Avrupa basınından özetler
12 Şubat 2014İspanyol El Pais gazetesinin yorumunda Avrupa Birliği’nin (AB) Bosna-Hersek’teki protesto eylemlerine seyirci kalmaması gerektiği vurgulanıyor:
“Bosna Hersek yıllardır süren bezginlikten sosyal patlamayla uyandı. Protestolar ülkenin ağır sorunlarına çözüm aramak yerine iktidarını sağlama almaya çalışan adam kayırmacı politikacı sınıfını hedef alıyor. Huzursuzluk şimdiye kadar halk grupları arasındaki anlaşmazlıklara yansımadı. Ancak Bosna Hersekli politikacıların halkın memnuniyetsizliğini milliyetçi mezraya kaydırmada ne kadar usta oldukları da unutulmamalı. Krizin tırmanmasında, komşu ülkelerin kurtulmaya başlamasının da rolü var. Bosna Hersek’in hamiliğini üstlenen Avrupa Birliği vakit kaybetmeden harekete geçmelidir.”
Stockholm’de yayımlanan Svenska Dagbladet adlı muhafazakâr İsveç gazetesi mayıs ayında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerine ayırdığı yorumda seçimin önemsenmesi gerektiğini yazıyor:
“Mayıs ayı gelmeden Avrupa Parlamentosu seçimlerinin gündemin üst sıralarına çıkartılması gerekir. Hele ne kadar az Avrupalının bu seçimde oy kullandığı düşünülecek olursa. İsveç’teki son genel seçimlere katılma oranı yüzde 85’i buluyordu. 2009 yılındaki Avrupa Parlamentosu seçiminde ise seçmenlerin sadece yüzde 45’i oy kullandı. AB’nin meselelerine bu kadar az ilgi gösterilmesi, medyanın bu konulara ara sıra değinmesiyle ve biraz da politikacıların aydınlatma yeteneğinin sınırlı olmasıyla izah edilebilir. Politikacılar neden sandık başına gitmemiz gerektiğini anlatmak yerine bizden sadece kendilerine oy vermemizi istiyorlar. Avrupa Parlamentosu seçimleri şimdiye kadarkinden daha fazla ilgi ve dikkati hak etmektedir."
Belçika gazetelerinden De Standaard, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın ABD ziyaretini konu alan yorumunda şu satırlara yer veriyor:
“François Hollande’ın resmi ABD ziyaretine hâkim olan konuların başında askeri işbirliği geliyordu. ABD’de Fransızların fikirlerine Avrupa’da olduğundan daha fazla önem veriliyor. İki ülke arasındaki ilişkilerde bazen pürüz çıksa da, Amerikalılar ile Fransızların bakış açıları benzeşiyor. Avrupa’nın kendi güvenliği için daha fazla sorumluluk üstlenmek zorunda olduğunu iki ülkenin liderleri de söylüyorlar. Avrupa için daha fazla fedakârlığa katlanmak istemeyen ABD, Fransa’nın stratejik önemdeki bir bölgede öncülüğü üstlenmesinden memnun. Başkan Barack Obama Fransız konuğunu Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti, Suriye ve İran anlaşmazlıklarındaki güçlü bir ortağı olarak tanımladı.”
Sol liberal İngiliz gazetesi The Independent, Nanjing’deki Çin-Tayvan görüşmelerinden yakınlaşma mesajı çıktığını yazıyor:
“Bu görüşmelerden somut netice beklenmiyor. Ama buluşma sembolik bakımdan son derece önemli. 60 yıldır Çin ile Tayvan arasında süren düşmanlık iki ülkeyi savaşın eşiğine kadar getirmişti. Bu defa taraflar, bayrak, harita ve Pekin’in, Tayvan da dahil olmak üzere bütün Çin’e hükmetme iddiasını vurgulayan hiçbir sembolün bulunmadığı bir otel odasında bir araya geldiler. Görüşmelerde resmi sanların kullanılmış olması Tayvan açısından büyük önem taşıyor. Pekin, Tayvan’ın Çin’in bir parçası olduğu iddiasından hiçbir zaman vazgeçmeyecektir. Ancak medeni bir atmosferde geçen iki düşman arasındaki diyalog, diplomasinin galebe çalması umudunu artırmıştır.”
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: A. Günaltay
Editör: Ercan Coşkun