Avrupa'nın AB üyesi olmayan küçük ülkesi İsviçre’de göçmenlere yıllık kota getirilmesini öngören teklif için pazar günü yapılan halk oylamasında halkın yüzde 50,3’ünün ‘evet’ oyu kullanması, İsviçre ile AB arasındaki ipleri gerdi. Zira halk oylamasına sunulan teklif, bugüne kadar sorunsuz bir şekilde İsviçre'de iş arayabilen AB üyesi ülkelerin vatandaşlarını da kapsıyor.
İsviçre'ye yönelik en sert tepkilerden biri Fransa'dan geldi. Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, “İsviçre ile olan ilişkilerimizi gözden geçireceğiz” sözleriyle komşu ülkeye gözdağı verdi. Bakan, İsviçre'nin dış ticaretinin yüzde 60'ını AB ülkeleri ile yaptığını hatırlattı ve bu yüzden kararın tam bir paradoks teşkil ettiğini söyledi.
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in değerlendirmesi de gecikmedi. Hükümet sözcüsü Stefan Seibert, Merkel adına yaptığı açıklamada, halk oylaması sonucunun çok ciddi sorunlar doğurduğunu vurguladı. Sonuca saygı gösterdiklerinin altını çizen Seibert, İsviçre'nin AB ile zorlu müzakereler yürütmesi gerektiğini ifade etti. Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ise sonuçta en büyük mağlubun bizzat İsviçre olacağını söyledi.
İsviçre vatandaşlarına öncelik
Halk oylamasında, İsviçre halkının yüzde 50'sinden fazlası, aşırı sağcı İsviçre Halk Partisi'nin göçün kota konularak sınırlandırılması teklifini kabul etmişti. 3 yıllık bir geçiş sürecinden sonra, yabancıların sayısı için üst sınırın belirlenmesi planlanıyor. Ayrıca iş başvurularında, İsviçre vatandaşlarına da öncelik tanınması hedefleniyor. Teklifin yasalaşmasıyla, İsviçre ile AB arasında 1999 yılında imzalanan serbest dolaşım anlaşmasının da yeni koşullara uygun hale getirilmesi gerekecek. Anlaşmaya göre, AB üyesi ülkelerin vatandaşları İsviçre'de ikamet etme ve çalışma hakkına sahip.
AB Komisyonu'nun adaletten sorumlu üyesi Vivanne Reding İsviçre'ye sert çıkarak, İsviçre'nin AB ülkeleri ile serbest ticaret imkânlarından faydalanırken, kişilerin serbest dolaşımına sınırlama getiremeyeceğini söyledi. Reding, “Ya her ikisi de kabul edilir, ya da hiçbiri” dedi.
Aşırı sağcı İsviçre Halk Partisi milletvekili Lukas Reimann ise referandum sonucunu büyük bir başarı olarak değerlendirdi. Reimann, şu ana kadar İsviçre'ye yılda 80 bin yabancının geldiğini söyleyerek, bu kadar yüksek oranda bir göçü sekiz milyonluk bir ülkenin kaldırmasının imkânsız olduğunu savundu.
Reimann, “İstihdam piyasasında büyük sorunlar var. Daha düşük ücretlere çalışmaya hazır yabancı işgücünün ülkeye gelmesi, ücretleri düşürüyor. Göçmenlerin konut ihtiyacını karşılamaya yetecek kadar konut inşa edilmediği için, konut piyasasında fiyatlar yükseliyor. Her yıl 80 bin kişi daha sokağa çıkıp, trene binince mevcut trafiğe yenisi ekleniyor. Suç oranları artıyor. Kısacası tam bir sorunlar yelpazesi!” şeklinde konuştu.
‘İlişkilere kalıcı zararlar verecektir’
Ne var ki İsviçrelilerin önemli bir bölümü, son referandum kararının AB ile ilişkilere kalıcı zararlar vereceği görüşünde. İsviçreli televizyon gazetecisi Urs Leuthard İsviçre'nin karşı karşıya kalacağı zorluklara dikkat çekiyor.
Leuthard “En büyük sorun, AB'nin vereceği somut tepki. AB'nin İsviçre ile ilişkilerinde, bir sözleşme feshedildiğinde tüm anlaşmaların feshine imkân tanıyan 'giyotin düzenlemesi' var. Ancak esas soru şu: AB işin gerçekten de sözleşmelerin feshine varacak kadar büyümesine izin verir mi? Zira böyle bir durumda İsviçre çok büyük bir zorlukla karşı karşıya kalır, tüm ticari anlaşmaların yeniden düzenlenmesi gerekir” açıklamasını yapıyor.
İsviçre'de hâlihazırda yabancıların oranı yüzde 23 dolayında. Referandum sonucunun, mayıs ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi, göç karşıtı siyasi partileri güçlendirmesinden de endişe ediliyor. Berlin'de bulunan Avrupa Politikası Enstitüsü'nden siyaset bilimci Dr. Katrin Böttger'e göre, sağ popülist partilerin İsviçre'deki halk oylaması sonucunun rüzgarını arkasına alması olası. Uzman aşırı sağcı partilerin, göç tartışmasını odağa alarak hareket edebileceğine dikkat çekiyor.
©Deutsche Welle Türkçe
DW/dpa/AFP, BÖ/BK