Dışişleri Bakanlığı’dan Başbakanlığa: Davutoğlu
21 Ağustos 2014‘Stratejik Derinlik’ ve ‘Sıfır Sorun’ kavramlarıyla Türk dış politikasını hep sıcak tartışmaların içinde tutan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AK Parti içinde Başbakan Erdoğan’ın Dış Politika Baş Danışmanı göreviyle başladığı kariyerinde bir adım daha atıyor. Başbakan Erdoğan, 28 Ağustos’ta cumhurbaşkanlığı görevini Abdullah Gül’den devralırken, başbakanlık koltuğunu da Davutoğlu’na bırakacak.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Baskın Oran, Türkiye’nin 26'ncı başbakanı olacak Ahmet Davutoğlu için “İpleri Erdoğan’ın elinde imajından asla kurtulamayacak. Bir dış politika profesörünün başbakan olması büyük hata. Türkiye’de sokaklar karışacak” derken, Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Ülgen “Başbakanlık koltuğunda çok başka bir Davutoğlu göreceğiz. Şimdi, roller değişiyor” yorumunu yapıyor. Başbakanlık koltuğuyla birlikte AK Parti’nin yeni genel başkanı da olacak Davutoğlu’nun, partisini 2015 genel seçimlerine nasıl taşıyacağı ise merak konusu.
O bir entellektüel...
Ahmet Davutoğlu, 1959 Konya doğumlu. İstanbul Erkek Lisesi sonrasında girdiği Boğaziçi Üniversitesi’nden siyaset bilimi ve ekonomi bölümlerinden ‘çift anadal programı’ ile mezun oldu. Yine Boğaziçi’nde Kamu Yönetimi’nde yüksek lisans, Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de doktora yaptı. 1990’da Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde yardımcı doçent olarak çalışmaya başladı. Bu üniversitenin siyaset bilimi bölümünü kurdu, burada doçent oldu. Alternatif Paradigmalar kitabında İslam ve Batı düşüncesini karşılaştırırken, Medeniyet Dönüşümü kitabında Batı medeniyetinin krizlerini anlatırken, bu krize İslam medeniyetini alternatif göstermenin yollarını inceledi. Amerikan Forbes dergisi, Davutoğlu’nu dünyanın en etkili 100 entellektüeli arasında gösterdi. Profesör olarak birçok üniversitede ders veren Davutoğlu, dış politika siyasetine atılmadan önce uluslararası alanda bilinen bir akademisyendi.
İddialı mı, hayalperest mi?
Başbakan Erdoğan Kıbrıs ve Irak açılımlarını yaparken, Davutoğlu ‘arka oda’daki isim olarak dünya basınında yer almaya başladı. The Economist Dergisi, Davutoğlu’nu ‘perde arkasındaki güç’ olarak tanımlamıştı. AK Parti hükümeti, Kıbrıs’ta müzakarelerin ilerlemesinden yana Davutoğlu’nun iddialı çıkışları sayesinde tavır koymuş, Irak’ta tabular yıkılmış Kürt liderlerle doğrudan görüşmeler başlamıştı. Abdullah Gül’ün “Siyasete ben kazandırdırm” dediği Ahmet Davutoğlu, Erdoğan ve Gül ikilisi arasında hep uyumun ve zaferin kurucusu olarak görüldü.
Hayalcilikle, Türkiye’nin eksenini değiştirmekle, Batı karşıtlığıyla suçlansa da Davutoğlu, hiçbir zaman bildiğinden şaşmadı. İddialı çıkışları Türk dış politikasını hep dünyanın sıcak gündeminde tuttu. Eleştirilere “İddialı olmazsak bu coğrafyada tutunamayız” karşılığını veren Davutoğlu, “Bu bölgede düzen kurma misyonu bizimdir” demekten de, “Sıfır sorun politikasından şaşmayacağız” çıkışından da geri durmadı.
Davutoğlu, Türk Dışişleri’ni nüfusu müslüman olan ülkelerle daha güçlü ilişkiler kurmaya, Latin Amerika’dan Afrika’ya uzanan geniş coğrafyada temsilcilikler açmaya yönelten isimdi. Bu tavrıyla Davutoğlu’nun ‘eksen değişikliği arayışı’ içinde olduğu, ‘Yeni Osmanlıcılık’ istediği tartışıldı hep. Diplomasi ve siyaset çevrelerinde çoğunun ‘Arap Sonbaharı’ olarak tanımladığı ayaklanmalara Davutoğlu, en başından beri ‘bahar’ demeyi tercih etti. Arap ülkelerindeki isyanları destekleyen Türkiye’nin, Suriye’deki halk hareketini de destekleyip Erdoğan aracılığıyla Beşar Esad’a “Git” çağrısı yapması dünya gündeminden hiç düşmedi. Davutoğlu, Esad’la kritik görüşmelere girse de, Ankara-Şam hattındaki kopuşu engelleyemedi. Türkiye’nin Ortadoğu politikası Davutoğlu döneminde tartışmaların göbeğinde yer aldı. Türkiye’nin bütün bölge ülkeleriyle neredeyse ilişkilerinin kopuk olmasının nedeni Davutoğlu gösterildi çoğu zaman. Ancak, Davutoğlu, kendisine yöneltilen eleştirilere hiç kulak asmadı, Türkiye’yi bölgesinin etkin gücü göstermekten vazgeçmedi.
'Büyük hata'
Ankara Üniversitesi’nden Baskın Oran, Davutoğlu’nun başbakanlığa gelişini Deutsche Welle’ye değerlendirirken, “Dış politikayı bilen birisinin iç politikaya bulaşmaması gerekirdi. Davutoğlu’nu başbakan yapan da, Davutoğlu da büyük hata içinde. Sadece dış politikayı bilen biri iç politikayı nasıl yönetecek?” diye soruyor. Oran, “Erdoğan, cumhurbaşkanı olarak her şeyi elinde tutmak istedikten sonra başbakanın kim olduğu da önemli değil aslında” diye eklerken, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı, Davutoğlu’nun da başbakan olduğu Türkiye’de sokakların daha da karışacağı tahmininde bulunuyor. “Çünkü Erdoğan daha da otokratlaşacak” diyen Oran, Türkiye’nin de bu otokratlığı kaldıracak durumunun olmadığını söylüyor.
Oran, “Davutoğlu nasıl başbakan olur” sorusuna da “İpleri iyice, açıkça Erdoğan’ın elinde olan bir Davutoğlu göreceğiz. Ortadoğu’dan kovulmuş, Batı tarafından parya muamelesi gören Türkiye’ye Davutoğlu’nun katacağı hiçbir şey olamaz artık” yanıtını veriyor.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi Başkanı Sinan Ülgen ise Deutsche Welle’ye, Davutoğlu için “Dışişleri Bakanlığı ayrı bir pozisyon, başbakanlık ayrı. Dış politika performansıyla, başbakanlığı değerlendirmek doğru olmaz” diyor. Davutoğlu’nun dışişleri geçmişinin geride kaldığına dikkat çeken Ülgen, sorumlulukları farklı olan değişik bir Davutoğlu profilinin kamuoyunun karşısına çıkacağını söylüyor. Davutoğlu’nun; cumhurbaşkanıyla ilişkiler, parti içi otorite ve partiyi seçime götürmek gibi üç temel misyonunun olacağını anlatan Ülgen, “Erdoğan’dan sonra partinin başına kim geçerse geçsin bir popülarite sorunu yaşayacaktı. Bunu Davutoğlu da yaşayacak. Davutoğlu’nun partideki ve kamuoyundaki başarısını da AK Parti’nin 2015 seçimlerinde alacağı oy oranı belirleyecek. Yepyeni bir Davutoğlu profilini şimdiden yazmaya başlamakta fayda var” yorumunu yapıyor.
©Deutsche Welle Türkçe
Hilal Köylü / Ankara