Almanya göç veriyor
15 Temmuz 200619. yüzyılda binlerce Alman yeni dünyada şansını denemek üzere ülkesini terk etti. Bu güç yolculuğun geriye dönüşü de yoktu. Göçmenler güneş görmeyen kamaralarda belirsiz bir geleceğe doğru haftalarca yolculuk etmeyi, kendi ülkelerindeki savaşlara, kuraklıklara, açlığa, siyasi ve dini baskılara tercih ediyordu.
Osnabrück Üniversitesi Göç Araştırmaları uzmanı Profesör Klaus Bade, o zamanlar Almanya’nın göç veren bir ülke olduğunu ve ancak 20. yüzyılın sonlarında göç alan bir ülkeye dönüştüğünü anlatıyor:
“Şimdi muhtemelen, hemen hemen dengeli göç bilançolarından yine göç veren bir ülke olmaya doğru gidiyoruz. Bunu kesin şekilde söylemek henüz olanaklı değil.”
Göç bilançosu
Göç bilançosu, bir ülkeyi terk eden ve bir ülkeye göç eden insanların sayılarının karşılaştırılmasıyla elde ediliyor. Bu bilanço 2005 yılında Almanya’da artı 79 bin oldu. Yani Almanya 79 bin göç aldı. Ama bu rakam her geçen yıl azalıyor. Üstelik Alman nüfusu bir yandan da hızla yaşlandığından, emekliye ayrılanların masraflarını karşılayacak insanların sayısı giderek azalıyor. Klaus Bade, göç bilançosunun büyüklüğünün yetersiz kaldığı kanısında:
“Son yıllarda yaptığımız ve her yıl yaklaşık 100 ila 150 bin göçmenin geleceği şeklindeki hesaplamalarımızın pek doğru çıkmadığını kesinlikle söyleyebiliriz. Oysa demografik değişimi sosyal sistemimiz lehine yumuşatmak için gerek duyduğumuz miktarlar bunlar.”
Eğitimin önemi
Klaus Bade, sadece bu rakamların değil, bu insanların eğitim durumlarının da önemine dikkat çekiyor:
“Bir yandan uzmanlar gidiyor, diğer yandan da hem göç, hem de yeni gelen uzman sayısı azalıyor. Bu da tabii, yenilenme gücümüzü düşürüyor. Çünkü gençlerin sayısının azaldığı bir toplumun yenilenme gücü, kendi olanaklarıyla ya da göç yoluyla bu boşlukları dolduran bir topluma göre tabii ki daha az.”
Ülkelerin kendilerini yenilemesi şart
Oysa Almanya gibi yüksek düzeyde teknoloji kullanan ülkelerde yenilenme çok önemli. Bremerhaven’daki Alman Göçmenleri Müzesi Müdürü Simone Eick, Almanların göçünün hızlanması, yabancıların Almanya’ya göçünün ise azalmasının nedenlerini şöyle açıklıyor:
“Bu, bir insana verilen fırsatlarla ve bu insanların ciddiye alınmasıyla ilgili. Almanya’da insanlar ancak belirli bir yaştan sonra ciddiye alınıyor. Fakat öte yandan da, 50 yaşını geçenler iş bulamıyor. Bütün bunlar biraz garip.”
Yüksek lisansını Amerika Birleşik Devletleri’nde tamamladıktan sonra önce İsviçre, daha sonra da Japonya’ya giden Alman mimar Katinka Temme de şansını yurt dışında arayanlardan biri:
“Almanya’da hep belli kalıplar içinde kalınıyor ve yenilikçi yaklaşımlar giderek azalıyor. Japonya’da genç olan, yeni düşünceleri olan ve çalışmak isteyenlerin genelde çok olumlu karşılandığı ve bu yaratıcılığa olanak tanıyan bir ortam bulunduğu hissine kapılıyorum. Almanya’daysa hep, aslında hiç önemi olmayan bazı kıstaslara göre yargılara varıldığını hissediyorum.”
Bu tür duygular ve ücret faktörü, araştırmacı, bilim insanı, bilgisayar uzmanı ve doktorların Almanya’yı terk etmesine yolaçıyor. Klaus Bade, bu kaçışın kısa sürede durmayacağını düşünüyor:
“Bu sayının en azından orta vadede düşeceğini sanmıyorum. Çünkü Almanya’da istihdamda ani bir değişim olacağına inanmıyorum. Bu uzun bir geçiş süreci olacak. Hiç öyle birdenbire duracak gibi görünmüyor. Bu tür bir hareket bir kere başladı mı, tekrar gerilemeye başlayana kadar belirli bir süre geçer.”