Saechsische Zeitung, Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA'in Almanya Başbakanı Angela Merkel'in cep telefonunu dinlediğinin ortaya çıkmasından bu yana iki ülke arasında imzalanması için çaba gösterilen caususluğu önleme anlaşmasını değerlendiriyor. Gazete, halihazırda somut bir adımın atılmadığı anlaşmanın imzalanmaması durumunda, hükümetin izleyeceği yola dair bir yorum yapıyor:
"Casusluğu önleme anlaşması, Almanya-ABD ilişkilerindeki güven krizini aşmanın zarif bir çıkış yolu gibiydi. Başbakanlık eski Müsteşarı Ronald Pofalla sonbaharda, aralık ayında böylesi bir anlaşmanın olabileceğini açıklamıştı. Şimdi Almanya Başbakanı Merkel ve onunla birlikte genel seçimde umduklarını bulamadıkları için öfkeli olan diğer tüm eski Sosyal Demokrat Partili milletvekilleri, kolay kolay inemeyecekleri bir ağacın tepesinde oturuyor. Peki, Sosyal Demokrat Parti Meclis Grup Başkanı Thomas Oppermann'ın, casusluğu önleme anlaşmasının başarısızlığa uğramasının 'kabul edilemez' olduğu sözlerinden ne çıkacak? Hiçbir şey! Casusluğu önleme anlaşması bir hayaldi. Herşey Alman iletişim verilerinin dinlenmesinin zorlaştırılmasıyla sınırlı kalacak. Zaten İçişleri Bakanı Thomas de Maizire, dün izlenecek yolu açıkladı: İnternet, saldırının hangi yönden geldiği farketmeksizin daha güvenli hale getirilecek."
Rhein Neckar Zeitung, NSA skandalı ve casusluğu önleme anlaşmasına dair farklı bir değerlendirmeye yer vererek, günümüzde artan internet casusluğuna dair şöyle bir görüş sunuyor;
"Yoğun şekilde yapılan bilgisayar casuslukları, piyasayı güvence altına almanın modern yolu halini aldı. İletişim verilerinin büyük bölümünü, büyük bir heyecanla aşırı pahalı ürünleri satın alan müşteriler kendileri teslim ediyor. Kalanını da dijital ekonomi casusları üstleniyor ki bu casuslar büyük ihtimalle Başbakan Merkel'in cep telefonuna, Alman iç politikasını birinci elden öğrenmek için sızmadı herhalde."
Alman hükümeti, çarşamba günü göç raporunu açıkladı. Rapora göre, Almanya 2012 yılında aldığı 1 milyon 100 bin kişilik göçle, 1995 yılından bu yana en yüksek göç oranlarına ulaştı.
Stuttgarter Zeitung, başta Almanya olmak üzere Avrupa'da son dönem en fazla tartışılan yoksulluk göçüne atıfta bulunarak, Federal Hükümet'in açıkladığı göç raporuna dair bir yoruma yer veriyor. Yorum şöyle:
"Almanya'nın gerçekten bir göç ülkesi haline gelmesi, beraberinde sorunlar da getiriyor. Büyük Koalisyon'un kendine belirlediği bir hedefe dair göç raporunda iyi gerekçeler yer alıyor. Balkan ülkelerinden gelen göçmenlerin, ülkesinde adli takibata uğrayan sığınmacı olarak tanınmaları gibi bir ihtimal bulunmuyor. Bu nedenle bu göçmenlerin genelde temelsiz olan başvurularının değerlendirilmesi ve geri gönderme işlemlerinin hızlandırılması gerekiyor."
Frankfurter Rundschau gazetesinin aynı konuya dair yorumu ise şöyle;
"Doğu Avrupa'dan göçmenlerin yoksulluk nedeniyle Almanya'ya gelerek ülkenin sosyal sistemini talan edeceğinin ileri sürüldüğü, saptırmaların olduğu bu tartışmada bir nebze soğukkanlı davranmak iyi gelecek. Bu nedenle Alman hükümetinin açıkladığı göç raporu çok iyi oldu. 'Yalan söyleyen gönderilir' sloganı gazetelerde her gün manşet olduğu müddetçe gündelik yaşamı olduğu haliyle göz önüne almak şart. Kaldı ki kitlesel bir sosyal istismarı varsayan bu sloganın kendisi kocaman bir yalan. Ülkede her beş kişiden birinin, bir göç geçmişi var. Üstelik on yaşın altındaki çocuklarda bu oran her üç çocuktan biri durumunda. Her şeyden önce bu bir şans. Bu neslin siyasi açıdan gözü açık seçmenlere dönüşmesi halinde, Hrıstiyan Sosyal Birlik (CSU) partisinin sağ popülist söylemlerinin de dinleyicisini kaybetmesini ümit edebiliriz."
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Gezal Acer
Editör: Ercan Coşkun