1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

15.06.2011-Alman basınından özetler

15 Haziran 2011

Türkiye’de pazar günkü genel seçimleri kazanan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin üçüncü görev dönemi ve iflasın eşiğindeki Yunanistan’ı kurtarma çabaları, bugünkü Alman basınında öne çıkan yorum konuları.

https://p.dw.com/p/11aOA

Süddeutsche Zeitung'da yer alan, Türkiye'nin bölgesindeki rolünü irdeleyen bir yorumla başlıyoruz. Uluslararası Kriz Grubu adlı düşünce kuruluşundan Türkiye-Kıbrıs Projesi Yöneticisi Hugh Pope, gazetede yer verilen yorumunda, bölgedeki pek çok devletin Ankara’nın politikalarını model olarak gördüğünü, ancak bu politikaların bölgeye uygunluğunun sınırlı olduğunu belirtiyor:

“Türkiye, kendisini kategorilere sokma çabalarımızı boşa çıkarıyor. Aynı zamanda pek çok kategoriye uyuyor, ama hiçbirine aslında tam olarak uymuyor. Bir yanda tam üyelik için AB ile müzakere ediyor, diğer yanda üyelik umudu eriyor. Bir yanda İslamcı bir hareketten gelen dindar bir Başbakan tarafından yönetiliyor, diğer yanda kurumları ve halkın geniş kesimlerinin dünyeviliği ülkeyi dengede tutuyor. Daha dün Türkiye’nin İslam’ın etkisiyle Batı’ya sırtını döneceğini söyleyenler, şimdi Türk modelini Orta ve Yakın Doğu’daki kriz ülkelerine örnek gösteriyorlar. Sonuçta Türkiye, bölgedeki çoğu ülkenin sahip olmadığı dengeleri bulmuş durumda… İç dengenin temellerinden biri demokratik meşruiyet… Ülke, ordunun nüfuzunu azaltmayı da başardı… Bu başarılar, kayda değer bir ekonomik büyümeyle desteklendi. Yani Türk modeli pek çok faktörden oluşuyor. Dolayısıyla kopyalamak mümkün değil.”

Münchner Merkur gazetesi, Erdoğan’ı AB üyeliği yönünde adımlar atmaya çağırıyor.

“Yeniden seçilen Başbakan Erdoğan’ın üçüncü dönemi, nihayet ülkeyi nereye götürmek istediğine açıklık getirecek mi? Şu an ulaşılan mutlak çoğunluk ve sekiz yıllık iktidar deneyimi ile Erdoğan artık kartlarını açık oynayacak siyasi güce sahip. Örneğin Avrupa konusunda. Erdoğan üyelik çabalarında gerçekten ciddiyse, çoktandır gerekli koşulları yerine getirmek için iyi bir zaman. Mesela Ankara Protokolü’nü imzalamak ve Türk havaalanları ile limanlarını Kıbrıs gemi ve uçaklarına açmak için.”

Bugünkü Alman basınında öne çıkan bir diğer konu, Yunanistan’ı iflastan kurtarma girişimleri. Leipziger Volkszeitung, dün Euro Bölgesi Maliye Bakanları’nı bir araya getiren Yunanistan konulu özel toplantıyı konu alıyor:

“Hasta Yunanistan yoğun bakımda ve Euro Bölgesi Maliye Bakanları daha ne ilaç vereceklerini bilemiyorlar. Mevcut istişarelerin en tartışmalı konusu, banka ve sigorta şirketlerinin finansmana ne oranda katılacakları ya da katılabilecekleri. Özellikle Almanya bu talebi dile getiriyor. Muhtemelen kurtarma fonuna en büyük katkıyı yapan ülke olarak yerli seçmeni yatıştırabilmek için. Ama Almanya Maliye Bakanı Schaeuble’nin önerdiği gibi, Yunanistan’ın borç vadelerinin uzatılması durumunda yük yine vergi mükellefinin sırtına binecektir.”

Westdeutsche Zeitung'un yorumu ise şöyle:

“Avrupa’nın sadece iki seçeneği olduğu söyleniyor: Ya sonsuza dek Yunanistan’a para aktaracak, ya da iflas etmesine seyirci kalacak. Her ikisi de pahalıya mal olur. Kurtarma konseptleriyle uğraşmak ve böylece iflası sadece geciktirmek, daha da pahalıya patlayacaktır.

Süddeutsche Zeitung'un yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Euro, tarihindeki en kritik dönemden geçiyor. Halkın gözünde meşruiyetini kaybediyor. Direnişe burun kıvıran, Brüksel'de kendini ‘kurtarıcı elit' diye lanse edenler bunu görmek istemiyorlar. Aciliyet arzeden kurtarma operasyonu büyük bir reform paketiyle desteklenmeli. Lakayıt mali politikalara karşı bir sistem olan İstikrar Paktı sertleştirilmeden, kalıcı kurtarma mekanizması da , kurtarma şemsiyesinin takviyesi de, Yunanistan’a yeni para aktarılması da düşünülmemeli.”


© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Ahmet Günaltay