AB ödülü hak etti mi?
20 Aralık 2012Akdeniz'deki mülteci dramları münferit bir vaka değil. Sık sık İtalya'ya bağlı Lampedusa adasına ya da İspanya'ya ulaşmaya çalışan mültecileri taşıyan tekneler batıyor ve onlarca mülteci boğularak hayatını kaybediyor. Kuzey Afrika ülkelerinden Avrupa'ya göç akını kendi içinde sınırları kaldırmış olan kıta için bir sınav niteliğinde. Zira yasadışı göçle ne şekilde mücadele edileceği konusunda Avrupa Birliği ülkeleri de yıllardır anlaşmazlık içinde.
Mültecilere yardım ya da sınırdışı etme gibi konularda ülkelerin yasal düzenlemeleri birbirinden farklılık gösteriyor. Uluslararası Af Örgütü Almanya Şubesi Genel Sekreteri Wolfgang Grenz, bu nedenle Avrupa Birliği'ne Nobel Barış Ödülü verilmesine şüpheyle yaklaşıyor ve şunu söylüyor: “İnsanların Akdeniz'de hayatını kaybetmesinin sorumlusu, Avrupa'nın kendisini koruma politikasıdır.”
"Ayrımcılık devam ediyor"
Grenz'e göre, Avrupa Birliği çoğu zaman kendi koyduğu hedeflere de bağlı kalmıyor. Grenz buna örnek olarak Avrupa Birliği tarafından hazırlanan ve üye ülkelerin ulusal hukuklarına entegre etmekle yükümlü olduğu ayrımcılıkla mücadele yönetmeliğini gösteriyor. Grenz'e göre bu yasal düzenlemeler uygulamaya yeteri kadar yansımıyor, Roman ve diğer azınlıklara yönelik ayrımcılık pek çok AB ülkesinde sorun olmayı sürdürüyor.
Grenz sözlerine şöyle devam ediyor: “Eğitim sistemi, sağlık sistemi, konut ya da istihdam piyasası alanlarında her yerde fırsat eşitliğine sahip değiller. Buna, bazı AB üyesi ülkelerin Roman vatandaşlarına yönelik saldırıları engellemek için yeterince çaba göstermemesi de ekleniyor. Bu, kanayan bir yara. Avrupa Birliği'nin gelecekte bu konu üzerinde daha fazla eğilmesi gerekiyor.”
Ödül sahiplerinden eleştiri
Avrupa Birliği'ne Nobel Barış Ödülü verilmesini, ödülün eski sahipleri de eleştirdi. Güney Afrikalı emekli Başpiskopos Desmond Tutu, İrlandalı Mairead Maguire ve Arjantinli vatandaşlık hakları savuncuusu Adolfo Perez Esquivel, Norveç Nobel Komitesi'ne gönderdikleri ortak mektupta, Avrupa Birliği'nin Nobel Barış Ödülü ile bağdaştırılan değerlere aykırı davrandığını ifade etti. Mektupta, Birlik'in "barış için mücadele edenler arasında olmadığının çok açık bir şekilde ortada olduğu" belirtildi.
Öte yandan konuya Avrupa Parlamentosu'nun kimi üyeleri de oldukça mesafeli yaklaşıyor. Yeşiller Grubu milletvekillerinden Franziska Keller, barış için gösterilen çabaların görmezden gelinemeyeceğini vurgularken, özeleştiriden kaçınmıyor: “Şu anda gördüğümüz bunun tam tersi. Dış politikamız, ticaret politikamız, tarım politikamız ya da iltica politikamızla başka yerlerde insanların sıkıntı içine düşmesine katkı sağlıyoruz.”
Ekonomi öne çıkıyor
Ancak tüm eksikliklere ve eleştirilere rağmen, iki dünya savaşının ardından Avrupa Birliği'nin kıtada barışı güvence altına aldığı konusunda pek çok kişi hemfikir. Özellikle, Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin Birlik'e alınması büyük tarihî başarılardan biri olarak görülüyor.
Öte yandan aday ülkelerde insan haklarının iyileşme göstermesi de Avrupa Birliği'nin başarıları arasında sayılıyor. Ne var ki son yıllarda Avrupa'da her şey Euro krizi etrafında dönüyor. Malî yardım ya da kurtarma paketleri, kriz zirveleri, insan hakları ve çevre gibi konuların arka plana itilmesine neden oldu. Avrupa Parlamentosu üyesi Franziska Keller, Nobel Barış Ödülü'nün Avrupa Birliği'ne yeniden bu konuları anımsatması için bir fırsat olmasını ümit ediyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Ralf Bosen / Başak Özay
Editör: Ercan Coşkun