Steinbach: 'Erdoğan bir popülist'
5 Mart 2013Sayın Steinbach, Başbakan Erdoğan’ın siyonizmi faşizm ve antisemitizm ile aynı kefeye koyup insanlık suçu ilan etmesi sert tepkilere yol açtı. Bazıları Erdoğan’ı cahillikle, bazıları radikallikle suçladı, bazıları ise bu sözleri memnuniyetle karşıladı. Siz Türkiye Başbakanı’nın bu sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Udo Steinbach: Ben burada suçun politikada olduğunu düşünüyorum. Bay Erdoğan Arap cephesinde, ayağa kalkan ve yeniden yapılanan Araplar arasında hayranlık uyandırmaya, takdir toplamaya çalışıyor. Tabii bu şekilde kendi ülkesinde de puan toplamaya çalışıyor. Dört yıl önce Davos’ta yaşanan olay da yerel seçimler öncesine denk gelmişti. O zaman da Bay Erdoğan’ın kameralar karşısında ayağa kalkıp giderek yarattığı sansasyon yerli seçmene yönelikti. Şu an da ilk etapta buna benzer bir şey olduğunu tahmin ediyorum. Siyonizmin anlamını, faşizm ve milliyetçilikle arasındaki farkı bilmemesi, cahillik tabii ki bir rol oynamış olabilir. Ama benim inancım onun sonuçta bir popülist olduğu ve asıl Arap ve Türk kamuoyunu göz önünde bulundurduğu yönünde.
'Oy toplama çabası'
Siyonist hareket İsrail devletinin kurulmasının ardındaki ana akımdı. Bilindik antisiyonist çizgiden farklı olarak Erdoğan İsrail devletinin varlık hakkını şimdiye kadar hiç sorgulamadı. Hatta Yahudilere karşı olmadıklarını, mevcut İsrail hükümetinin politikalarını eleştirdiklerini vurguladı hep. Peki siyonizmle ilgili son sözleri İsrail’deki Netanyahu hükümetini mi hedef alıyordu, yoksa ideolojik miydi sizce?
Udo Steinbach: Bu muhtemelen ideolojik bir ifade değildi. Son derece duygusal sözlerdi. Tabii Netanyahu ile Erdoğan’ın kimyalarının tutmadığını da biliyoruz. Tabii bu da bir rol oynamış olabilir. Ama genel sonuç olarak bakıldığında inanıyorum ki Türkiye Başbakanı yine çok güçlü bir şekilde kendi seçmenine, Türk kamuoyuna oynadı. Sonuçta önümüzde yine yerel seçimler var. Burada puan toplamaya çalışıyor diye düşünüyorum.
'Tuvalet krizi: Bir bardak suda fırtına'
Peki Türk-Alman ilişkilerine bakacak olursak. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye gezisinin hemen ardından bir tuvalet krizi patlak verdi. Türkiye’de görev yapan Alman Patriot askerlerinin görev koşullarıyla ilgili Meclis ordu temsilcisinin raporu kamuoyunda tartışma yarattı. Türk Genelkurmay Başkanlığı raporda yer alan iddiaları kapsamlı bir karşı bildiriyle reddetti. Siyasi alanda arada sırada gerilimler yaşanmasına alışığız ama askerî alanda bu pek alışıldık bir durum değil. Bu olayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Udo Steinbach: Bunu çok da büyütmemek gerektiğini düşünüyorum. Almanya Savunma Bakanı doğru bir saptamada bulundu. Sonuçta burada birbiriyle birdenbire doğrudan karşılaşan farklı askerî kültürler söz konusu. Türk ordusu, orduda subayların konumu, özellikle de generallerin konumu Almanya’dakinden daha farklı. Bir Alman inzibat askeri çıkıp Türk generale diklenmeye kalkarsa tepkiler doğar. Ancak Alman askerlerin Türkiye’ye gidişi de çok çabuk oldu. Sıhhî koşulların yeterli olmadığı yönündeki sıkıntının da bundan kaynaklandığına inanıyorum. Raporu hazırlayan Meclis ordu temsilcisinin doğrudan medya yoluyla kamuoyuna gitmesini üzücü buluyorum. Savunma Bakanı ve Başbakan’ın Türkiye’de Alman askerlerini ziyaretlerinin ardından bu mesele dışarıya yansıtılmadan içeride açıklığa kavuşturulabilseydi çok daha iyi olurdu. Bu bir bardak suda yaratılan fırtınanın durulmaya başlamasından gerçekten çok memnunum.
Erdoğan göreve geldiği ilk yıllarda Almanya’dan büyük destek gördü. Alman basınında kendisinden bir reformcu diye övgüyle bahsedildi. Kendisinin, seleflerinin on yıllardır yapamadığını kısa sürede yaptığı sık sık söylendi. Aradan geçen zamanda giderek daha fazla eleştiri duyulur oldu. Sizce Türk-Alman ilişkileri yeni krizlere gebe mi, ilişkilerin geleceğini siz nasıl görüyorsunuz?
Udo Steinbach: Gerçek anlamda krizler yaşanacağını düşünmüyorum. Daha ziyade karşılıklı olarak birbirini yeniden tanımlama ve yeniden konumlandırma aşaması söz konusu. Bu, Merkel’in Türkiye ziyaretinde de görüldü. Türkiye Arap dünyası karşısında son yıllardaki gibi tek başına hareket etmenin pek bir şey getirmediğini anladı. Avrupa da geleceğe bakıldığında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne daha sıkı bir şekilde bağlanmasının gerekli olduğunu kavradı. Erdoğan’a yönelik eleştirilerde pek çok faktör rol oynuyor. Bir yanda Türkiye’de demokratik açıdan ilerlemeye devam edilmediği gerçeği var. Diğer yanda gerek Türkiye’de gerek Almanya ziyaretleri sırasında sarf ettiği, entegrasyon perspektifiyle ilgili talihsiz sözler var. Tabii siyonizmle ilgili ifadeleri de Berlin’de kaşların çatılmasına yol açtı. Ama genel olarak bakıldığında Türk-Alman ilişkilerini son yıllarda saplanıp kaldığı çukurdan yeniden düzlüğe çıkarma yolundayız.
2007 yılına kadar Alman Şarkiyat Enstitüsü Başkanlığı görevini yürüten İslam bilimci ve Ortadoğu uzmanı Udo Steinbach, 2012 yılı Haziran ayından bu yana Berlin Humboldt-Viadrina İdarî Bilimler Yüksekokulu’nda Ortadoğu/Kuzey Afrika İdarî Bilimler Merkezi'nin başkanlığını yapıyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Röportaj: Beklan Kulaksızoğlu
Editör: Ahmet Günaltay