Hayatı film oldu
4 Eylül 2004Reklam
Herkes ona “Sör Alfred” diye sesleniyor.
Şatolara, malikaneye, hizmetlilere sahip değil.
Bırakın bunları, onun 16 yıldır ne bir evi ne de vatanım diyebileceği bir ülkesi dahi yok...
Ama o, alelade bir bankın üzerinde yatıp kalkmasına rağmen, artık ünü Hollywood filmlerine konu olacak kadar yayılmış biri. Yaşam öyküsü yakında kitapçı raflarında yerini almaya hazırlanıyor.
Annesinin izini aradı
60 yaşındaki Kerim Nasır Miran’dan söz ediyoruz.
Kerim Nasır Miran’ın öyküsü, annesinin izini bulmak amacıyla, 1974 yılında Tahran’dan Londra’ya gitmesiyle başlıyor. Annesinin izini bulmayı başaramıyor, üstüne üstlük bir darbe de 80’li yıllarda döndüğü İran’da vatandaşlıktan çıkarılarak yiyor.
Avrupa’nın değişik kentlerinde yüzüne durmadan kapanan kapıların ardından, Paris’in ünlü Charles de Gaulle Havaalanı’na varıyor ve yolculuğunu orada, Terminal-1 adı verilen yolcu bekleme salonunda, geçici olarak noktalamayı kararlaştırıyor.
Mecburen, mecburiyetten...
Geçicilik zamanla mecburiyetten kalıcılaşıyor, 16 yıl gibi uzun bir süreye yayılıyor. O artık Terminal-1’de bankların üzerinde gecelerini geçiren, havaalanı kafeteryalarında karnını doyuran, alan personeline ait bölümlerde yıkanan bir haymatlosdur.
İran kökenli vatansızın Sör Alfred diye adlandırılması, saygılı ve soylu duruşundan kaynaklanıyor.
O, artık "Sör Alfred"
Kendisine Sör Alfred diye seslenilmesini öylesine benimsemiş ki, yaklaşık 5 yıl önce avukatının uzun çabalar sonucu sağladığı, havaalanını terk etmesini sağlayacak belgeleri, “bu belgelerin üzerinde adım sör alfred olarak belirtilmemiş” gerekçesiyle geri çevirmiş.
De Gaulle Havaalanı’nda uzun yıllardır eczane işleten Martin Youenang, Sör Alfred’e uzun yıllardır destek oluyor. Martin Youenang, zaman zaman eczanesinden telefon açan Sör Alfred’i “daimi ikametgahı olan bir evsiz” sözleriyle ifade ediyor.
Yolcu salonuna geldiği ilk aylar boyunca kimseyle tek kelime dahi konuşmayan Sör Alfred, şu sıralar meraklıların kuşatması altında.
Tom Hanks başrolde
Dünya sinemasının önemli isimlerinden Steven Spielberg, Sör Alfred’in yaşamından esinlenerek “The terminal” adlı filmi çevirdi. Başrolünde Tom Hanks’in oynadığı film, ekim ayında Avrupa sinemalarında da gösterime girecek.
Steven Spielberg’in bu film için Sör Alfred’e yarım milyon dolar ödeme yaptığı bildiriliyor.
Ayrıca Sör Alfred’in “The Terminal Man” başlıklı biyografisi de eylül ayında kitapseverlerin beğenisine sunulacak. Sör Alfred’e bu kitaptan da hatırı sayılır bir gelir akacağı belirtiliyor.
Ne değişti?
Peki milyonların izleyeceği film ve hayat öyküsünün yer alacağı kitap 16 yıllık haymatlosun hayatında ne değiştirdi?
Sör Alfred kendisine yönelik ilgiye bütün nezaketiyle karşılık vermeye çalışıyor.
Fotoğraf çektirme taleplerini ikiletmiyor; “havaalanı insanı olarak hayatını sürdürmenin nasıl bir şey olduğu” yolundaki soruları sabırla yanıtlıyor.
Bir de, geleceğe dönük beklentisi sorulduğunda yüzüne müstehzi bir gülümseme kondurarak, artık Kanada’da yaşamak istediğini söylüyor.
Şatolara, malikaneye, hizmetlilere sahip değil.
Bırakın bunları, onun 16 yıldır ne bir evi ne de vatanım diyebileceği bir ülkesi dahi yok...
Ama o, alelade bir bankın üzerinde yatıp kalkmasına rağmen, artık ünü Hollywood filmlerine konu olacak kadar yayılmış biri. Yaşam öyküsü yakında kitapçı raflarında yerini almaya hazırlanıyor.
Annesinin izini aradı
60 yaşındaki Kerim Nasır Miran’dan söz ediyoruz.
Kerim Nasır Miran’ın öyküsü, annesinin izini bulmak amacıyla, 1974 yılında Tahran’dan Londra’ya gitmesiyle başlıyor. Annesinin izini bulmayı başaramıyor, üstüne üstlük bir darbe de 80’li yıllarda döndüğü İran’da vatandaşlıktan çıkarılarak yiyor.
Avrupa’nın değişik kentlerinde yüzüne durmadan kapanan kapıların ardından, Paris’in ünlü Charles de Gaulle Havaalanı’na varıyor ve yolculuğunu orada, Terminal-1 adı verilen yolcu bekleme salonunda, geçici olarak noktalamayı kararlaştırıyor.
Mecburen, mecburiyetten...
Geçicilik zamanla mecburiyetten kalıcılaşıyor, 16 yıl gibi uzun bir süreye yayılıyor. O artık Terminal-1’de bankların üzerinde gecelerini geçiren, havaalanı kafeteryalarında karnını doyuran, alan personeline ait bölümlerde yıkanan bir haymatlosdur.
İran kökenli vatansızın Sör Alfred diye adlandırılması, saygılı ve soylu duruşundan kaynaklanıyor.
O, artık "Sör Alfred"
Kendisine Sör Alfred diye seslenilmesini öylesine benimsemiş ki, yaklaşık 5 yıl önce avukatının uzun çabalar sonucu sağladığı, havaalanını terk etmesini sağlayacak belgeleri, “bu belgelerin üzerinde adım sör alfred olarak belirtilmemiş” gerekçesiyle geri çevirmiş.
De Gaulle Havaalanı’nda uzun yıllardır eczane işleten Martin Youenang, Sör Alfred’e uzun yıllardır destek oluyor. Martin Youenang, zaman zaman eczanesinden telefon açan Sör Alfred’i “daimi ikametgahı olan bir evsiz” sözleriyle ifade ediyor.
Yolcu salonuna geldiği ilk aylar boyunca kimseyle tek kelime dahi konuşmayan Sör Alfred, şu sıralar meraklıların kuşatması altında.
Tom Hanks başrolde
Dünya sinemasının önemli isimlerinden Steven Spielberg, Sör Alfred’in yaşamından esinlenerek “The terminal” adlı filmi çevirdi. Başrolünde Tom Hanks’in oynadığı film, ekim ayında Avrupa sinemalarında da gösterime girecek.
Steven Spielberg’in bu film için Sör Alfred’e yarım milyon dolar ödeme yaptığı bildiriliyor.
Ayrıca Sör Alfred’in “The Terminal Man” başlıklı biyografisi de eylül ayında kitapseverlerin beğenisine sunulacak. Sör Alfred’e bu kitaptan da hatırı sayılır bir gelir akacağı belirtiliyor.
Ne değişti?
Peki milyonların izleyeceği film ve hayat öyküsünün yer alacağı kitap 16 yıllık haymatlosun hayatında ne değiştirdi?
Sör Alfred kendisine yönelik ilgiye bütün nezaketiyle karşılık vermeye çalışıyor.
Fotoğraf çektirme taleplerini ikiletmiyor; “havaalanı insanı olarak hayatını sürdürmenin nasıl bir şey olduğu” yolundaki soruları sabırla yanıtlıyor.
Bir de, geleceğe dönük beklentisi sorulduğunda yüzüne müstehzi bir gülümseme kondurarak, artık Kanada’da yaşamak istediğini söylüyor.
Reklam