katı' bir sınır siyaseti uygulanmazsa, Kuzey İrlanda fiilî olarak iç pazarın ve Gümrük Birliği'nin bir parçasıymış gibi kalacak ve bu da bir öfke çığlığına dönüşecek... Seçmenlerinin geçen yıl Brexit karşıtı oy kullandığı İskoçya'da muhtemelen Kuzey İrlanda'da da geçerli olacak uygulama talep ediliyor: İskoçya'nın gelecekte de iç pazarın bir parçası olması isteniyor. Avrupa Birliği ile varılan uzlaşmanın içeriğinin iç politikada Başbakan May açısından nasıl bir tehlike oluşturduğu yakında belli olacak.”
Almanya'da federal hükümetin küçük ortağı Hristiyan Sosyal Birlik'in (CSU) lideri Horst Seehofer, Bavyera'da 2018 yılında yapılacak eyalet seçimlerinde başbakanlık adaylığından çekileceğini ve yerine eyaletin Ekonomi Bakanı Markus Söder'in geleceğini açıkladı. Seehofer, başbakan adayı olmasa da parti başakanlığını sürdürmek istiyor. Hannoversche Allgemeine Zeitung'daki yorumda konuya ilişkin şu satırları okuyoruz:
"Seehofer geleceği olan bir adam değil. CSU gibi bir partinin başarılı olmak için tek bir iktidar merkezine ihtiyacı var, iki değil. Seehofer ve uzun yıllar boyunca rakibi olan Söder'in birdenbire ‘rüya takımı' olarak görev yapması pek olası değil. Birçok konuda belirleyici olacak, 2018 sonbaharında yapılacak eyalet seçimleri göz önünde bulundurulduğunda, Hristiyan Sosyal Birlik içinde huzursuzluk önümüzdeki dönemde azalmaktan ziyade artacak. Bu Berlin sahnesi için şu anlama geliyor: CSU geçen yıllarda olduğundan daha öngörülemez, daha kavgacı ve belki daha düzensiz bir duruş sergileyecek.”
Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel gazetesinde ise aynı konu şöyle ele alınıyor:
"Markus Söder Bavyera'da Almanya için Alternatif (AfD) partisinin kuyusunu kazmaya çalışacak. Bu bir fırsat olabilir. Ama başka bir eyalette Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisini seçecek olan CSU seçmeni bu sağa kaymaya nasıl bir tepki verecek?... Seehofer popülist çıkışlarına rağmen yürekten sosyal adaleti savunan bir siyasetçiydi ve hâlâ da öyle. Ama Söder sadece Söder. Yükselmeye, iktidara sahip olmaya ve kendi egosuna, içerikten daha çok önem veren biri. Üstelik Söder kendini ne kadar maskelese de, iyi bir başbakan olduğunu kimseye yutturamayacak. Sadece içinde bulunduğu bu durumdan başka bir erdem yaratabilir ve başbakan olarak yeni bir dinamik oluşturabilir. Böyle bir zamanda ihtiyaç duyulan herşeyin olduğu gibi kalacağı şeklinde çelişkili bir mesaj ile. Vatandaşlar için. Ve CSU için.”
JD/BD
© Deutsche Welle Türkçe