1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Silivri'ye sığmayan adam

14 Şubat 2018

RedHack davası kapsamında 323 gün tutuklu kaldıktan sonra geçen Aralık ayında serbest kalan gazeteci Tunca Öğreten'in, meslektaşı Deniz Yücel'in hapisteki birinci yılı vesilesiyle DW için kaleme aldığı yazı...

https://p.dw.com/p/2sarc
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/P. Zinken

İranlı şair Sadi Şirazi'nin şöyle dediği rivayet edilir: "Aşka uçma kanatların yanar." Mevlana'nın da Şirazi'ye "Aşka uçmadıktan sonra kanat neye yarar" sözleriyle karşılık verdiği...

Aşk hakikatsa sevgili Deniz... Ve hakikata ulaşmak için mesleğin, omuzlarındaki kanatlarsa; hiç şüphesiz yanacaktın. Tıpkı şu an seni koydukları hücrenin gürültülü demir kapısını, avlundan göğe yükselen soğuk duvarı, duvarların üzerine eğreti bir şekilde iliştirilmiş dikenli telleri onurunla köze çevirdiğin gibi... Aksi halde yaptığın meslek 'neye yarardı' ki?...

Geçen yıl bu zamanları anımsıyorum da… Soğuğun, Silivri zindanının duvarlarını sardığı; belirsizliğinse bedenimi yakıp kavurduğu bir andı, boyutu karıştan hallice televizyonumda açık haber kanalının alt yazısından gözaltına alındığını öğrendiğimde. Dedim ya, Türkiye'de hakikatı aramak, yanmakla, yanmaya talip olmakla eşdeğer… O an emindim birkaç güne seni de tutuklayacaklarına. Çünkü sen de bir bakanın, dijital dehlizlere sakladığı hakikatın peşine düşerek talip olmuştun yanmaya.

Tüm bu çıkmaz sokakta, beni en umutlandıran şeyse seni hücreme getirmeleri ihtimaliydi. Ancak seni tecritte bırakarak kötülüklerini taçlandırmayı tercih ettiler.

Türkei Demonstration Solidarität mit inhaftierten Journalisten in Istanbul | Tunca Öğreten
Gazeteci Tunca ÖğretenFotoğraf: DW/K. Akyol

Yalnız sevgili Deniz, bu 'tecrit' konusunda bazı şüphelerim var…

Sana reva görülen kötülükleri düşünüyorum da… Tek başına terk edildiğin 14 adımlık avludaki yalnız adımlarını, yabancı bir sese duyduğun hasreti, gecenin hücrene çökmesiyle sağa sola dönerek Dilek'in kokusuna benzer bir hissi nasıl aradığını, adını zikrederek diplomatik, kirli pazarlıklar yapıldığını… Ve senin tüm bu kötülüklere rağmen, eski Mısır'da adı geçen, yazının yaratıcısı, bilgeliğin tanrısı Thoth gibi onların karşısında dikilişini, "Kirli pazarlıklarla tahliye istemiyorum" deyişini…

İşte bu yüzden tecrit konusunda bazı şüphelerim var. Karşımda, yalnız bırakıldıkça; kendisine kötülükleri reva görenleri tecrite boğan, hücresinde giderek devleşen, Silivri'ye sığmayan bir adam var. Duruşun yalnızca onları korkutmakla kalmıyor, dışarıdaki meslektaşlarına da cesaret veriyor, Deniz. "Cesaret bulaşıcıdır" sözünü bir kez daha hepimize kanıtlıyorsun.

Belki de şu an en fazla çıkınca ne hissedeceğini merak ediyorsundur.

O zindanın kapısından dışarıya adım atıp eşim Minez'e sarıldıktan sonra geri dönüp baktığımda, 20 bin kişilik dev gibi bir düğün alanı gördüm. Sevdiği kadınla -benim gibi- zindanda evlenmiş bir adam olarak, sen de hep o anı hatırlayacaksın Silivri'ye dair. Ve belki de sırf bu yüzden tebessüm ederek yad edeceğiz tutsak günlerimizi.

Sevgili Deniz… Zindanda, yalnız geçen günlerin sayısı arttıkça kendisiyle de kalabalıklaşıyor insan. Daha kalabalık, daha güçlü çıkıyor dışarıya. Ve tam da bu nedenle 'sindirilmek için içeriye tıkıldığı' tezi çöküveriyor. İşte bu yüzden özgürlüğüne kavuşmanın uzun süreceğini düşünmüyorum. Zira yaklaşık 200 gazeteciyi yalanlarla, uydurma suçlarla zindana atan bu zihniyetin de gerçeğin farkına vardığı inancını taşıyorum.

Deniz... Zindanda, yalnızca gazete ve birkaç belirli televizyon kanalı sayesinde gündemi takip etmeye çalışıyorsun. Büyük ihtimalle henüz haberdar olmamışsındır. AKP'nin İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakçı, DW'de bir söyleşiye konuk oldu. Kendisine senin haksız, delilsiz, iddianamesiz olarak bir yıldır özgürlüğünden mahrum bırakıldığın hatırlatıldı. Üzüldüm... Hayır, senin, bir an olsun aklımızdan çıkmayan tutsaklığına değil. Sana bu zulmü reva görenlerin, yalan ve adaletsizlik arasındaki tutsaklığına daha çok üzüldüm. Bir kez daha gördüm ki, mesleğimizin gereğini yapmak ve yaptıklarımızı savunmak için dilimizin ucuna binlerce sözcük gelirken; onların kendilerini savunacak tek bir harf dahi bulamaması bende bir acıma hissi uyandırdı.

Biliyorum tecrit zor zanaat, biliyorum kaderin birilerinin iki dudağı arasındayken geleceği yorumlamak, hayata olumlu taraflarından bakmak ölümcül... Demir kapı her açıldığında umutlanmak, gece hücreye çöktüğünde umutsuzluğu terkedip uykuya dalmaya çalışmak bir ressamlık kadar ince iş gerektiriyor... Ama şunu da biliyorum ki, kötülerin devri kapandığında umuda ihtiyacımız olduğu zaman senin, Ahmet Şık'ın, Murat Sabuncu'nun adını anarak hayata daha sıkı tutunacağız.

Özgürlüğün, seni tutsak edenlere dünya nezdinde vurulan zincirleri de kıracak... Başka bir deyişle, adaleti devreye soktuklarında kendilerini de kurtaracaklar. O gün, Silivri'nin kapısının önünde kucaklaşmak üzere.

Tunca Öğreten

© Deutsche Welle Türkçe

Haber portalı diken.com.tr'nin editörleri arasında yer alan Tunca Öğreten hakkında RedHack adlı grup tarafından sızdırılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'a ait e-postaları haberleştirdiği için dava açılmıştı. "Terör örgütü propogandası yapmakla" suçlanan Öğreten, 323 gün tutukluluğun ardından özgürlüğüne kavuşmuştu.