Konya'da barınakta tanık olduğumuz canilik birçok kişiyi alt üst etti. "Bir türlü bitmeyen bu zalimlik, ancak dünyaya bir meteor çarptığında son bulacak herhalde” diye düşündüm. "Bu zulüm neden bitmiyor, ne zaman biter” sorusunun cevabını yazmak istedim. , insan kendisini "üstün ırk” olarak gördüğü sürece, farklı olamaz sanırım. Hayvanların bize göre çok üstün duyuları, bambaşka bir zekaları var. Doğduklarında bize göre çok daha erken ayakları üzerinde duruyor, köpekler gibi, ya da yuvadan uçup bağımsız bireyler olabiliyorlar, kuşlar gibi. Kuşların harita bilgisi emin olun ki akıllı telefonlarımızdaki GPS hizmetini solluyor. Yani birçok açıdan bizden üstünler.
İnsanlar genel olarak kendilerini hayvanlardan üstün gören canlılar. Yalnızca beceri ve akıl açısından değil, ahlaki olarak da. Birçok insanın gözünde hayvanın hayatı, insan hayatıyla karşılaştırılmayacak kadar değersiz. Konya'daki belediye görevlileri bu yüzden ellerindeki sopayı bir köpeğin kafasına öldüresiye indirebiliyor. Bunu yaparken kendilerini cinayet işliyormuş gibi de hissetmiyorlar. Onlara göre, insanın elinde her türlü işkenceden geçirilen Pitbull'lar katil, ama kendileri değiller. Günahkarlıkta, cinayet işlemekte insanla yarışabilecek hiçbir canlı yok oysa ki bu dünyada. Google'da kanunlara dair tarama yaparken, aramalar arasında karşıma "Sahipsiz hayvanı öldürmek suç mu” araması çıktı, o kadarını söyleyeyim.
Kanunlarda silahla, kasten insan öldürmenin cezası müebbet, işkence ederek öldürmenin cezası ağırlaştırılmış müebbet olarak öngörülürken, hayvan öldürmenin cezası 4 yıla kadar hapis ve para, belli koşullarda yarısı kadar da ceza artışı… Daha fazlasını söylemeye gerek var mı?
Hayvanı ancak "bir işine yararsa” hayatında tutan zihniyet, en çok köpeklere yöneliyor. Kediye "en azından fare tutar” diye bakıp, köpeğe gelince "mekruh” diyen çok. Çok değil, bundan dört yıl önce Sabah gazetesinin internet sayfasında "öldürülmesi günah olmayan hayvanların” arasında "ısırgan köpek” de yazıldığını biliyor muydunuz? Gazetenin, haberi tepkiler üzerine kaldırdığını?
Küçücük köpeğe ateş eden de var
Bir zamanlar sokaklarda gezen ve 8 yıl önce ailemize katılan ZıpZıp'ın kalçasında bu yüzden saçmalar var. Adam küçücük hayvanı öldürmek istemiş, tüfekle arkasından kim bilir kaç el ateş etmiş. ZıpZıp'ın o yaralarla nasıl yaşadığını hayal bile edemiyorum. Saçmalardan birini çıkarttırdık, ama kalçasında hala iki saçmayla dolaşıyor.
Köpeğe en fazla bekçilik ya da av yapması koşuluyla "katlananlar” var. İşine yaramadığı ya da bir başka hayvana zarar verdiği anda da onlardan kurtulmakta bir beis görmüyor bu insanlar. Artık hangi yolla olursa… Bu yüzden Türkiye'nin hemen her yerinde sokaklarda türlü cins av köpeği dolaşıyor. Dokuz yıl önce Sancaktepe'de karşıma çıkan Laika gibi. Karlı bir yılbaşı günü barınaktan eve getirdiğim, kalçası kırıldığı için sokağa atılmış Şans gibi. Melez olduğu için daha yavruyken sokağa bırakılmış Zeytin'im gibi. O kadar çok örnek var ki.
Peki, Türkiye'de hayvan hakları yasalarının Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonu'ndan geçtiğini biliyor muydunuz? Hayvan hakları meselesinin Tarım ve Orman Bakanlığı'na havale edildiğini? 2021 Temmuz'unda AKP tarafından meclise sunulan Hayvanları Koruma Kanunu teklifinde, "hayvanlarla cinsel ilişki” ifadesinin yer aldığını ve muhalefetin itirazıyla bu ifadenin "cinsel saldırı ve tecavüz” olarak değiştirildiğini?
Ne yapmalı?
Listenin en başında, sokaktaki köpekleri rehabilite edecek önlemler ve doğum kontrolü geliyor. Hayvanların kayıt altına alınması önemli, aşılarının yapılması önemli, nüfusu kontrol altına alabilmek için sistemli uzun soluklu bir kısırlaştırma uygulaması şart. Hayvanların yine alındıkları yere bırakılmaları koşuluyla. Aslında Türkiye'de de düzenleme bunu öngörüyor. Ta ki kendisini her konuda uzman gören Cumhurbaşkanı Erdoğan, "sokak hayvanlarının yeri barınak olmalı” diyene kadar. Sonrasında da Pitbull'ları barınaklara hapseden kanun hızla yürürlüğe girdi. Oysa barınaklar hayvanların hapsedilmek için değil, rehabilitasyon amacıyla girmesi gereken yerler olmalı.
Peki ne oluyor? Cinayet mahalli "Konya Büyükşehir Belediyesi Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi”ne bakalım. Burada olduğu gibi, bir köpeğin bir kez girdiği barınaktan çıkıp çıkamayacağı meçhul. Konya Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı Ayşegül Başkoçak Çifci'nin açıklamasını okudum. Çifci, düzenlemelere rağmen, aşılanarak kısırlaştırılmış köpeklerin barınakta tutulduğuna, ama aç ve susuz bırakıldıklarına dikkat çekiyor. Küçük ve büyük ırk köpeklerin bir arada tutulması da sakıncalı. Bu arada onlarca hatta yüzlerce köpek, alındıkları yere değil, ‘doğal yaşam alanı' denilerek rastgele yerlere bırakılıyor.
Konya'daki cinayetin ardından, AKP'li Büyükşehir Belediyesi, Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı Hayvan Sağlığı Şube Müdürü'nün görevden alındığını açıkladı, ama tek sorumlu şube müdürü de değil. Nasıl olur da bir iktidar ve belediyesi, Türkiye'nin en iyisi olduğunu iddia ettiği barınakta yaşananları bilmez? Bilir bilmesine de, önemsemiyor. Bu yüzden korunmasız canlara öldüresiye şiddet uygulayanlara kapıyı açanlara da bakmak lazım. Biz Konya'da olanları görebildik, ama daha görmediğimiz, bilmediğimiz o kadar çok şey var ki. Biraz fikir edinmek isteyen sosyal medyada hayvan hakları savunucusu ve aktivist Banu Aydın'ın hesaplarına bakabilir.
Hayvanların canı da aynı insanlarınki gibi değerli. Hayvanların sorunlarının temel nedeni de insanlar. Bizleriz.Birileri bunu Erdoğan'a ve hatta medyanın sokak köpekleri ve Pitbull'lara karşı kampanyaya girişen isimlerine anlatmalı.