Bakan değişikliğinin ardından ekonomiyi neler bekliyor?
2 Aralık 2021Uzun zamandır beklenen oldu; Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın istifası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi. Böylece Cumhurbaşkanı'nın istediği ekonomi politikalarını hayata geçirmek için, Bakan Elvan'ın temsil ettiği "fren" etkisi de tümüyle ortadan kalkmış olacak.
Elvan'ın uzun zamandır uygulanan politikalar konusunda rahatsız olduğu, özellikle faiz indirimleri ve negatif reel faizle ilgili şikayetleri olduğu, para politikası uygulamasını eleştirdiği biliniyordu. Kamuda tasarruf talebini kabul ettiremeyen Elvan'ın, Cumhurbaşkanı'nın istediği harcamaları -en azından süreci uzatarak- engellemeye çalıştığı, bankalar üzerinde piyasa dışı zorlamalara karşı çıktığı konuşuluyordu.
Sonuncu denemesinde istifayı kabul ettirdi
Elvan, kulislere yansıyan bilgilere göre, üçüncü ya da dördüncü girişiminde, istifasını artık Cumhurbaşkanı'na kabul ettirdi de denilebilir. Son birkaç aydır görüş ayrılıklarının iyice ayyuka çıktığı, Cumhurbaşkanı'nın "Faizi savunan arkadaşlarla yol yürüyemem" sözlerinin muhatabının Elvan olduğu, son üç aydır sık sık "istifa ettiği" söylentilerinin dolaştığını biliyoruz. Bu süreç uzadıkça "hem iktidarın hem Elvan'ın itibar kaybının büyüdüğü" de açıktı.
Aldığımız bilgiler geçtiğimiz salı akşamı Elvan'ın Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na çıktığı yönündeydi. Ancak bu ziyaretin ekonomi konusunda brifing vermek olduğu kulislere sızmıştı. İstifanın kabulüyle birlikte "Elvan'ın tekrar istifasının kabulünü sağlamak için Saray'a gittiğini" öğrenmiş olduk.
128 milyar doları eriten politikaya geri dönüş
Elvan'ın gidişiyle birlikte 2020 yılı Kasım ayında Naci Ağbal ile birlikte ekonomiyi düzeltmek için göreve gelen ekibin tasfiyesi sonuçlandı. Berat Albayrak'ın faiz indirimleri ve kredilerde aşırı artışla, büyümeyi yükseltme, bunu piyasa kurallarını hiçe sayarak yaptığı dönemin 2020 Kasım'ında sona erdiğini sanmıştık. Merkez Bankası Başkanı Ağbal'ın faiz artırımları nedeniyle Mart'ta görevden alınmasından sonra rasyonel para politikalarının uygulanmasında piyasaların tek umut olarak gördüğü Lütfi Elvan kalmıştı. Elvan'ın da görevden alınıp, yerine Albayrak'a çok yakın bir ismin Bakanlığa getirilmesi, 2020 Kasım öncesindeki ekonomi anlayışına tümüyle dönüldüğünü gösteriyor.
Eylül'den itibaren Erdoğan'ın isteğiyle faiz indirimlerinin başlaması, yeni bir ekonomi politikasına geçildiğinin söylemesi ile aslında o devir kapanmıştı. Eylül'den itibaren zaten Elvan'ın istifa söylentileri çıkmaya başlamıştı.
128 milyar dolarlık rezervin erimesine neden olan "Ne pahasına olursa olsun faizlerin düşürülüp, kredilerin artırılmasıyla yüksek büyüme sağlanması" politikalarına artık tümüyle geri dönüldü.
Para politikası bozuldu, sırada hangi adım var?
Şimdi sıra para politikalarından sonra mali politikalarda gevşemeye geldi. Elvan görevde kaldığı sürece ekonomide tek çıpa olarak kalan "mali disiplin"in bozulmasına engel olmaya çalıştı. Nurettin Nebati'nin Cumhurbaşkanı'nın istediği her karara itirazsız imza atacağı; harcamalar konusunda bir iktisatçı değil politikacı gibi davranarak, gevşemeye izin vereceği bir döneme girildiğini söyleyebiliriz.
Elvan bankacılık üzerinde piyasa dışı baskı kurulmasına, zorlamaların gündeme gelmesine karşı çıkıyordu. Nebati ise Albayrak'ın yardımcılığı döneminde bankaların zorlanmasına katkıda bulunmuş; küresel kuralların arkasından dolanılarak, risk priminin 520'lere kadar çıkışına önemli katkı vermiş bir isim olarak biliniyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı ise zaten bankaları kredi vermeye zorlayan "aktif rasyosu"nun Ağbal döneminde kaldırılmasına karşı çıkmış bir isim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, kaçıncısı olduğunu sayamadığımız, "yeni ekonomi politikaları" konusunda ısrarlı olduğu, "Faiz inince enflasyon da inecek. Kurlar da inecek" tezini hayata geçirmekten vazgeçmeyeceği anlaşılıyor. Bu yeni deneyin sürdürülmesinde Nebati'nin varlığı belli ki hızlandırıcı olacak.
Ücretlere yüksek zam, erken seçim hazırlığı mı?
Asgari ücrete, son olarak doktorlara ve öğretmenlere yüksek zam açıklamaları, "Cumhurbaşkanı bir erken seçime mi hazırlanıyor?" sorularına neden oluyor. Halbuki söylediklerinden anladığımız Cumhurbaşkanı önümüzdeki yılın sonunda kurların ve enflasyonun normalleşmesi beklentisi içerisinde. Bundan sonra seçime gideceği, yani 2023'ün en erken ilkbaharında bir seçimi planladığı söylenebilir. Bu planı tutarsa yüksek maaş zamları sadece 2022 değil, 2023 yılı için de geçerli olacak demektir. Bu arada Cumhurbaşkanı yılbaşında vereceği yüksek oranlı zamlarla, bir aksilik olması halinde, 2021'de erken seçim ihtimaline hazırlandığı anlamı da çıkarılabilir. Şahsen hâlâ seçimin tarihi konusunda kafasındaki planın netleştiğini sanmıyorum.
Bundan sonra ekonomiyi bekleyen tehlikeler
Bundan sonra ne olacak derseniz; bütçe harcamalarının artacağı bir döneme gireceğiz. İstenen politikaların uygulanmasında kamu bankalarına yine büyük görevler düşeceği anlaşılıyor. Ancak geçen yıl -Nebati'nin de katkılarıyla- konut ve otomobil için zararına verdirilen krediler nedeniyle, kamu bankalarının bilançoları bozuldu, yüklü kredilere artık imkân tanımıyor. Nebati'nin bakanlığı döneminde Hazine'nin kamu bankalarında sermaye artırımı yapması, bunun için iç borcun artırılması, kamu bankalarının yeniden zararına krediler vermesi bekleniyor. Bankalar Birliği kanalıyla 2020'de yapıldığı gibi tüm bankaların kredi vermeye zorlanacağı, aktif rasyosu gibi zorlamaların devreye girmesi, dışarıdan borçlanıp bu dövizi Hazine'ye vermelerinin istenmesi beklenebilir.
Bu arada iktisat eğitimi olmayan Bakan Nebati'nin bütçe dengelerini korumak konusunda Elvan kadar titiz olmayacağı da açık. Hangi kesimlere ne kadar destek verileceği konusunda artık Cumhurbaşkanı tek yetkili olabilecek.
Erdoğan'ın talepleri tümüyle yerine getirilebilecek, böylece para muslukları iyice açılacak. Bu da hiperenflasyon dönemini tartışacağız anlamına gelecek.
Erdal Sağlam
© Deutsche Welle Türkçe