Geri gönderme merkezleri: İdari gözetim mi cezaevi mi?
21 Kasım 2022"Geri Gönderme Merkezi' nedir diye sorarsan, mültecilerin sıkıntı çektiği bir cehennem derim. Cezaevi yani, bildiğiniz cezaevi…"
Güvenlik sebebiyle ismini değiştirdiğimiz Ömer, geri gönderme merkezinde özel güvenlik görevlisi olarak çalışıyor. Ömer'in bu sözleri, yıllar içinde biriktirdiği tanıklıklardan ileri geliyor. DW Türkçe, Türkiye'deki geri gönderme merkezlerinde (GGM) yaşanan kötü muamele iddialarını araştırdı.
Türkiye'de sınır dışı edilmesine karar verilerek, idari gözetim kararı bulunan yabancılar İçişleri Bakanlığı'na bağlı GGM'lerde tutuluyor. Resmi verilere göre, Eylül 2022 itibarıyla toplam 20 bin 540 kapasiteli 30 GGM bulunuyor. Söz konusu merkezlerin inşaat ve bakımı, Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse ediliyor. Başlangıçta sığınmacılar için kabul merkezi olarak inşa edilen merkezler, 2015 yılında geri gönderme merkezlerine dönüştürüldü.
Geri gönderme merkezlerinde güvenlik, jandarma ve özel güvenlik görevlileri tarafından sağlanıyor. Altı yıldır GGM'lerde güvenlik görevlisi olarak çalışan Ömer'e göre, sorunlar fiziki kapasitenin aşılmasıyla başlıyor.
"Sekiz kişilik odada 15 kişi"
"Normalde odalar en fazla 8 kişi, sen oraya 15 kişi koyup kapıyı kilitlersen ne olacak? 750 kişilik yere bin 500 kişi koyarsan, ki çalıştığım bir merkezde 2 bin kişi kaldığını gördüm, sabun, şampuan, çarşaf tabii yetmez. Doktor isterler, 500 insana bir doktor gelir. Mülteciler ihtiyacı karşılanmayınca bize patlıyor."
Güvenlik sebebiyle ismini değiştirdiğimiz, Ankara Akyurt GGM'de 36 gün tutulan Yasir de geri gönderme merkezlerindeki şartların zor olduğunu anlatıyor. Odaların 10-12 kişilik olduğunu ancak genelde daha fazla kişinin kaldığını belirten Yasir, kapasite yetersizliği nedeniyle yerde yatanlar olduğunu söylüyor.
"Ben de bir hafta yerde yattım. Şartlar çok zor. Muamele zor. Dövmek de var hakaret de. Ben çok hakaret edildim ama dövülmedim. 'İhtiyacım var' desen, 'Biz mi seni buraya getirdik' deniliyordu. Sınır dışı tehdidi hep var."
"Güvenlik görevlilerinin dövdüğüne şahit oldum"
GGM'lerde işkence ve kötü muamele yaşandığı iddiaları zaman zaman basına yansıyor. Yasir de, Ankara Akyurt GGM'de kaldığı sırada bir şiddet olayına tanık olmuş.
"Bir Cezayirli sigara içti diye dövüldü. Kameranın görmediği odadaydık. Güvenlik görevlileri yere yatırıp üstüne çıktı. Başkaları da gördü. 'Şikayetçi olursan ben şahit olabilirim' dedim ama istemedi, 'Allah'a kalsın' dedi. Ben merkezden çıktığımda hâlâ oradaydı, ülkesine gitmeyi planlıyordu."
Yasir, Cezayirli mültecinin dayak sonrası revire götürüldüğünü, pansuman yapıldığını, görevlilerin ise şikayetçi olmaması için kendisinden özür dilediğini söylüyor. Duvarlarda şiddet vakalarının yaşanmaması ya da yaşanması durumunda tutanak tutulması gerektiği gibi uyarıların yer aldığını ekleyerek, "Yazılar çok güzel ama davranış çok berbat" diyor.
İzmir Barosu'ndan Ayşegül Karpuz da Muğla Ula Geri Gönderme Merkezi'nde 6 Kasım'da yaşandığı iddia edilen bir şiddet vakasını anlatıyor.
"Müvekkilimin aktardığına göre, bir grup mülteci, telefon talebi reddedilince ses çıkararak bu hukuka aykırı uygulamaya direnmiş. Bunun üzerine jandarmalar coplarla saldırmış. İnsanlık dışı muameleler, temel haklara ulaşamamakla başlıyor."
Personel yetersizliği nedeniyle GGM'lerde tutulan kişilere haklarındaki hukuki işlemler konusunda etkin bir bilgilendirme yapılmadığı avukatlar tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Bazı müvekkillerinin "koşulları daha öngörülebilir olduğu" için cezaevlerinin daha iyi olduğunu söyleyen avukatlar var.
Kayseri Barosu'ndan avukat Ozan Can Çimen, mültecilere sınır dışı sürecinin nasıl ilerleyeceği ve hakları konusunda bilgilendirme yapılmadığını, tercüman yetersizliğinin GGM'lerde yaygın bir sorun olduğunu ifade ediyor. Özel güvenlik görevlisi Ömer de çoğu meslektaşının dil bilmediğini ve tercüman sayısının yetersiz olduğunu söylüyor.
"Havluda bile AB logosu var"
Son kullanma tarihi geçmiş yemeklerin verildiği, porsiyonların az ve yetersiz olduğu, mültecilerin uzun süre havalandırmaya çıkarılmadığı, gazete ve kitap bulunmadığı, görevlilerin insani olmayan muamelelerde bulunduğu da DW Türkçe'nin görüştüğü mülteci ve avukatlar tarafından sıklıkla dile getirilen beyanlar arasında.
Yasir'in ve DW Türkçe'nin konuştuğu mültecilerin anlatımına göre, Avrupa Birliği tarafından finanse edilen merkezlerde yatak, havlu, battaniye gibi eşyalarda bile AB logosu var. Avrupa Birliği, 2016'dan önce GGM'ler için Türkiye'ye yaklaşık 90 milyon euro destek sağlamış, Aralık 2021'de ise merkezlerin iyileştirilmesi için Türkiye'ye 30 milyon euro daha kaynak ayrıldığını açıklamıştı.
"Geri dönüşe mecbur kılınan merkezlere dönüştü"
Avukat Ayşegül Karpuz'a göre, geri gönderme merkezleri yabancıların "gönüllü geri dönüşe mecbur kılındığı" merkezlere dönüşmüş durumda. "Özgür kalmak istiyorsan geri dönersin, yoksa burada kapalı kalırsın' merkezine dönüştü" diyor.
Avukat Ozan Can Çimen de müvekkillerinden, "Seni zaten gönderirler, "Davalar kabul olmuyor, burada altı ay kalacağına kendin git" gibi yönlendirmelerle psikolojik baskı yaratılarak gönüllü geri dönüş evraklarının imzalatıldığı, imzalamayanların şiddete maruz kaldığı yönünde duyumlar aldıklarını söylüyor.
Çimen ayrıca, bir resmi toplantı sırasında bazı GGM yetkililerinin sözlü ya da fiziksel olarak çizgiyi aşabildiğinin ancak bunun kurum içinde halledilmeye çalışıldığının itiraf edildiğini de aktardı. Ancak söz konusu eylemlerin ispatı zor olduğu için avukatların harekete geçmesi her zaman mümkün olmuyor.
GGM ziyaretleri, Göç İdaresi'nin iznine tabi. Ancak DW Türkçe'nin görüştüğü avukatlar, barolara izin verilmediğini belirterek, hak ihlallerinin boyutu hakkında bilgi edinemediklerini söyledi. Ancak nadir de olsa geri gönderme merkezlerinde yaşanan vakalar arasında yargıya yansıyanlar var.
AYM "Eziyet" dedi, yerel mahkeme beraat ettirdi
Kazakistanlı Yeldos K., mahkemeye başvuran mültecilerden biri. K., Aşkale GGM'de "ellerinden ve ayaklarından zincirlenerek 10 günden fazla süre çok soğuk tek kişilik hücrede tutulduğu" iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Ancak ifadesi alınırken şikayetçi olmadığını söyledi. İddiaya göre, GGM'de beraber kaldığı kişinin kaçmasına yardım ettiği gerekçesiyle el ve ayakları kelepçeli şekilde çok soğuk ve küçük bir hücreye hapsedilmişti. Mahkeme tutanaklarında, Aşkale GGM Müdür Vekili Adil Altın'ın Kazak mülteciye "Kötü muameleye maruz kalmadım' diyeceksin, yoksa seni Kazakistan Konsolosluğu'na vereceğim" dediği, konsolosluk yetkililerinin kendisini ikna etmeye çalıştığı ve bu nedenle savcıya yalan ifade vermek zorunda kaldığı yansıdı. Yeldos K.'nın şikayetine takipsizlik verildi. Avukatı, Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvurdu. AYM, etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle eziyet yasağının ihlal edildiği sonucuna vardı.
Kararda, "GGM'lerde kamu görevlilerinin yetkilerini temel hak ve özgürlüklere saygı çerçevesinde kullanılması gerekmektedir. Başvurucunun 10 gün boyunca ceza infaz kurumlarındaki müşahade odası şeklinde dizayn edilmiş olan ilgi odasında tutulduğu, bu odada kaldığı sürece GGM'de kalan diğer kişilerle, ailesiyle ve yasal temsilcisiyle iletişim kuramadığı, odada radyo, televizyon, telefon gibi iletişim araçları bulunmadığı, yemeklerini ilgi odasında yiyen başvurucunun açık havaya çıkartıldığına dair bir delil de olmadığı anlaşılmaktadır. İlgi odası olarak adlandırılan odada 10 gün boyunca tutulma şeklinde gerçekleşen müdahalenin niteliği ve süresi itibarıyla eziyet olarak nitelendirilebileceği kanaatine varılmıştır" ifadeleri yer aldı. AYM kararının ardından açılan davada tanıklık yapan GGM görevlileri, "ilgi odası" diye tabir edilen hücrelerde kalan şahıslara kendilerine zarar vermelerini engellemek amacıyla kelepçe takıldığını söyledi. Erzurum 4. Ağır Ceza Mahkemesi de kelepçelemekteki amacın "eziyet etmek olmadığına" hükmetti ve Aşkale GGM Müdür Vekili Adil Altın beraat etti.
İntihar vakası: "Ortada suç ve suçlu yok"
GGM'lerde şiddet vakalarının yanı sıra şüpheli ölüm ya da intihar vakalarının da yaşandığı iddia ediliyor. 22 yaşındaki G.H., GGM'de intihar ederek hayatını kaybetmiş bir İranlı. İddiaya göre, Nisan 2017'de sınır dışı edilmek üzere Silivri GGM'ye götürülen G.H., diğer mülteciler akşam yemeği için odadan ayrıldığında kendini asarak intihar etti. Savcılık, "Maktulün ölümüne sebebiyet veren asının bütünüyle kendi kusurundan kaynaklandığı, olayın meydana gelmesinde başka bir kimsenin kast veya kusurunun bulunmadığı, ortada suç ve suçlu olmadığı" gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına hükmetti.
Olayla ilgili mülkiye müfettişi görevlendiren İçişleri Bakanlığı da işlemlerde mevzuata aykırılık veya suç unsuru bulunmadığına, disiplin soruşturmasına gerek olmadığına karar verdi. Öte yandan, G.H.'nin intiharında idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla İstanbul 12. İdare Mahkemesi'nde dava açıldı ancak dava esastan reddedildi.
İtirazın da reddedilmesi üzerine avukat Ali Abbas Piltan, AYM'ye başvurdu. Başvurusunda, doktor muayenesinde tercüman bulunmadığını, avukat talebi olup olmadığının sorulmadığını, idari gözetim ve sınır dışı ile ilgili olarak hukuki yönden bilgilendirilmediğini, yani idare makamlarının yaşam hakkı bağlamında koruma yükümlülüğünü yerine getirmediğini savundu. AYM, geçtiğimiz Ekim ayında yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verdi. DW Türkçe'ye konuşan avukat Piltan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuracaklarını söyledi.
Göç İdaresi iddiaları reddediyor
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) Afganların Türkiye'den geri itilmesi ve sınır dışı edilmesi ile ilgili hazırladığı raporda, GGM'lerin durumuna da değinildi. Raporda, mültecilerin anlatımlarına dayanarak Kırklareli Geri Gönderme Merkezi'nde yüzlerce kişinin yeraltında bir bodrum katında tutulduğu, Tuzla Geri Gönderme Merkezi'nde Afgan bir gazetecinin darp edildiği, Van Geri Gönderme Merkezi'nde Türkçe anlamayan bir yabancının sopalarla dövüldüğü iddia edildi.
Göç İdaresi, bu haberin hazırlandığı süre boyunca habere konu olan kötü muamele iddialarına ilişkin sorularımıza yanıt vermedi. Ancak İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Müdürü Dr. Savaş Ünlü, HRW'ya gönderdiği mektupta, "GGM'lerde kötü muamele ve darp gibi hususların olup olmadığı TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Bakanlığımız, Başkanlığımız, Valiliğin ilgili birimleri ve İnsan Hakları Kurulları, TİHEK ile uluslararası kuruluşlar tarafından sürekli olarak incelenmektedir" dedi.