12 Eylül cuntasının, Türkiye'nin kurucu partisi Cumhuriyet Halk Partisi'ni kapatmasından sonra tedavüle girdi bu cümle. Darbecilerin tutukladığı Bülent Ecevit'e siyaset yasağı getirilmesinin ardından, "ortanın solu" denen sosyal demokrat-Atatürkçü seçmenleri kucaklayacak bir parti kalmamıştı.
Darbe sonrası yapılan ilk seçimlerde CHP'nin oylarına talip olan Halkçı Parti ortaya çıkmıştı. Lideri, İsmet İnönü'nün eski çalışma arkadaşlarından Necdet Calp'ti. 6 Kasım 1983'teki seçimlerden önce bir parti daha kuruldu. Bu kez İnönü'nün oğlu Prof. Erdal İnönü, kısaltması SODEP olan Sosyal Demokrasi Partisi'ni kurdu. 1983 seçimlerindeki başarısızlığın ardından bu iki parti birleşti ve SHP adını aldı. 12 Eylül'de kapatılan CHP'nin yeniden kurulmasına izin çıkınca, Deniz Baykal ve arkadaşları tabelayı yeniden astı.
Askeri kamptan başbakanlık koltuğuna
Uzun süren bölünmenin ardından yukarıda sıraladığım tüm partiler, 1995'te CHP çatısı altında birleşmeyi başardı. Bu süreci tutuklanarak hapsedildiği Hamzakoy askeri kampından bu yana uzaktan izlemeyi tercih biri vardı: Türkiye solunun "Karaoğlan"ı Bülent Ecevit. 12 Eylül sonrasında yalnız bırakılmasına sitem eden Ecevit, kurulan yeni partilerin temas çabalarını cevapsız bıraktı.
Kurduğu "Arayış" dergisi ve Milliyet için yaptığı özel söyleşilere zaman ayırmayı tercih etti. Kendisine farklı bir ideolojik çerçeve çizdi, sosyal demokrat değil "demokratik sol" gibi bir tanım yaparak kendi partisini kurdu. Siyasi yasağı devam ettiği için partinin liderliğini eşi Rahşan Ecevit üstlendi. "Karaoğlan” yasağı kalkınca da, diğer partilerin "Başımıza geç" tekliflerini reddederek Anadolu'yu karış karış gezmeye başladı.
Tek bir çatı altında birleşen diğer partiler, darbeye tepki oylarıyla bazı başarılar elde ettiler. 1989 yerel seçimlerinde Özal'ın ANAP'ına büyük bir yenilgi yaşattılar, 1991 seçimlerinde de iktidar ortağı olmayı başardılar. Ama Ecevit, bıkmadan usanmadan birkaç puanlık oy için ak güvercinli bayrağıyla siyaset ısrarını sürdürdü. CHP altında birleşen Ecevitsiz sol, 1999 seçimlerinde baraj altında kalarak Meclis'e giremedi. Ecevit ise parçalanmış siyasetin avantajıyla yüzde 22 ile Meclis'in en büyük partisi oldu. 19 yıl içinde darbecilerin kampından Başbakanlık koltuğuna ulaşmayı başardı.
Demirel "Bir bilen", Ecevit "Bir bölen"
Ecevit, bu aşamaya gelene kadar yıllarca solun birleşmesinin önündeki en büyük engel olarak görüldü. Hatta, yine darbenin yasaklı liderlerinden Süleyman Demirel'e söylenen "Bir bilen” lafının benzeri, Ecevit'e lakap olarak takıldı. Satır aralarında, partili sohbetlerinde "Bir bölen” olarak adlandırıldı. Solun birleşmemesi nedeniyle özellikle yerel seçimlerde yaşanan kayıplar, bu sıfatın daha sık söylenmesine yol açtı.
Bugünün 17 yıllık AKP iktidarına zemin hazırlayan, solun yerel yönetimlerdeki hezimetinde payı olduğu için eleştirildi. SHP, 1989 yılında kazandığı İstanbul'u, Ecevit'in gösterdiği aday Necdet Özkan yüzünden Refah Partili Recep Tayyip Erdoğan'a kaptırdı. Aynı şey, Ankara'da yaşandı. DSP Doğan Taşdelen'i aday gösterdi, SHP'nin elindeki belediyeyi Refah Partili Melih Gökçek aldı. Oysa SHP ve DSP'nin her iki ildeki toplam oyları, Refah Partisi'ni fersah fersah geride bırakıyordu. Ama parçalı siyaset yüzünden, 1994 seçimleri Türkiye'de İslamcıların büyük bir zaferine dönüştü.
Demokratik "Saray" Partisi diyenler de var
Ecevit'in yolunu açtığı Refah Partisi'nden kopanlar, 2002 genel seçimlerinde büyük bir başarıya imza atarak DSP'nin de aralarında bulunduğu birçok partiyi tarihe gömdü. En azından biz öyle sanıyorduk. DSP'nin yüzde 1,2'lik oyu, Ecevit'in yaşamını yitirmesinin ardından neredeyse sıfıra düştü. Ecevit'in "demokratik sol" çizgideki siyasi hareketi, bir tabela partisine dönüştü. Belli kriterleri yerine getirmemesi sebebiyle bazı seçimlere girmesine izin verilmedi.
Geçen yıl yapılan 24 Haziran'daki parlamento seçimlerine girmesine izin verilmedi. Ancak ne olduysa bundan birkaç ay önce oldu. Saray'ın kontrolündeki Yüksek Seçim Kurulu, genel seçime sokmadığı DSP'nin 31 Mart 2019 pusulasında olmasına imza verdi. Bu hamle pek tesadüf gibi görünmüyor. Çünkü MHP ile ittifak yapan ve devletin bütün imkanlarıyla propaganda yapan AKP, eski oy oranına ulaşmasının mümkün olmadığını anketlerden görüyor. Bu nedenle karşılarındaki CHP-İyi Parti ittifakını zayıflatmak, özellikle birkaç puan da olsa sol oylardan çalmanın bazı illerde kritik olduğunu biliyor. Bu nedenle DSP'nin önünü açarak, kritik kentlerde kaybetme ihtimalini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Projenin arkasında Erdoğan'ın olduğu iddiasıyla DSP'yi "Demokratik Saray Partisi" olarak ananlar bile var.
Hükümet yanlısı medyadan DSP'ye özel ilgi
DSP'nin seçime sokulmasındaki amacı anlamak için uzun uzun siyasi analizler yapmaya de pek gerek yok açıkçası. Özellikle iktidara yakın işadamları tarafından çıkarılan gazetelerin tutumu, DSP'yi parlatmak için gösterdikleri özel çaba gözden kaçacak gibi değil. CHP yeniden aday göstermediği için DSP'ye geçen küskünler, her gün bu gazetelerin manşetlerini süslüyor. Geçen seçime kıyasla bir farkla... CHP'deyken yolsuzluk haberlerine adı karıştırılanlar, bu kez DSP'nin umudu olarak sayfalarda yer alıyor. Bu görüntü bile DSP'nin kazanmak için değil, kaybettirmek için seçimlere sokulduğunu gözler önüne seriyor.
Bülent Mumay
© Deutsche Welle Türkçe