1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Basın özgürlüğü tartışması

15 Eylül 2012

KCK üyesi olduğu suçlamasıyla gazetecilerin yargılanması, Türkiye ve uluslararası kamuoyunda basın özgürlüğüne yönelik tartışmaları yeniden gündeme getirdi.

https://p.dw.com/p/168rL
Fotoğraf: Fotolia/picsfive

Hafta başında başlayan KCK basın davasında 44 sanık hakkında “terör örgütü ve üyeliği” suçlamasıyla 7,5 yıl ile 22,5 yıl arasında değişen sürelerde hapis istemi söz konusu. 36'sı tutuklu yargılanan 44 sanıklı davada iki gazetecinin tahliye edilmesiyle, tutuklu yargılananların sayısı 34'e indi. Mahkeme, diğer sanıklar için suç işlendiğine dair kuvvetli deliller bulunduğunu belirterek tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.

Yargılananların gazeteci olması dikkatlerin tekrardan Türkiye'deki basın özgürlüğü konusuna çevrilmesine yol açtı. Dava sürecini CHP, BDP ve bağımsız milletvekilleri ile birlikte yerli ve uluslararası basın örgütü temsilcileri ve çok sayıda yerli ve yabancı basın mensubu takip ediyor.

Demonstration für Pressefreiheit Türkei
Fotoğraf: AP

Duruşmanın ilk gününde sabah oturumunda bulunan CHP Milletvekili ve Basın Konseyi Eski Başkanı Oktay Ekşi Deutsche Welle Türkçe Servisi’ne yaptığı özel açıklamalarda, Türkiye’de iletişim özgürlüğü açısından temel sorunun gazetecilerin terörist olarak suçlanıp hapse atılması olduğunu söylüyor. Ekşi, “Türkiye’de iletişim özgürlüğü maalesef ciddi bir baskı altında. Sayı zaman zaman farklı ifade edilse de 100’ü aşkın gazeteci tutuklu durumda. Bunlardan bir bölümü pazartesi günü KCK davası diye bilinen dava çerçevesinde yargılanmaya başlandı. Ama asıl mesele onların KCK üyesi olup olmamasından çok Türkiye’de pek çok gazetecinin teröristmiş gibi suçlanarak hapse atılması. Bu gazeteciler gerçekten KCK şehir yapılanması içerisinde mi bunların yanıtları henüz verilmemiş durumda” ifadelerini kullanıyor.

“Türkiye’de terör sorunu olduğunu unutmamak gerekiyor”

Pazartesi günü başlayan davada sanıkların silahlı PKK/KCK terör üyeliği ile suçlanmaları davayı farklı bir boyuta taşıyor. Medya Derneği Genel Sekreteri Deniz Ergürel, davanın da üzerinden konuyla ilgili şunları söylüyor:

“Her türlü fikir özgürce ifade edilmelidir. Bu, demokratik bir toplum olmanın en önemli unsurudur. Ama bu durum gazeteci suç işlemez anlamına da gelmez. Suç işleme ve fikir arasındaki denge uluslararası standartlara bakılarak sağlanabilir. Sadece bu dava ekseninde değil genel bir prensip olarak uluslararası standartlara göre gazetecinin terör örgütleri ile organik bağının olmaması gerekiyor. Şahsi düşüncem olarak şunları söyleyebilirim: Türkiye maalesef 30-35 yıldan beri terörle mücadele ediyor. Bunun yanında Türkiye’nin bir de Kürt sorunu var. Bu iki sorunun iç içe geçtiğini düşünüyorum. Bu konuda yazan gazetecilerin ciddi sorunları bulunuyor. Ama Türkiye’de bir terör sorunu olduğunu da unutmamak gerekiyor. Terörle uzaktan bile ilişkili olsa resmî otorite devleti korumak adına bu konuda çok sert olabiliyor.”

RSF ifade özgürlüğü konusunda endişeli

Davada yargılanan sanıklardan Hüseyin Deniz’in avukatı olarak Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) görevlendirilmesiyle davaları takip eden Antonia Von Der Behrens sürece ilişkin temel sorunun gazetecilerin sürekli gözaltında olmaları durumu olduğunu söylüyor. Behrens, “Bu davada yargılanan sanıkların tamamı Kürt medyası için çalışıyor. Dolayısıyla ifade özgürlüğüne yönelik ciddi endişeler söz konusu olduğundan RSF bu davayı takip ediyor. Bu davanın siyasi içerikte bir dava olduğunu düşünüyorum. Ben bir avukat olarak davayı izliyorum. Şu ana kadar edindiğim izlenimler davanın pek de adil işlemeyeceği yönünde. Davada yer alan sanıklar terör örgütü ile bağlantılı oldukları için değil, Kürt sorunuyla ilgili olarak yazdıkları yazılar yüzünden bu süreçten geçiyorlar” diyor.

Türkiye'de medya örgütleri aktif bir mücadele içinde

Gazetecilerin tutuklanması konusunda Türkiye’de meslek örgütlerinin verdiği mücadelenin çözüm yolunda önemli bir adım olduğuna dikkat çekiliyor. Oktay Ekşi, “Medya örgütleri Türkiye’de daha önce basın tarihinde hiçbir zaman olmadığı ve başarılamadığı kadar iyi bir işbirliği içinde. 2010 yılının Ağustos ayında ilk defa -ben de o sıralar Basın Konseyi’nin Başkanı’ydım- 13 örgüt bir araya geldik ve Gazetecilere Özgürlük Platformu'nu oluşturmaya karar verdik. Sonra örgüt sayısı 94’e çıktı. O tarihten bu tarihe kadar Gazetecilere Özgürlük Platformu fevkalade aktif bir şekilde çalıştı. Şu anda 500’e yakın subay hapishanelerde bulunuyor. Onların ifade ettiği bir şeyi sizinle paylaşayım: O kesim haklarını koruma konusunda gazeteciler kadar aktif değil. Ben bu sorunun medya mensupları ve aydınlar tarafından hukuk içinde kalınması koşuluyla üstesinden gelineceği görüşündeyim” diyor.

Medya Derneği Genel Sekreteri Deniz Ergürel de meslek örgütlerinin bu noktada önemli olduğunu belirtiyor:

“Etik ihlâller olduğu zaman mesleki örgütler kendi aralarında bunu halletmeliler diye düşünüyorum. Burada yasalar işe karıştırılmamalıdır. Çünkü bu konuda özel yasalar çıkarılamaz, yasalar herkes için çıkartılmalıdır. Yasalarla medya etiği ya da basın özgürlüğünü sağlamak zor diye düşünüyorum.”

Tahliyelerin başladığı KCK basın davasında süreç iki ay sonra yapılacak duruşmayla devam edecek.

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Reyhan Baysan / Selçuk Oktay

Editör: Başak Özay