NSU'ya ilişkin yeni iddialar gündeme oturdu
7 Nisan 20168’i Türk 10 kişinin ölümünden sorumlu tutulan NSU'nun intihar eden üyesi Uwe Mundlos'un bir dönem Neonazi Ralf Marschner’in Almanya’nın doğusundaki Zwickau’da bulunan işletmesinde çalıştığı ortaya çıkarıldı. NSU’nun hayatta kalan ve yargılanmakta olan baş sanığı Beate Zschäpe'nin de aynı firmada çalıştığı iddiası ise doğrulanmadı.
“NSU Kompleksi” belgeselindeki iddialar
Söz konusu iddialar “Welt” gazetesinin yazarlar timinin Alman Birinci Televizyon Kanalı’nda (ARD) yayınlanan “NSU Kompleksi” adlı belgeselinde dile getirildi. Neonazi Ralf Marschner’in Alman Anayasa’yı Koruma Teşkilatı adına muhbirlik yaptığı ve kod adının “Primus” olduğu belirtildi. Mundlos’un ise gizli kimlik ile 2000 ile 2002 yılları arasında Ralf Marschner’in Zwickau kentindeki inşaat firmasında ustabaşı olarak çalıştığına dikkat çekildi.
Alman istihbaratı iddiaları geri çeviriyor
Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Hans-Georg Maaßen “Die Welt” gazetesine yaptığı açıklamada “Elimizdeki verilere ve o dönemde yetkili memurlarımızın verdiği bilgilere göre olaylar iddia edildiği gibi cereyan etmemiştir” ifadelerini kullandı. Belgeseli çeken gazeteciler ise kaynaklarının belgelere ve tanık ifadelerine dayandığını belirtiyorlar.
NSU baş sanığı Beate Zschpä de muhbirin firmasında çalışmış mıydı?
Alman Haber Ajansı dpa ise Münih’te yargılanmakta olan NSU davasının baş sanığı Beate Zschäpe’nin de Uwe Mundlos’tan birkaç yıl sonra Alman İstinbarat Servisi muhbiri Marschner’in firmasında çalışmış olduğunu bildiriyor. Marschners’in eski ortaklarından biri kendisine telefonla yöneltilen soru üzerine Marschner’in “Heaven and Hell” adlı dükkanını 2008-2011 yılları arasında finanse ettiğini ve oradaki tüm çalışanları tandığını söyledi. “Zschäpe de bunlar arasında mıydı?” sorusuna ise “Telefonda buna yanıt veremeyeceğim, ama sorunuza hayır diye de yanıt vermiyorum” şeklinde konuştu.
Alman belgeselci ve bir dönem ünlü haftalık haber dergisi Der Spiegel’in Genel Yayın Yönetmeni Stefan Aust, “Zschäpe’nin de muhbirin firmasında çalışıp çalışmadığını araştırdık. Ancak elde ettiğimiz bulgular Uwe Mundlos’ta olduğu kadar belirgin değildi. Eriştiğimiz işaretler, ipuçları delil oluşturabilir ama oluşturmayabilir de” şeklinde konuştu.
İkinci Araştırma Komisyonu oluşturuldu
Bu arada medyada yayınlanan belgesel ve iddialar üzerine Federal Meclis harekete geçti. Oluşturulan ikinci Araştırma Komisyonu yeni iddialar ve delilleri inceleyecek. Araştırma Komisyonu’nun Başkanı Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili Clemens Binninger, “Eğer Uwe Mundlos’un NSU cinayetlerinin işlendiği dönemde bir muhbirin firmasında çalıştığı kesinleşirse, bu durum işin rengini tamamen değişitirir. Şu andaki ipuçları buna işaret ediyor” şeklinde konuştu.
'Mide bulandırıcı'
Münih’te devam etmekte olan NSU davasının müdahil avukatlarından Mustafa Kaplan DW Türkçe’ye verdiği özel demeçte, “Uwe Mundlos’un bir muhbirin firmasında çalışması beni şaşırtmıyor. Çünkü NSU üçlüsü Anayasıyı Korumu Teşkilatı’ndan Tino Brandt gibi muhbirlerle de birlikte olmuşlardı. Ama bu son haber tabii mide bulundırıcı; bilhassa mağdur aileleri açısından mide bulundırıcı” diye konuştu.
'Cezaların indirilmesi gündeme gelirse skandal olur'
Alman iç istihbarat örgütü Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın oynadığı iddia edilen rol NSU davası açısından neden bunca önemli? Müdahil avukat Mustafa Kaplan bu sorumuza şu yanıtı veriyor: “Anayasayı Koruma Teşkilatı yıllar boyunca NSU üçlüsünün eylemlerinden haberdar olmuş ise ve onları engellemedilerse, bu durum hafiletici neden olarak görülebilir ve Beate Zschäpe ile NSU üçlüsüne yataklık eden ve yargılanmakta olan Ralf Wohlleben’e verilecek ağır cezaların indirilmesine neden olur ki bu da skandal olur.”
'Müvekkillerim yanıt bekliyor'
DW Türkçe’ye konuşan müdahil avukatlardan Mehmet Daimagüler ise “Uwe Mundlos’un Alman İç İstihbarat Servisi’ne bağlı bir muhbirin firmasında çalışmasından istihbaratın haberi var mıydı ve hatta istihbarat servisleri mi bunu organize etmişti? Bunların da ortaya çıkartılması gerekmektedir. Eğer devlet istihbarat birimleri bu gelişmelerden haberdar olmuş idiyse tüm bu cinayetlerin önüne geçilmiş olurdu. Müvekkillerim bu soruya bir yanıt bekliyor. Devletin, Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın bu gelişmeleri aydınlatması gerekir. Ama bugüne kadar bir gelişme olmadı.” dedi.
© Deutsche Welle Türkçe
Çelik Akpınar