AB karşıtlarının yükselişi
27 Mayıs 20132009 yılındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde hissedilen Avrupa karşıtı eğilim, euro krizi ile AB içinde daha da güçlendi. Yapılan son anketler, Avrupa'da, Birlik’e olan güvenin AB tarihinin en düşük seviyelerinde olduğunu gösteriyor.
Washington merkezli araştırma kuruluşu Pew Research Center tarafından 7 AB üyesi ülkede yapılan bir araştırmaya göre, AB yanlısı vatandaşların oranı artık sadece yüzde 45 dolaylarında. Oysa bu oran bir önceki yıl yüzde 60’larda seyrediyordu. Araştırmaya Almanya, Fransa, İspanya, İngiltere, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nden 7 bin 600 kişi katıldı.
Birçok Avrupalı gözlemci AB’ye olan güvenin giderek azalmasını, euro krizine bağlıyor. Pew Research Center araştırmacıları ise bu değerlendirmede bir adım daha öte gidiyor ve işin euronun kurtarılmasını çoktan aştığını, sorunun AB'deki bütünlüğün ciddi oranda bozulmuş olmasında yattığına dikkat çekiyor.
'AB'nin bütünlüğü tehdit altında'
Araştırmacılar, Avrupa’nın hedefindeki ortak siyasi birliğin tehdit altında olduğuna işaret ediyor ve değerlendirme raporunda "Son 50 yılı aşkın bir süredir uğraşılan Avrupa Birliği projesi, euro krizinin en büyük kurbanıdır" ifadesine yer veriliyor.
Bonn Üniversitesi’ndeki Avrupa Uyum Araştırmaları Merkezi’nin (ZEI) Başkanı Profesör Ludger Kühnhardt ise Avrupa'nın bütünlüğünü tehdit altında görmüyor. Kühnhardt "Tabii ki bu gelişmeler, son birkaç yıldır endişe yaratıyor. Ama yine de doğru bağlantının kurulması gerektiği kanaatindeyim. Ekonomik kriz, Avrupa içindeki bütünlüğün, uyumun varlığını tehdit eden bir unsur değildir ama uyumu zorlaştıran bir etkendir. Zira Avrupa karşıtı hareketler de en nihayetinde, AB’nin bir anlamda giderek daha önemli ve daha ciddi hale geldiğinin bir göstergesidir" diye konuşuyor.
AB karşıtı sesler
Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Elmar Brok ise Avrupa karşıtlarının giderek seslerinin yükselmesinde malî krizin yanında, krizin ortaya çıkardığı sosyal sorunlar gibi daha derin sebeplerin de olduğunu düşünüyor. Brok "Bu gelişme, aynı zamanda siyasetin güven kaybetmesi sorunu ile de yakından ilişkilidir. Bunu sadece Avrupa ile sınırlandırmamak lazım. Bu gelişmeler, demokratik siyasetçilerin, yürütülen politikalarla halkın güvenini yeniden kazanmak zorunda olduğunu gösteriyor" diyor.
Avrupa’da yapılan son seçimler, AB yanlılarının, AB karşıtlarını durdurmasının hiç de kolay olmayacağını gösteriyor. Örneğin İtalya’da Şubat ayında yapılan parlamento seçimlerinde eski komedyen Beppe Grillo’nun liderliğini yaptığı, euro ve tasarruf önlemlerine karşıt bir tutum benimseyen Beş Yıldız Hareketi büyük destek topladı. Aynı şekilde Mayıs ayı başında İngiltere ve Galler’de yapılan yerel seçimlerde AB karşıtı görüşleri ile bilinen Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP), elde ettiği sonuçlarla, liberal-muhafazakâr koalisyon hükümetinin ağır kayıplar vermesine yol açtı. Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin bir sonraki genel seçimlerden, İngiltere’de 1945 yılından bu yana siyasete damgasını vuran İşçi Partisi, Muhafazakâr Parti ve Liberal Demokratların yanında dördüncü büyük parti olarak çıkması bekleniyor.
Irkçı hareketlerin güçlenmesi
Malî krizden en az etkilenen Almanya’da bile AB karşıtı sesler giderek yükseliyor. Ortak para birimi euronun kaldırılması taraftarı olan "Almanya için Alternatif" (AfD) adlı siyasi partinin eylül ayında yapılacak genel seçimlerde yüzde 5’lik seçim barajını aşabileceği düşünülüyor. Hâlihazırda kamuoyu yoklamalarında partiye olan destek yüzde 2 ile 3 oranlarında seyrediyor, ancak büyük partilerin yöneticileri, başlarda ciddiye almadıkları bu siyasi oluşumdan giderek daha fazla rahatsız olduklarını açıkça gösteriyorlar. Özellikle muhafazakâr Hrıstiyan Birlik Partileri.
Zira seçimlerin çekişmeli geçmesi durumunda, bu partiye kaybedilen oylar, Hrıstiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hrıstiyan Sosyal Birlik Partilerinin (CSU) seçim zaferine engel olabilir. Çünkü Almanya için Alternatif partisi, Hrıstiyan Demokrat Birlik Partisi’nin eski mensuplarından oluştuğunun sık sık altını çiziyor. Uzmanlara göre; bu tanımlamada partinin, diğer ufak partilerden ve aşırı sağcı hareketten farklı olduğunu belirtme isteği de büyük rol oynuyor.
Malî kriz ve artan hoşnutsuzluk, Katalon, İskoç veya Flamanların bağımsızlık taleplerini de giderek daha fazla tetikliyor. Bununla birlikte Hrıstiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) politikacı Elmar Brok, ayrıca AB karşıtı siyasi partilerin popülist söylemlerinin yabancı düşmanı hareketleri güçlendirmesinden endişe ediyor. Brok "AB’den çıkmayı isteyen Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP), göç ve yabancı düşmanlığı konuları ile daha fazla ilgilenir oldu. Bu türden popülistler, insanları korkutmak ve nifak tohumu ekmek için işlerine gelen konuyu kullanmaktan çekinmezler" diye konuşuyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Ralf Bosen / Başak Demir
Editör: Başak Özay