1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Şevardnatze'nin ardından

7 Temmuz 2014

Komünist Sovyetler Birliği'nin son dışişleri Bakanı Edvard Şevardnatze 86 yaşında hayatını kaybetti. Sovyetler'in kahramanı, Gürcistan'da demokrasiye engel görülmüştü.

https://p.dw.com/p/1CXSY
Fotoğraf: Vano Shlamov/AFP/Getty Images

Gürcü asıllı Edvard Şevardnatze'nin 1985 yılında Sovyetler Birliği'nin dışişleri bakanı olarak atanması tam anlamıyla bir sürpriz olmuştu. 57 yaşında bu göreve gelen Şevardnatze'nin dış politika konusunda deneyimsiz olması o dönemde yadırganmıştı. Onun bu koltuğa taşıyan neden ise Gürcistan'da Komünist Partisi Genel Başkanı olduğu dönemde özellikle KGB'ye olan yakınlığının da verdiği güçle yolsuzluk ve rüşvetle mücadelede yatıyordu. Bu özelliğiyle Komünist Partisi Genel Sekreteri seçilen çiçeği burnunda Michael Gorbaçov'un ekibine göreydi.

Şevardnatze gibi Kafkasya kökenli olan Gorbaçov, Gürcü lideri 1960'lı yılların başından beri tanıyordu. İkisinin de rüşvet, yolsuzluk ve ekonomik sıkıntı batağındaki Sovyetler Birliği'ne ekonomik açıdan yeni perspektifler kazandıracak emelleri vardı. Duraksayan Sovyet ekonomisi 1980'lerin ortasında Komünist sistemin egemenliği ve Sosyalizmin zaferini savunan ideolojiye zarar vermeye başlamıştı. Yoksullaşan halkın refah düzeyini artırmak için silah ve ağır sanayiye harcanan bütçenin daha çok tüketime ayrılması gerekiyordu. İşte bu gevşeme, Doğu ve Batı blokları arasında yumuşamaya dönüşüyordu. ABD ile ilişkilerin başlaması da bu döneme rastlar.

Şevardnatze, Sovyet tarihinde “Yeni Düşünce” olarak adlandırılan dönemde ülkesinin dış politikasında harikalar yarattı. Gorbaçov'la birlikte imzaladıkları anlaşmalarla ABD ile silahsızlanma, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'dan çekilmesi ve Doğu Avrupa'daki barışçıl ihtilallere müdahale edilmemesi konularında tarihi adımlar atıldı.

Almanlar için "Birliğin babası"

Almanlar için ise Şevardnatze'nin ayrı bir önemi var. Çünkü Doğu ile Batı Almanya'nın birleşmesinde önemli bir rol oynamıştı. O Almanların gönüllerinde “Birleşmenin Babası” olarak kabul edilecek.

Hiç kuşkusuz ona uluslararası düzeyde saygınlık kazandıran en belirgin özelliği ise süper güçler ABD ile Sovyetler Birliği arasında süren soğuk savaşı sona erdirmedeki katkısıdır.

Aralık 1990'da Komünist sistemin reforme edilmesi konusunda “Diktatörce” engeller çıkarıldığı gerekçesiyle Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanlığı'ndan istifa ettiğini açıkladı. Ancak Gorbaçov'dan hiç uzak kalmadı. Ama 1991'de Gorbaçov'u deviren ve Sovyetler'i dağıtan ihtilalle birlikte Moskova'daki misyonu da sona ermiş oldu.

Vatana dönüş

Moskova'dan dönüş Şevardnadze için siyasetin bittiği anlamına gelmiyordu. Gürcistan'a döndüğünde, Sovyetler'e bağlı yoksul Kafkas ülkesinin yönetimine talip oldu. 1995'deki seçimlerde Cumhurbaşkanı oldu. Bu dönemde ülkede sükûneti sağladı, Abhazya ile olan gerilimin ortadan kalkmasına neden oldu.

Ama Gürcistan'daki siyasi faaliyetleri bir başarı öyküsü ile sonuçlanmadı. Cumhurbaşkanlığının son yıllarında Gürcistan'daki demokratikleşme ve pazar ekonomisine açılmada engel teşkil etmeye başladı. Koltuğunu korumak uğruna hukuk devleti inşa etmek yerine, rüşvet ve yolsuzluklara imkân sunulan bir sisteme olanak sağladı. 2003'deki seçimlere hile karıştırıldığı ortaya çıkınca Pembe Devrim diye adlandırılan ayaklanma başladı. Şevardnatze geri çekildi, kansız bir devrimle siyasete veda etmek zorunda kaldı.

Siyasi yaşamı sona erince anılarını yazmaya başladı. Hayatını anlatan kitap yayınlandığı sırada Deutsche Welle'ye verdiği demecinde, “Demokrasi benim en büyük hedefimdi” demişti. Bu hedefine kısmen ulaştı. Sovyetler döneminin başarılı dışişleri bakanlığı unvanı, Gürcistan'da “koltuğuna yapışan devlet adamı” görüntüsüyle gölgelendi.

©Deutsche Welle

Ingo Mannteufel