1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Pakistan ve Hindistan görüşmelere başlıyor

Julia Bernstorf9 Ocak 2006

Hindistan ile Pakistan arasındaki barış görüşmelerine ay ortasından itibaren devam edilmesi öngörülüyor. Anlaşmazlık, 60 yıldır bölünmüş durumda olan sınır bölgesi Keşmir’den kaynaklanıyor. Julia Bernstorf’un haberi...

https://p.dw.com/p/AaFg
Keşmir bölgesi, Pakistan - Hindistan anlaşmazlığının başlıca nedeni
Keşmir bölgesi, Pakistan - Hindistan anlaşmazlığının başlıca nedeniFotoğraf: AP

İki ülke arasında diyalog başlatılmış olması bile bölgeyi tanıyan gözlemcilere göre büyük bir başarı. Somut neticeler açısından tatminkar olmasa da Keşmir’in statüsü ve karşılıklı nükleer tehdit gibi konuların da ilerde gündeme alınması bekleniyor. Hindistan ve Pakistan yakınlaşmayı diplomatik ilişkileri rayına oturtarak başlatmak amacındalar. Karşılıklı temsilciliklerin açılması ve Keşmir bölgesinde sınır aşırı ticarete izin verilmesi de gündemde yer alıyor.

Ancak eski Heidelberg Ünivesitesi Güney Asya Enstitüsü Başkanı Profesör Dieter Rothermund, küçük Pakistan’ın büyük komşusuna güvenemediğini belirtiyor ve ekim ayındaki büyük depremin ardından yapılan yardım teklifini de ancak üç ay sonra kabul edibildiğini hatırlatıyor. Yine de ikili görüşmelerin cesaret verici olduğu kanaatinde olan Rothermund, “Kısa adımlar politikası sürer ve yakın gelecekte konsolosluklar açılırsa, karşılıklı seyahatler kolaylaşır. Bu da yakınlaşma arayışının duraksamadığını gösterir” diye konuştu.

İki ülkenin iyi komşuluk ilişkileri başlatmaları sadece ikili ilişkiler açısından önem arz etmiyor. Keşmir yüzünden iki kez savaşan bu ülkelerden Pakistan, nüfus çoğunluğu Müslüman olduğu gerekçesiyle sınır bölgesi üzerinde hak iddia ediyor. Hindistan ise kendi sınırları dahilinde de milyonlarca Müslüman barındırdığına işaretle bu gerekçeyi ret ediyor.

“Hukuki çözüm hayal”

Keşmir’in devletler hukuku açısından bağlayıcı bir statüye kavuşturulup nihai çözüme ulaşılması henüz hayal. Profesör Rothermund da konunun muallakta bırakılmasının tehlikeli sonuçlar doğurabileceği görüşünde. Rothermund, “Anlaşmazlığın sürmesi yetmiyormuş gibi her iki ülkenin nükleer güçler kulübüne katılması da endişe kaynağı oluşturuyor. Önümüzdeki müzakerelerde bu alanda da adımlar atılacak ve örneğin nükleer tesisler hakkında karşılıklı bilgilendirme yoluna gidilecek” diye konuşuyor.

Hindistan ile Pakistan on yıllardır silahlanmada yarış halindeler. Alman uzman düşmanlık kadar rekabetin de bu yarışı körüklediğini belirtiyor. Her ikisinin de en önemli gayesinin nükleer silaha kavuşmak olduğunu belirten Rothermund sözlerini şöyle sürdürüyor: “Hindistan bu yoldaki gayretlerine hep Çin’i bahane etti ve aksi takdirde Çin’in şantajına maruz kalebilecekleri görüşünü savundu. Ama aslında nükleer güç olma arayışı hep Pakistan ile sürdürülen silahlanma yarışının bir parçasıydı.”

Bu alanda da Yeni Delhi ile İslamabad yönetimleri farklı politikalar izliyorlar. Pakistan ilk nükleer darbeyi vuran taraf olma hakkını saklı tuttu ve nükleer silahları ordusuna verdi. Hindistan ise hiçbir zaman atom silahını ilk kullanan taraf olmayacağını duyurdu ve atom silahlarını orduya değil, sivil hükümetin yetkisine bağladı.