Akgün: Almanya entegrasyonu beceremedi
24 Temmuz 2018Mesut Özil'in Alman Milli Futbol Takımı'ndan ayrıldığını açıklaması sonrası konu Almanya ve Türkiye kamuoyundaki tartışmaların ötesine geçerek uluslararası bir nitelik kazandı.
Özil'in, Dünya Kupası öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile fotoğraf çektirmesi ile başlayan tartışmalar, göç, entegrasyon, çok kültürlülük ve ırkçılık gibi konuları gündeme getirdi.
Alman Milli Takımı'nın eski futbolcusu Mesut Özil'in kararını, Alman Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) eski milletvekili ve ülkede göç ve entegrasyon konusunda birçok çalışmaya imza atmış Lale Akgün ile konuştuk.
DW Türkçe: Siz Mesut Özil'in milli takımı bırakma kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? İsabetli mi, yoksa yanlış bir karar mı?
Lale Akgün: Gayet isabetli bir karar. Ben bunun zaten hissi bir karar olduğuna inanmıyorum. Mesut Özil'in danışmanlarının bu kararı gayet iyi düşündüğünü ve Özil’in kariyeri için iyi bir nokta veya bir dönüm olarak gördüklerine inanıyorum.
Özil Alman Milli Takımı'nı bırakırken kendisine karşı artan nefreti ve maruz kaldığı ırkçılığı gerekçe gösterdi. Özil gibi yıllarca Almanya'da entegrasyonun en iyi örneklerinden birisi olarak gösterilen bir insanı bu şekilde karar almaya iten nasıl bir siyasi ve sosyolojik ortam oluştuğunu düşüyorsunuz?
Duruma biraz geniş bakmak gerekiyor. Birincisi, ben Özil'in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la fotoğraf çektirirken bunu sadece hissi olarak yaptığına inanmıyorum. Kendisinin bundan belirli bir çıkarı olduğunu tahmin ediyorum. Kariyerini böyle noktalara getirmiş bir insanın danışmanlarının bu işe parmak attığına inanıyorum. Zaten dikkat ettiyseniz şu anda Türkiye’de acaba Özil Türk Milli Takımı'nda oynayabilir mi diye konuşmalar ortaya çıkmaya başladı. Mesut Özil Alman Milli Takımı'ndan ayrılırken kendisine Türkiye'de veya Türkiye'nin politik çevresinde yeni imkanları muhakkak hazırladı.
Bu süreç, Özil'in Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın davetine olumlu yanıt vermesi ve çektirdiği bir fotoğrafın yarattığı tartışmalarla başladı. Sizce o fotoğraf ülkede kimilerine göre gün yüzüne çıkmayan ırkçılığın görünür olmasında sadece bir bahane mi oldu?
Bence bu konuyu ırkçılıkla birleştirmek de biraz komik. Tabii ki Almanya'da ırkçılık var, kimse bunu inkâr etmiyor. Ve Almanya'da AfD (Almanya için Alternatif) diye bu ırkçılığın hayata geçmiş olduğu bir parti var. Mesela onların da "Özil entegrasyonun başarısızlığının modelidir" demesi çok komik. Başarısız entegrasyon multimilyonerlikse, arabaysa, güzel sevgiliyse, meşhur olmaksa, o zaman hiçbirimiz entegre olmayalım çünkü o bakımdan çok başarılı bir tip. Yani onlar da (AfD) bu işi kullanmaya çalışıyor.
İşin kötüsü, Almanya hâlâ entegrasyonu beceremeyen bir ülke… Toplumsal düzeyde entegrasyon demek insanların zaten ikinci nesile gelmeden Alman olmasıdır. Bakın ABD'de bu böyle, Avustralya böyle… Almanya bir göç ülkesi değil ve bir göç ülkesi olmayı beceremiyor. Beceremediği için de böyle durumlarda herkes hemen ortaya çıkıp bir şeyler söyleme ihtiyacı hissediyor. Bütün partiler, başbakan, cumhurbaşkanı, hepsi konuşuyorlar, fakat boş konuşuyorlar. Çünkü konu Özil değil. Konu Almanya'da toplumsal entegrasyonun başarısız olduğudur. Yani Almanya bu insanları Alman yapmayı beceremiyor.
Tabii bu konuda Türkiye'nin de çok önemli bir rolü var. Dikkat ederseniz diğer ülkelerde Türkiye bu kadar büyük bir konu haline gelmiyor. Neden gelmiyor? Çünkü Türkiye belirli kurumları kullanarak, 50 yıl önce Almanya'ya gelmiş vatandaşının Alman olmaması için elinden geleni yapıyor. Yani iki taraf da bu işi beceremediği için garip Türk toplumu iki arada bir derede sıkışmış kalmış vaziyette.
Sizce Özil'in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile buluşması ve fotoğraf çektirmesi bir hata mıydı, bundan bağımsız olarak gösterilen tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünya Kupası'ndaki başarısızlık sonrası bir suçlu aramaya kalkmak ve Özil'i hedef göstermek çok büyük bir hataydı. Ortada iki tane konu var: Birincisi Özil'in bir diktatörle fotoğraf çektirmesi… Hep deniyor ki milli takım, milli takım, milli takım… Eğer milli takım kimliğinizi belirten bir grup olacaksa, o zaman tabii ki bu takımda oynayanların da kimliklerini bu ülkeyle tanımlamaları lazım. Bu insanların renginin, ırkının, dilinin ne olduğu hiç önemli değil. Bu insanlar, gençler için bir kimliğini tanımlama figürü olacaksa, "biz bu toplumun insanıyız" demeleri lazım. İkinci konu da, Almanya Milli Takımı'nın başarısızlığını veya Teknik Direktör Joachim Löw'ün yanlış taktiklerini unutturmak için, herhangi bir oyuncuyu hedef göstermekti. Tamamen yanlış bir olaydı, bu da durumu iyice tersine çevirdi ve olayı bir ırkçılık tartışmasına çevirdi. Her şey birbirine girdi ve karıştı. Bu şartlar altında bence Özil en iyisini yaptı, "Ben çıkıyorum bu işten, ben yokum artık" dedi. Bu işi bence artık noktalamanın zamanı geldi.
Özil'in kararı tüm dünyada epeyce ses getirdi ve tartışmalar ırkçılık, entegrasyon ve göç kavramları üzerinden şekillendi. Siz önümüzdeki süreçte ülkede bu tartışmaların nasıl bir seyir almasını öngörüyorsunuz?
Bence şu anda Almanya bu tartışmayı noktalamalı ve Özil'in Milli Takım'dan ayrılmasını kabullenmeli. Kimse Milli Takım'da oynamaya mecbur değil. Bence Almanya'nın toplumsal entegrasyonu, yani burada doğan çocukları nasıl Alman olarak yetiştirmeleri gerektiği üzerinde düşünmesi lazım… Almanya'nın en büyük problemi, şu andaki entegrasyon politikalarının, 1970'li yılların entegrasyon çözümleri olması. Yani çözümler 40-50 yıl önceki politikalar üzerinden yürütülüyor. 1970 yılında değiliz, 2018'deyiz. 50 yıl önceki politikalar bugün piyasaya uymuyor. Fakat Almanya bunun hâlâ farkında değil… Bu aşılmazsa, Almanya'nın bu konuyu çözmesi mümkün değil. Çözemediği gibi de başına bir de çok daha büyük sağcı partiler problemi açılacaktır.
Söyleşi: Çağrı Özdemir
© Deutsche Welle Türkçe