1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Irkçılıkla mücadele eden avukat: Mehmet Daimagüler

4 Temmuz 2018

NSU davasında kurban yakınlarını temsil eden avukat Mehmet Daimagüler, günlük hayattaki ırkçılığa karşı mücadele veriyor. Türk göçmen bir ailenin oğlu olan Daimagüler, geçmişte kendisi de ayrımcılığa maruz kalmış.

https://p.dw.com/p/30mOt
Mehmet Daimagüler
Mehmet DaimagülerFotoğraf: picture-alliance/dpa/R.Vennenbernd

Başarılı bir avukat, yazar ve ırkçılığa karşı mücadele veriyor: Aşırı sağcı terör hücresi Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) davasında kurban yakınlarını temsil eden Mehmet Daimagüler, bu üç özelliği bir araya getiriyor. Bunun yanı sıra kitaplara ve gazetelere yazdığı makalelerle de tartışmalar başlatıyor.

Mehmet Daimagüler her anlamda tuttuğunu koparan bir kişi. 1968 yılında Siegen'de göçmen bir Türk ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Daimagüler, bulunduğu yere tırnaklarını kazıyarak gelmiş. Daimagüler'in Almanya'da yaptığı kariyeri önüne serilmemiş, tam aksine DW'ye verdiği röportajda anlattığı gibi çocukluğunun erken yaşlarından itibaren önüne çıkan engelleri aşmak için mücadele vermiş. Daimagüler, "Yabancı olmak bizim için belirleyici bir çerçeveydi. Alman vatandaşı değildik ve oturma iznimiz hep birkaç aylığına uzatılıyordu” diye anlatıyor. Yabancılar Dairesine her gidişlerinde ailesine açıkça "Siz buraya ait değilsiniz” mesajının verildiğini de sözlerine ekliyor.

Mehmet Daimagüler'in bu yaşadıkları uyum ve ırkçılığa karşı mücadelenin öncü isimlerden biri haline gelmesinde kuşkusuz etkili oldu. Daimagüler, bu dışlanmayı ilk baştan beri hep bir çelişki olarak gördüğünü dile getiriyor: "Bir yandan hep ‘uyum sağlayın' denildi, ama diğer yandan da bizim geri dönmemiz beklendi.” Daimagüler, çocukluğunda da ırkçılığa maruz kaldığını belirtiyor. Diğer Alman çocukların ebeveynlerinden sıklıkla "Bu Türk buraya ait değil” sözünü duyduğunu ifade ediyor. İlkokul öğretmeni onu "Sonderschule” olarak adlandırılan öğrenme güçlüğü çeken çocukların gönderildiği okula göndermek istemiş. Ancak Daimagüler çalışarak çok daha iyi okullarda okumuş. Ortaokulun ardından Almanya'da üst dereceli lise olan "Gymnasium”da okuyan Daimagüler, üniversiteye gitmiş ve ardından dünyanın en seçkin üniversitelerinden Harvard ve Yale'de öğrenim görmüş. Kitaplarda okunan bir başarı hikayesi.

Hayatının işi

Mehmet Daimagüler'in kurban yakınlarını temsilen müdahil avukat olarak NSU davasındaki görevinin neden hayatının işi olduğunu anlamak için, Daimagüler'in daha önce yaşadıklarını bilmek gerekiyor. Daimagüler davada, 13 Temmuz 2001'de Nürnberg'te öldürülen terzi Abdurrahim Özüdoğru'nun kardeşleri ve 9 Haziran 2005'te yine Nürnberg'te katledilen İsmail Yaşar'ın kızını temsil ediyor.

NSU ırkçı motiflerle işlediği cinayetlerde sekiz Türkiye kökenli, bir Yunanistan kökenli ve bir Alman polisini öldürmüştü. Daimagüler, NSU'nun 2011 sonbaharında ortaya çıkmasından önce de cinayetlerin ırkçı motiflerle işlendiğini tahmin ettiğini belirtiyor. Daimagüler, cinayetlerin işlendiği 2000-2007 yılları arasında Hür Demokrat Partili (FDP) üst düzey bir siyasetçinin kişisel asistanı olarak çalışıyordu.

Cinayetlerin ardından yürütülen soruşturmalarda olaylar aydınlatılamaz ve "göçmen çevrelerinde” işlenen bir suç olarak değerlendirilirken, Daimagüler tahminlerini açıklamakta sessiz kalmış. Daimagüler, "Türk olarak ırkçılıktan söz ettiğim zaman, bana siyaseten zarar vereceğini biliyordum” diyor. Sadece kendi çıkarını düşünmüş olmaktan bugün utanç duyduğunu belirten Daimagüler, daha sonra NSU kurbanlarının yakınlarından özür dilediğini ifade ediyor.

Kurumlar ırkçılığı göremiyor mu?

Soruşturmaları yürütenlerin tarafsız olmadığına işaret eden Daimagüler, tanıklar Alman gibi görünen iki erkeğin (muhtemelen aşırı sağcı teröristler Uwe Börnhardt ve Uwe Mundlos) olay yerinde görüldüğünü söylemesine rağmen, cinayetlerin yabancılar tarafından işlenmiş olabileceği olasılığı üzerinde durulduğunu hatırlatıyor. Daimagüler, "Nazilerin ırkçılığını konu etmemiz gerekiyor ama polislerin kafasındaki ırkçılığı da konu etmemiz gerekiyor, bu bir Türk'ün kurban olamayacağı gibi bir durum yarattı” diyor.

Mehmet Daimagüler, zanlılar Beate Zschäpe, Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt'ın "terör hücresi” olarak cinayetleri tek başlarına planlamadıklarına inanıyor. Bu üçlünün yeraltındaki hayatının çok sayıda kişi tarafından desteklendiğini düşünüyor. Davada dört sanık göz önünde bulundurulduğunda, Federal Savcılık'ın NSU'yu "üçlü” olarak tanımlamasına da karşı çıkıyor ve ekliyor: "Davada temas kurduklarını itiraf eden 24 tanık dinledik. NSU'ya silah, para, kalacak yer ve kimlik belgelerinin sağlanmasında destek vermişler.”

Irkçılık toplumda kabul görüyor

Daimagüler'in kendi geçmişinin yanı sıra NSU kurbanlarının yakınları için gösterdiği çabalar, yabancı düşmanlığına karşı verdiği tutkulu mücadelenin temelini oluşturuyor. Daimagüler, sadece ırkçı terörizm gibi aşırılığa karşı değil günlük hayatta karşılaşılan ırkçılıkla da mücadele ediyor. Yabancı düşmanlığının bulunduğunu tahmin ettiği hiçbir yerde artık sessiz kalmak istemiyor. Sesini de yazdığı kitaplarla duyuruyor. 2011 yılında yayınlanan "Henüz Güzel Bir Ülke Değil” (Kein schönes Land in dieser Zeit) adlı kitabı hararetli tartışmalara yol açmıştı. "Başarısızlıkla sonuçlanan uyum masalı” alt başlığını taşıyan kitap, "yurt” kavramını ele alıyor ve bunun göçmenler için ne anlama geldiğini irdeliyor. Kitap bunun yanı sıra toplum tarafından dışlanmanın başarılı uyumu nasıl engellediğini anlatıyor. 

Mehmet Daimagüler, 2017'de yayınlanan "Öfke yetmez! Devletimiz başaramadı. Şimdi sıra bizde” adlı kitabında ise halen devam eden NSU davasının kişisel bir bilançosunu çıkartıyor. Kitapta, kafalardaki ırkçılığın devlette hatalar yapılmasına yol açtığı sonucuna varılıyor. 50 yaşındaki avukat, "Günümüzde toplum tarafından kabul edilen ırkçılıkla karşı karşıyayız” diyor ve sözlerini, "Yeni ırkçılık, bizim kültürümüzün daha üstün olduğu anlamına geliyor. Müslümanların veya Yahudilerin kültüründen daha üstün bir kültür” şeklinde sürdürüyor. Daimagüler, sosyal açıdan kabul gören bu ırkçılık konusunda toplumun konuşmayı reddettiğini vurguluyor.

Daimagüler, NSU davası sonuçlandığında memnun olacağını ifade ediyor. Yıllar süren dava boyunca mahkemede baş sanık Beate Zschäpe ve diğer yargılananların yüzüne baktığını anlatan Daimagüler, bunun "bir insanın artık insanlıktan çıktığı bir bataklık” olduğunu söylüyor. Bu süreç Daimagüler'i değiştirip, etkileyerek günlük hayatta karşılaşılan ırkçılığa sessiz kalınmasına karşı çıkan bir mücadeleci olmasına katkı sağlıyor.

Friedel Taube

© Deutsche Welle Türkçe