KCK Basın Davası: Yedi yıldır süren dava
10 Ocak 2019Kamuoyunda "KCK Basın Davası” olarak bilinen, aralarında kapatılan Özgür Gündem ve Azadiya Welat gazeteleri ile Dicle Haber Ajansı ve Fırat Dağıtım çalışanlarının olduğu 44 gazeteci ve basın çalışanının tutuksuz yargılandığı davaya 11 Ocak'ta devam edilecek.
2011 yılının Aralık ayında Kürt siyasi hareketine yakın medya kuruluşlarına gerçekleşen baskınlarda 36 gazeteci ve basın çalışanı tutuklandı. İlk duruşması 2012 yılında görülen dava kapsamında yargılanan gazeteciler, "KCK adlı yasadışı örgütlenmenin basın komitesinde” yer almakla suçlanıyor. Basın çalışanları, "örgüt üyeliği”, "örgüt yöneticiliği” ve "örgüt propagandası” ile 25 yıla varan hapis cezalarıyla yargılanıyor. Davada, 2014 yılında yedi sanığın tahliye edilmesinin ardından tutuklu kalmamıştı.
Yargılama, Özel Yetkili İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılıyordu. 2014 yılında özel yetkili mahkemelerin lağvedilmesinin ardından avukatlar davanın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Ancak bu talebin reddedilmesi nedeniyle davaya İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediliyor.
Mahkemede "Neden bu haberi yaptın” sorusu
Dava dosyasında, gazete ve ajanslarda çıkan haberler, gazete yayımlanan haber fotoğrafları, gazetecilerin haber kaynaklarıyla ya da editörleriyle yaptıkları telefon görüşme ve e-posta yazışmaları delil olarak yer alıyor. Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde kapatılan Dicle Haber Ajansı ile Özgür Gündem gazetesi avukatlarından Özcan Kılıç, gazetecilere duruşmalarda, "Neden bu haberi yaptın”, "Bu cümleyi hangi amaçla kullandın” şeklinde sorular yöneltildiğini ifade ediyor. Yargılanan gazeteciler hakkında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. maddenin ihlal edildiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurduklarını anlatan avukat, hükümetin AİHM'e gönderdiği savunmada sanıkların "Sarı basın kartları yok, gazeteci değiller” dediğini aktarıyor ve AİHM'den çıkacak kararı beklediklerini, mahkemenin ihlal kararı vermesi halinde bu karara uymak zorunda olduğunu ekliyor.
Daha fazlasını okumak için: Türkiye'de 10 Ocak - Ayakta kalmanın yolu dayanışma
Avukat Kılıç: "AİHM kararı bekleniyor”
Dava dosyasında gizli tanık ifadelerinin delil olarak girdiğini ifade eden avukat Kılıç, "Ancak altı gizli tanıktan hiçbiri mahkemede dinlenmedi” diyor. İddianameye kişiler arasında geçen özel konuşmaların da girdiğini belirten avukat, "Mahkeme başkanı bir duruşmada gazeteci Zeynep Kuray'ın ailesiyle arasında geçen 30 sayfalık konuşmayı okumaya kalkmıştı, itiraz ettik” diyor. "KCK Basın Davası”nın yeni bir düzeninin başlangıcına denk geldiğini ve bu kapsamda yargılamanın başladığını savunan avukat Özcan Kılıç, "Kalabalık sayıda gazetecinin yargılanması açısından bir ilkti. Daha sonra Cumhuriyet davası da aynı şablon üzerinden yapıldı. Bu davalar basın ve ifade özgürlüğünü baskılamaya yönelik davalar” diyor.
"Davanın bir an önce sona ermesini istiyorum”
Dava kapsamında "örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılanan gazetecilerden biri Evrim Kepenek. AİHM kararından bir beklentisi olmadığını dile getiren Kepenek, "Sadece davanın bir an önce sona ermesini istiyorum. Topluca suçlu ilan edilmiştik ve dava sürekli olarak uzuyor. Hepimizin üzerinde basınç oluşturuyor sonuçta” diyor. Silivri'de görülen bir duruşmada savunma sırası kendisine geldiğinde mahkeme heyetine, "Bizim aradığımız adalet size de lazım olacak” dediğini ifade ederek, "15 Temmuz darbe girişimin yaşandığı yaz o üye hâkimlerden birinin fotoğrafını gazetede gördüm. Bir fındık bahçesinde saklanırken yakalanmıştı. ‘Fetullahçı Terör Örgütü' (FETÖ) üyesi olmaktan aranıyordu” diyor.
İddianameyi hazırlayan savcı firari
Avukat Özcan Kılıç da, operasyonu yapan polis memurları ile davaya bakan savcı ve hâkimlerin "FETÖ üyesi” oldukları iddiasıyla yargılandığını ve bazılarının halen tutuklu olduğunu hatırlatıyor. "Bu durumu duruşmalarda da dile getiriyoruz” diyor. "KCK Basın Davası” hakkında 803 sayfalık iddianame hazırlayan savcı Bilal Bayraktar, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra meslekten ihraç edildi. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, firari savcı Bilal Bayraktar'ın "yargı yetkisini kötüye kullanarak hükümeti devirmeye çalıştığı”, "çözüm sürecine karşı olan ‘FETÖ'nün amaçları doğrultusunda hareket ettiği” belirtiliyor. Eski savcı Bayraktar hakkında 30 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
"Toplumsal muhalefeti susturmaya yönelik bir dava”
Dava avukatlarından DW Türkçe'ye konuşan Gülizar Tuncer, yargılanan gazetecilerin haber, röportaj, haber kaynaklarıyla yapılan görüşmeler ile suçlandığını özellikle vurguluyor. "Müvekkillerimiz yalnızca ve yalnızca gazetecilik mesleğinin icrasıyla ilgili faaliyetlerinden ötürü yargılanıyorlar ve suça dayanak teşkil eden ‘deliller' de doğal olarak fotoğraf makinaları, ses kayıt cihazları, bilgisayarları ve notları oluyor” diyor. Avukat Tuncer'e göre, "KCK Basın Davası” toplumsal muhalefeti susturmaya yönelik açılan davalardan biri… Dava kapsamında Kürt basınında çalışanların hedef alındığını ve bu bağlamda toplumdaki iktidara ters düşebilecek aykırı seslerin bastırılmaya çalışıldığını söyleyen Gülizar Tuncer, "Kürt basını veya genel anlamda muhalif gazetecilik üzerindeki baskıların toplumun geneline yayıldığını ve ifade özgürlüğünün bütünüyle yok edildiğini görüyoruz” diyor.
"Örgütsel haber” ile kamuoyunu yönlendirme iddiası
Kapatılan Dicle Haber Ajansı'nda haber müdürü olarak görev yapan ve dava kapsamında "örgüt üyeliği” suçlamasıyla yargılanan Ömer Çelik, 2011'de tutuklanan ve 18 ay cezaevinde yatan gazetecilerden. "KCK Basın Davası”nın 36 gazetecinin toplu bir şekilde tutuklanması nedeniyle Türkiye basın tarihi açısından bir "ilk” olduğunu söylüyor. Yöneltilen suçlamaların "absürt” olduğunu belirterek, "Haber kaynaklarıyla yaptığımız görüşmeler, haber için aldığımız notlar iddianamede suçlama konusu” diyor. Van depremi sırasında yaptığı haberlerin "devleti karalamaya yönelik” olduğu iddiasıyla karşı karşıya kaldığını dile getiren gazeteci Çelik, yargılama boyunca "gazeteci” olarak görülmediklerini ekliyor. Davanın temelini Kürt meselesi ve ifade özgürlüğünün oluşturduğunu söyleyerek, "Gazeteci görünümünde haber takip ettiğimiz, ‘örgütsel haber' yazarak kamuoyunu yönlendirdiğimiz iddia ediliyor” diye konuşuyor.
Burcu Karakaş / İstanbul
© Deutsche Welle Türkçe