1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AİHM: Türban baskı oluşturabilir

Kayhan Karaca, Strasbourg26 Ocak 2008

Türkiye’deki türban tartışması, Avrupa’da da yakından izleniyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, türbanın toplumda baskı oluşturabileceği, üniversitelerde yasaklanabileceği görüşlerini içeriyor.

https://p.dw.com/p/CxlB
Türkiye Başbakanı Erdoğan, Madrid'de önceki hafta yaptığı açıklamada,“Siyasi simge olarak başörtüsü takmak suç mu? diye sormuştu.
Türkiye Başbakanı Erdoğan, Madrid'de önceki hafta yaptığı açıklamada,“Siyasi simge olarak başörtüsü takmak suç mu? diye sormuştu.Fotoğraf: AP

Türkiye’deki türban tartışmalarıyla birlikte gözler bir kez daha Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine çevrilmiş durumda.

Mahkeme, 1990'lı yılların başlarından bu yana türbanın kamusal alanda kullanımı konusunda Türkiye hakkında kararlar alıyor. Mahkemenin konuya ilişkin kararlarının tamamında, Türk yargısının, özellikle de Anayasa Mahkemesi hükümlerinin benimsendiği görülüyor.

1998 öncesi mahkemeye gelen başvuruların kabul edilebilirliğini inceleyen Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, konu hakkında ilk olarak 1990 yılından itibaren Şenay Karaduman ve Lamiye Bulut adlı Türk vatandaşlarının türbanlı kimlik fotoğrafıyla üniversite diploması talebine ilişkin başvurularını ele aldı.

‘Türban, baskı oluşturabilir’

Komisyon, türbanlı çekilmiş kimlik fotoğrafıyla diploma alamadıkları için din ve vicdan özgürlüklerinin ihlal edildiğini savunan Karaduman ve Bulut'un açtığı davadaki gerekçeli kararında, "Nüfusunun çoğunluğu belirli bir dine mensup olan bir ülkede, bu dinin sembol ve vecibelerinin yer ve biçim kısıtlaması olmaksızın gösterilmesi ve yerine getirilmesi, bu dini uygulamayan veya başka bir dine mensup kişiler üzerinde baskı oluşturabilir" ifadelerine yer vermişti.

Mahkeme, üniversitelerde öğrencilere yönelik türban yasağı konusundaki ilk başvuru olan Leyla Şahin davasında da benzer tutumunu korudu. AİHM, 2005 yılında nihaileşen bu kararda, "başkalarının hak ve özgürlüklerini ve kamu düzen ve güvenliğini korumak amaçlı ise demokratik bir toplumda devletin üniversitelerde türbana yasak getirebileceği" hükmünde bulundu. Bir diğer deyişle, türban yasağıyla ilgili uygulamanın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ne din ve vicdan ne de eğitim özgürlükleriyle ilgili maddelerini ihlal etmediği belirtildi.

AİHM Başkanı: İçtihat kolay kolay değişmez

Mahkeme açısından da bir ilk olan bu kararla ilgili içtihadın değişebileceğine ilişkin Türkiye’de yapılan yorumlar Strasbourg’da da yankı bulmuş durumda. Mahkeme başkanı Jean-Paul Costa, Leyla Şahin davasındaki hükümlerin oluşturduğu içtihadın değişmesinin zor olduğu mesajını veriyor.

Costa, “Mahkemenin içtihatları mutlaktır ve değişmezdir diye bir kural elbette yok. Zaman zaman değişebilir. Ancak bunun için çok ciddi nedenler gerekir. İçtihat değişikliği çok nadiren ve değişikliği mecbur kılıcı ve zorlayıcı nedenler olduğunda gündeme gelebilir. Leyla Şahin davasında kararın, 1’e karşı 16 oyla, Büyük Daire tarafından alındığını hatırlatmak isterim. Sanıyorum bunu söyleyerek içtihat açısından da yeterince net bir işaret vermiş oluyorum” diyor.

AP Başkanı:Türkiye karar vermeli

Türkiye’deki türban tartışması Avrupa Birliği kurumlarında da yakından takip edilmekte. Avrupa Parlamentosu başkanı Hans-Gert Pöttering, türban konusunun Türk parlamentosunun çözmesi gereken bir konu olduğu görüşünde. Hıristiyan Demokrat etiketli Pöttering’e göre, insanın nasıl giyindiği kendi kimliğiyle ilgili bir sorun.

Pöttering, “Türban konusudna kararı Türk parlamentosu vermelidir. Bu konunun Türkiye ve İslam dünyasında dini bir konu olduğunu biliyorum. Nasıl giyindiğinişz, başka ülkelerde, kimliğinizle ilgili bir konudur. Bu nedenle, konu bir ülkenin kültürüyle ilgili. Benim için, insanlar hoşgörülü olduğu sürece, nasıl giyindikleri hiç de önemli değil” görüşünü dile getiriyor.

AİHM, Avrupalı politikacıların aksine, en azından Türkiye söz konusu olduğunda, kamusal alanla ilgili davalarda, başka türlü düşünüyor. İstanbul Üniversitesi'nde profesörlük yaptığı 90'lı yıllarda, başında türbanıyla derslere girdiği için Kamu Kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin kılık-kıyafet yönetmeliğine aykırı davranmakla suçlanan Sevgi Kurtulmuş'un 2001 yılında yaptığı başvuru da 2006 yılında AİHM tarafından geri çevrildi. Bu karara gerekçe olarak, kamuda çalışanların, özellikle de kamusal eğitimde görev yapan memurların, nötr olmaları gerektiği ve laiklik ilkeleri gösterildi.