1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Altan kardeşler ve Ilıcak yargı önünde

19 Haziran 2017

Gazeteciler Ahmet Altan, kardeşi Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu 17 sanığın yargılanmasına başlandı. Her 3 gazeteci hakkında da, 3’er kez müebbet hapis talebi var. Davanın 10 sanığı ise firari.

https://p.dw.com/p/2eyaW
Türkei - Protest - Journalisten
Fotoğraf: DW/K. Akyol

15 Temmuz’daki darbe girişimini düzenlediği iddia edilen resmi adıyla Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) medya unsurları soruşturması kapsamında darbeye teşebbüs suçlamasıyla tutuklanan gazeteciler Ahmet Altan, kardeşi Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’la kapatılan Zaman gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın da aralarında bulunduğu 17 sanığın yargılanmasına bugün İstanbul’da başlandı. Davaya uluslararası ifade özgürlüğü, insan hakları ve meslek örgütleriyle, bazı yabancı ülke diplomatik misyonlarından temsilcilerin yoğun ilgisi vardı.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşmaya tutuklu 6 sanıktan Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Şükrü Tuğrul Özşengül ve Yakup Şimşek katıldı. Ahmet Altan, kendi isteğiyle ilk duruşmaya gelmedi. Altan, kısaca SEGBİS diye anılan “Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi” aracılığıyla duruşmayı cezaevinden izledi. Davanın tutuksuz sanığı Tibet Murat Sanlıman da duruşma salonundaydı.

Screenshot Youtube Journalisten Ahmet Altan Nazlı Ilıcak und Mehmet Altan
Fotoğraf: Youtube

On sanık firari

Dumanlı’nın da aralarında bulunduğu diğer 10 sanık hakkında ise yakalama kararı var. Diğer firari sanıklar şunlar: Kapatılan Taraf gazetesinin yazarı Emre Uslu, gazeteci Tuncay Opçin, kapatılan Samanyolu televizyonunun Washington temsilcisi Şemseddin Efe, kapatılan Today's Zaman gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Bülent Keneş, Profesör Osman Özsoy, kapatılan Zaman gazetesi İsrail muhabiri Abdülkerim Balcı, genel yayın yönetmen yardımcısı Mehmet Kamış, marka müdürü Yakup Şimşek, kültür sanat sayfası çalışanı Ali Çolak, görsel yönetmeni Fevzi Yazıcı ile yöneticilerinden Faruk Kardıç ve Polis Akademisi eski öğretim görevlisi Şükrü Tuğrul Özşengül.

Altan kardeşler, Ilıcak ve Dumanlı hakkında 3 ayrı darbeye teşebbüs suçlamasıyla, 3’er kez müebbet hapis cezası istemi var. Bu sanıklar, meclis, hükümet ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs iddialarıyla suçlanıyor. Ayrıca, terör örgütü adına suç işlemek iddiasıyla da, 15 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

Savcı, Ahmet ve Mehmet Altan’la Nazlı Ilıcak’ın darbe girişiminden önceden haberdar olduklarını ve bu girişime zemin hazırlayan propaganda yaptıklarını iddia ediyor. Ilıcak on, Altan kardeşler dokuz aydır cezaevinde.

Davacılar arasında Erdoğan da var

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis Başkanlığı ve 65. hükümet, suçtan zarar gördükleri gerekçesiyle davacı.

Bugünkü ilk duruşma, SEGBİS’teki arıza nedeniyle 4 saat gecikmeyle başladı. Mahkeme başkanı sanıkların kimlik tespitinden sonra toplam 247 sayfalık iddianamenin özetini okudu. Başkan, bazı sanık avukatlarının iddianamenin okunmasının zaman kaybı olduğu yolundaki itirazlarını kabul etmedi. Ardından sanıkların savunmalarına geçildi. Savunmasını yapan ilk sanık Nazlı Ilıcak’tı. Ilıcak, hiçbir terör örgütü ve dini cemaatle ilişkisi olmadığını söyledi.

Ilıcak: Darbeci iddiası hakarettir

Ilıcak şöyle devam etti: “Benim babam Demokrat Partili’ydi, Yassıada'da kaldı. Biz 27 Mayıs darbesinin acısını bizzat yaşadık. Darbe denilen lafa benim herkesten fazla antipatim var. Hayat boyu darbelerle mücadele etmiş Nazlı Ilıcak bugün hakarete uğruyor. FETÖ'cü demek darbeci, hilekar, soruları çalarak kul hakkı yiyerek bir takım insanları bir yere getirmek demek.”

Ilıcak savunmasına yarın devam edecek. Ahmet ve Mehmet Altan’ın da yarın savunma yapması bekleniyor.

Duruşmayı Almanya, Fransa, Danimarka ve İsveç'in de aralarında bulunduğu bir çok ülkenin konsolosluk temsilcileri de izledi. Uluslararası Af Örgütü, Article 19, PEN International ve Index on Censorship, duruşmayı izleyen uluslararası hak örgütlerinden bazılarıydı.

Duruşma öncesinde Çağlayan’daki adliye önünde buluşan yerli ve yabancı gazetecilerle meslek örgütü temsilcileri birlikte fotoğraf çektirdi.

Bu temsilcilerden bazılarına dava hakkındaki görüşlerini sorduk. Uluslararası Af Örgütü Türkiye kampanyalar sorumlusu Milena Buyum, “Özellikle Altan kardeşler ve Ilıcak açısından bu davayı izliyoruz. İnsanların ifade özgürlüğünün kısıtlandığı bir ülke burası. Gazetecilerin de görüşlerini ifade etme hakları var ve bunu yaptıkları için aylardır cezaevinde tutuluyorlar” dedi.

Buyum: Kimin gazeteci olduğuna devlet karar veremez

Milena Buyum
Milena BuyumFotoğraf: DW/K. Akyol

Buyum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın resmi rakamlara göre hapiste bulunan 177 gazeteciden yalnızca 2’sinin sarı basın kartı bulunduğu, biri hariç hepsinin terör örgütleriyle ilişkili olduğu yolundaki önceki günkü sözlerini de şöyle değerlendirdi:

"Kimin gazeteci olup olmadığı devletin vereceği bir karar değil. Gazetecilik çok önemli bir meslek ve bunu ciddi biçimde yapan pek çok insan şu anda cezaevinde bu ülkede. Sarı basın kartının kimin gazeteci olduğu ya da olmadığına karar vermek üzere kullanılması doğru değil.”

Clarke: Erdoğan'ın sözleri kurgusal roman gibi

Sarah Clarke
Sarah ClarkeFotoğraf: DW/K. Akyol

Uluslararası PEN temsilcisi Sarah Clarke, bu davanın Türkiye’deki adaletin niteliğini göstereceğini söyledi. Clarke, “Türkiye’nin en ünlü gazetecilerinden üçü hapiste, bu kabul edilebilir değil. Bu gazetecilere yönelik suçlamaların kanıtlanması mümkün değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hapisteki gazetecilerle ilgili sözleri adeta bir kurgusal roman gibi. PEN’in tarihi 100 yıllık bir geçmişe dayanıyor ve bu miktarda gazetecinin tek bir ülkede tek bir defada hapiste olduğu başka bir zaman bilmiyoruz. Türkiye dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi” diye devam etti.

Gökhan Durmuş
Gökhan DurmuşFotoğraf: DW/K. Akyol

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden Emma Sinclair-Webb de, gazetecilerin tahliye edilmelerini beklediklerini söyledi. Sinclair-Webb, “Hiçbir delil yok. Ahmet ve Mehmet Altan eleştirileri nedeniyle hapiste. Cumhurbaşkanı Erdoğan hapisteki gazeteciler hakkındaki sözleriyle yargıya açıkça talimat veriyor” dedi.

Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Gökhan Durmuş da, “Bu davaların bu kadar gecikmesi hukukun fiilen ortadan kalktığının delili. Çünkü gazetecileri teröristlerle yan yana koyan bir cumhurbaşkanı var” dedi.

© Deutsche Welle Türkçe