'Kabine değişikliği Erdoğan'ı kurtaramayacak'
27 Aralık 2013
Yolsuzluk ve rüşvet iddialarına ilişkin yeni soruşturmanın dosyası elinden alınan Savcı Muammer Akkaş'ın yazılı açıklama yaparak "Yargıya açıkça baskı yapılmıştır" ifadesini kullanması, Almanya da yankı buldu. Berliner Zeitung'da savcıların koşullar ne olursa olsun görevini yapması gerektiğini vurgulayan bir yorum yayınladı:
“İyi haber şu: Eskiden farklı olarak şimdi ordu bir devlet krizine müdahil olmuyor. Bu sefer hukuk devletinin ve kuvvetler ayrılığının güçleri sert önlemler alıyor. İçine İslami Fethullah Gülen ağı tarafından sızılmış bile olsa Türk yargısı, yürütmenin yüksek baskısına rağmen hukukun geçerli olmasını sağlamakla yükümlü. İstanbul’daki savcılar somut kanıtlar öne sürmek ve yolsuzluk bataklığını kurutmada başarılı olursa krizden Türk demokrasisi güçlenerek çıkar.
Avrupa perspektifi açısından anlamı
Mitteldeutsche Zeitung Türkiye'deki siyasi gelişmeleri ülkenin Avrupa Birliği üyeliği açısından değerlendiren bir yoruma yer verdi: "Bu Türkiye’nin Avrupa perspektifi açısından ne anlama geliyor? Bu skandaldan önce hiç kimse Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmaya hazır olduğunu ileri süremezdi. Bunun için demokrasi açıkları çok büyük. Ama aksayan sadece hukuk devleti yapıları değil. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç polisten sorumlu içişleri bakanının oğlunun gözaltına alındığından "en son" haberdar olmasını eleştiriyorsa bu şunu gösterir: Ankara’da bazıları demokrasinin bir temel prensibi olan kuvvetler ayrılığı düşüncesinden açıkça hiçbir şey anlamamışlar. Avrupa Birliği kaygı açıklaması yaptı ve Türk hükümetini yargının bağımsızlığını ve kuvvetler ayrılığını koruma konusunda uyardı. Avrupa Erdoğan’ın suçlamalar karşısında ne yapacağını yakından izleyecek. Yolsuzluk skandalı ülkenin gelecekte Avrupa Birliği ile ilişkilerinde bir mihenk taşı olacak."
'Başbakan zemin hâkimiyetini kaybetti'
Westdeutsche Zeitung yorumunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın zemin hâkimiyetini kaybettiğine dikkat çekti:
"Recep Tayyip Erdoğan parlak bir geleceğe dair birçok umut ve vaatle Başbakanlık görevine gelmişti. Çok geniş bir kesim tarafından coşkuyla karşılanan programı modernleşme, adalet, ılımlı bir İslamlaşma, Avrupa Birliği’ne yüzünü dönme ve kayırıcılık ekonomisinin sonu anlamına geliyordu. Tüm bunlardan eser kalmadı. Ülkenin tarihindeki en büyük yolsuzluk skandalı Erdoğan’ın makamına mal olabilecek sadece geçici bir tepe noktası. Zira kapalı kapılar ardında, karanlık işlerle milyonları istifleyen bakan oğulları ve devlet bankası şefi muhafazakar hükümet partisi AKP’nin iktidarını üzerine inşa ettiği temiz adam imajına uymuyor. O nedenle kabinede yaptığı değişiklik de bir kurtuluş değil. Daha ziyade halkın arasından gelen siyasetçinin zemin hâkimiyetini kaybetmesi anlamına geliyor. Ekonomi zayıflıyor, ordunun sadakati şüpheli. Bir zamanların modernleştiricisi, kadınlara üç çocuk öğüdünden karma yurtların kapatılmasına, laik geleneklerin terk edilmesiyle reform karşıtı olduğunu ortaya koydu. Ve Köln’de Türk diyasporasına açıktan açığa buradaki topluma entegre olmamaları uyarısı yaptığı meşhur konuşmasının ardından sadece Almanya ile ilişkiler zedelenmiş değil. Avrupa Birliği ile bağlardan da artık kimse söz etmiyor. Erdoğan’ın yıldızı sönüyor. Polis içindeki Stalinist tarzdaki temizleme kampanyası da bunu değiştiremeyecek.“
'Erdoğan’ın karartma politikası'
Allgemeine Zeitung yorumunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Mustafa Kemal Atatürk arasında bir karşılaştırma yaptı:"Erdoğan modern Türkiye’nin ikinci babası olarak tarihe geçmeyi ne kadar da isterdi. Gerçekten de Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra Doğuyla Batı arasındaki köprüyü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kadar kalıcı bir biçimde değiştiren olmamıştır. Simit satıcılığından çok çalışarak uluslararası düzeyde dikkate alınan bir devlet adamı olmayı başaran Erdoğan geride kalan 11 yılda ordunun gücünü tırpanladı, İslami Anadolu ile modern devleti uzlaştırdı ve Türk ekonomisinin nefes kesici biçimde büyümesini mümkün kılan ve bundan faydalanan bir orta tabakanın temellerini attı. Türkiye’deki güncel yolsuzluk skandalı, görünüşte kadir-i mutlak olan başbakanı, birkaç ay önce şehirli Facebook kuşağının Gezi protestolarından daha fazla kıyamet gününe yaklaştırıyor. Yolsuzlukla mücadele vaatleriyle tarihî başarılara imza atan Erdoğan’ın "ak partisinin“ diğer hükümetler gibi arpalık dağıttığı, bir çırpıda kamuoyunun geniş kesimlerinin gözü önüne serildi. Erdoğan’ın uluslararası komploya dikkat çeken her zamanki tepkileri ve kabinenin yarısını değiştirmek gibi acele reaksiyonları, ona bu kez sadece sınırlı ve kısa vadeli olarak yardımcı olacak. Zira bu kez Erdoğan’ın karartma politikasından memnun olmayanlar uzun ve geniş bir sıra oluşturuyor."
© Deutsche Welle Türkçe
DW/EC/BK/NH