290709 China Minderheiten
31 Temmuz 2009Dalay Lama, Çin’in baskıcı tutumuna karşı koymaya çalışan Tibet’in simgesi olarak görülüyor. Tibetliler, Çin’deki 55 etnik azınlıktan yalnızca biri. Çin’deki etnik azınlıkların otoriteye karşı mücadelesinin son örneği ise Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Urumçi kentinde Han Çinlileriyle Uygurlar arasında yaşanan çatışmalardı. Bu olaylarda en az 200 kişi can vermişti.
“Amerikalılar, bütün halkların dinlerine ve kültürlerine saygı gösterilmesi gerektiği görüşünü benimsiyor. Ayrıca bütün insanların düşüncelerini özgürce ifade etme hakkı vardır. Bu ilke, Çin’deki etnik ve dini azınlıklar için de geçerli..." Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama, Washington'da düzenlenen Amerikan-Çin Strateji ve Ekonomi Forumu’nun açılış konuşmasında Çin’in azınlık politikasına ilişkin görüşlerini bu sözlerle açıklıyordu. Çin'in Tibetlilere ve Uygurlara yönelik tutumu insan hakları savunucularının Çin’e yönelik eleştirilerinin de temelini oluşturuyor. Bu tüm dünyaca tanınan azınlık gruplarının yanı sıra, Çin’de 53 ayrı etnik azınlık grup daha yaşıyor. Bu etnik gruplardan en büyüğü 16 milyon nüfuslu Zuhanglar, en küçüğü ise sayıları 3 bini geçmeyen ve Tibet’te yaşayan Luobalar. Azınlıkların yaşadığı bölgeler, ülke coğrafyasının üçte ikisini kaplıyor. Bu bölgeler genelde hem ham madde bakımından zengin hem de sınıra yakın olmaları nedeniyle stratejik bir öneme sahip.
Anayasa değişikliği ve Bölgesel Etnik Özerklik Yasası
Bugün Çin'de 5 büyük, 100'den fazla da küçük özerk bölge var. 80’li yıllarda, yapılan anayasa değişikliği ve 1984 yılında çıkarılan ‘Bölgesel Etnik Özerklik Yasası’ ile azınlıkların hakları büyük oranda genişletildi. Uygurlar üzerine araştırmalar yapan Amerikalı Gardner Bovingdon'un Çin’de azınlıklara o dönemde tanınan hakları şöyle sıralıyor: “Anayasa ve 1984 yılında çıkarılan Özerklik Yasası, azınlıklara anadillerini kullanma ve geliştirme hakkı tanıdı. Azınlık mensuplarının, yerel yönetimlerde üst düzey makamlara gelebilmesi, azınlıkların kendi örf ve adetlerini koruması gibi haklar da bu değişiklik kapsamında yer alıyordu. Ayrıca, din özgürlüğü de… Özerk bölgelerin yönetimlerine, ulusal yasaları gözden geçirme, değiştirme hatta yerel koşullara ve geleneklere uygun olmaması halinde bu yasaları reddetme hakkı tanındı.”
Bu hakların uygulanmadığını belirten Würzburg Üniversitesi Sinoloji Bölümü'nden Björn Alpermann ise “Özerk bölgelere verilen özerklik hakları kağıt üzerinde kaldı. Bu hakların çoğu uygulamaya yansımadı. Bunun en önemli nedenlerinden biri Komünist Parti’nin siyasi hayatı çok ciddi şekilde kontrol etmesi" şeklinde konuşuyor.
"Azınlıklar küçük görülüyor"
Komünist Parti müdahaleci olabiliyor, çünkü tek partili bir rejimin hüküm sürdüğü Çin'de devlet ile Komünist Parti aynı anlama geliyor. Komünist Parti’nin yetkileri anayasayı bile aşıyor. Parti hükümet kararlarını geçersiz kılabiliyor. Çin'de azınlık mensupları valiliğe kadar yükselebiliyor, ancak son sözü söyleyen hep Han kökenli bir Çinli parti üyesi oluyor.
Ayrıca, azınlıklar Çin hükümetinin kendi özerk bölgelerine göçü teşvik etmesine de ses çıkaramıyor. Bölgede yabancı sayısının artması, azınlıkların doğal kaynakların istismar edilmesine seyirci kalmasına ve ekonomik kazançtan yararlanamamasına neden oluyor.
1990’lı yılların sonunda özerk bölgelerdeki yaşayanların yüzde sekseninden fazlası yoksulluk sınırının altındaydı. Örneğin, Uygurlar arasındaki işsizlik oranının yüzde otuz dolayında olduğu tahmin ediliyor. Din özgürlüğünü kısıtlayıcı girişimler de özellikle Tibet ve Sincan bölgelerinde gerilimi iyice tırmandırıyor. Uzman Gardner Bovingdon, bu huzursuzluğun en önemli nedeninin Han şovenizmi olduğunu savunuyor. Bovingdon, “Han kökenli Çinlilerin Uygurları ve diğer tüm azınlıkları küçük gördüğü çok açık. Uygurların kendilerini küçük görmeye zorlanması da bir tür ayrımcılık sayılır. Uygurlardan ayrıca, eşit vatandaşlar gibi muamele görmek istiyorlarsa, çoğunluğun dilini ve kültürünü benimsemeleri de talep ediliyor" diyor.
Matthias von Hein / Çeviri: Başak Özay
Editör: Ahmet Günaltay